Luhan yanımdan gittiği gibi ben de odama çıkmıştım. Şimdi sessiz odamda, yatağımın üzerinde bağdaş kurmuş bir biçimde oturarak düşünüyordum.
Korkmamam gerekiyordu, temelde sadece bir kehanetti. Ama korkmam da gerekiyordu çünkü Park Chanyeol ve kardeşlerinin varlığı hakkındaki bilgilerin gerçeklik payı yüksek gibiydi.
Gerçek olsa bile bir dua en fazla ne ifade edebilirdi ki? Ona tapınan sayısız Gece olmalıydı, hepsinin kim olduğunu tek tek ayırt etme yeteneği olması mümkün olamazdı. Üstelik ben bir Gün'düm. Kendi soyunu değil de beni mi duyacaktı?
Hatta ve hatta; Park Chanyeol kehaneti gerçek olsa, ettiğim duadan beni ayırt etmiş dahi olsa ne değişirdi? Ömrüm, eğitim gördüğüm bu şatoda geçiyordu, ki muhtemelen tam bir Gün Doğusu olup eğitimim bittiğinde de burada olacaktım. Büyü ile Gece'lere karşı korunan bu şatoda. Herhangi bir Gece'nin buraya girmesi imkânsızdı.
Yani her ihtimal tehlikede olmadığımı söylüyordu, peki o zaman bu ürperti neyin nesiydi. Tek kelimeyle soğuk hissediyordum. Evet o kelime tüm ruh halimi yansıtıyordu. Belki biraz korkmuş, belki biraz yalnız, belki biraz ne yapacağını bilmeyen, korku kaplı ve karanlık.
Sessizliğe daha da kulak kabartarak sanki gerçekten buradaymış gibi Park Chanyeol'den bir iz dinlemeye başladım. Bir kaç saniye süren hastalıklı tavrımı sergilemeyi bırakmadan önce ciddi anlamda endişeleniyor olduğumu farketmiştim.
Yine de Park Chanyeol odamda herhangi bir ses çıkarmıyordu. Çünkü burada değildi.
♤♤♤
Uyuyamıyordum. Yatağımda bir sağa bir sola dönerek saatler geçirmiştim, şimdi gece bile uykudaydı ama ben uyuyamıyordum. Bir de şey vardı; tam olarak açıklayamadığım bir rahatsızlık. Kötü hissettiriyor, boğazımı sıkıyormuş da nefesimi kesimiyormuşcasına huzursuzlandırıyordu.
Anlamlandıramasam da gece gece bu odanın içinde gömülmüş gibi hissediyordum. Zihnim ara ara korktuğum şeyleri düşünmeye yeltense de hemen engel olarak, bir nebze olsun sakin kalmaya çalışıyordum.
Alt tarafı korkmuştum ve şimdi korkumun üzerimdeki tesiri ile uyuyamıyordum. Tıpkı bir çocuk gibi, hepsi bu kadar.
Ama korkacak hiç bir şey yok. Evet yok.
Boğazıma kadar ne ara çektiğimi farketmediğim yorganı cesaret gösterisi yaparcasına aşağı indirdim ve yatağımda hızla doğruldum.
Odam zifiri karanlık dahi değildi, ay ışığının büyüleyici etkisi hakimdi. Ona rağmen altı yaşındaki çocuklar gibi bir iki masal duyup korkmuş ve bu güzelim gecede, ilerde düşünüp kendimden utanacağım kadar korkaklık sergilemiştim.
Hah'ladım kendi kendime. Sırtımı yatağın başlığına yasladım.
Mantıklı düşüncelerimi zihnimde yaydıkça daha da sakinleşmiş hissediyordum. Odan gayet güvenli ve 'Gece'siz Baekhyun. Herzamanki gib-..
Masamın üzerindeki bir şey yere düştü.
Donup kalmıştım. Gözlerimi, odadaki her şeyi tek bir açıyla görmek için iriltmiş, bulanmaya başlayan midem ile sessiz ama kesik kesik soluklanıyordum.
Nefes alışverişim benim kontrolüm dışına çoktan çıkmışken, kalbim göğüs kafesimi parçalamak istercesine çarpıyordu.
Yere düşen cisim çokta yüksek bir ses çıkarmadığına göre muhtemelen kalem falandı. E yuvarlanmıştı haliyle. Masalardan kalemler yuvarlanırdı çünkü masa düz ve pürüzsüz, kalemse yuvarlak hatlı ve kaymaya müsaitti. Masalardan kalemler yuvarlanır,