Coffee Shop

3.4K 146 33
                                    

09.02. 

"3 dakika kaldı Xing. Evet, sadece 180 saniye. Dayanabilirsin." diye mırıldandım kendi kendime fighting işareti yaparken. Pekala, bu biraz garip olsa bile kendimi rahatlatmam için sıklıkla yaptığım saçma bir hareketti. Onunla ilgili her konuda saçma ve garip davranmam dışında bir sorunum olduğu söylenemezdi. Ve hayır, kesinlikle bir sapık değildim. Sadece her sabah kahve almaya geldiği dükkanda oturup gazete okuyormuş gibi yapıp onu bekliyordum.Ne düşündüğümün farkında vardığımda yüzümü buruşturdum ve önümdeki Latte'den bir yudum daha aldım. 

Kapının açıldığını belli eden minik zili duyduğumda zorlukla yutkundum, yavaşça kafamı kaldırıp onu baştan aşağı süzdükten sonra tuttuğum nefesi vererek rahatladım. Gazeteyi biraz daha havalandırıp kendimi gizledikten sonra utanmazca gözlerimi üzerinde gezdirmeyi sürdürdüm, uzun ve şekilli bacaklarına yapışan siyah pantolonu kalçasını sarıyordu. Yine giydiği siyah ceket ve aykırılıkla taktığı kırmızı atkı büyük bir uyum içindeydi, kendimi dizginleyemeden dudaklarımdan kaçan iniltiyle başımı tamamen gazetenin arkasına sakladım. 

"Deve kuşuna benziyorsun." 

Duyduğum tanıdık tonla istemsizce gözlerimi devirdim. "Merhaba Lu." 

"Onun yerinde olsaydım seni mahkemeye verirdim dostum." 

Kaşlarımı çattım ve gazeteyi katlayıp hafifçe koluna vurdum. 

"Yah, Yixing, acıdı! Gazeteyi ters tuttuğunun bile farkında değildin!" 

"Ah tanrım, lütfen gerçekten ters tutmadığımı söyle." dedim gözlerimi irileştirerek, eğer öyle bir rezillik yaptıysam kesinlike Amerikaya kaçacaktım. 

Luhan'ın yüzünde beliren gülümsemeyle rahat bir nefes aldım. "Senden nefret ediyorum Luhan." 

"Ben de seni seviyorum Unicorn." 

Dudak büzdüm ve önümdeki mükemmel manzaraya geri döndüm, sarı saçlarına özenle fön çekmişti. İri gözleri dükkanda yavaşça dolaşırken şans eseri benimkilerle buluştu, göz göze geldiğimizde dudaklarım benden izinsiz aralandı ve yanaklarım yanmaya başladı. Sadece bir bakış, hadi ama!

Gereğinden fazla uzun süren kesişmeyi bozan ben olmuştum, eğer böyle devam etseydik kendimi üzerine atmamak için tutmak zorunda kalacaktım. Gergin bir şekilde parmaklarımla oynamayı kesmek istesem bile eğer dikkatimi parmaklarıma vermezsem tekrar ona bakacağımı biliyordum, o yüzden tam bir aptal gibi görünmemin çok daha iyi olduğunu düşünüyordum.

"Dostum, normal davran. Sana bakıyor." 

Parmaklarım hareket etmeyi kesti ve gözlerim yanmaya başladı, bana mı bakıyordu? Elimi boynuma götürdüm ve hafifçe sıktım orayı. Belki biraz kendime gelmeme yardımcı olabilirdi, birkaç aydır onu izlediğimi fark ettiyse ne olacaktı? Ya beni mahkemeye verirse? 

Duraksadım.

Ya Luhan'a bakıyorsa? 

Aklımdan bu düşünceleri atmak için başımı iki yana salladım. "Hayır, hayır, hayır." 

Luhan'ın anlamsız bakışları üzerine bunu yapmayı kesmiştim fakat üzerimde hissettiğim bir çift mükemmel göz beni geriyordu. Cebimdeki telefon titrediğinde tanrıya içimden binlerce kez teşekkür ettim ve dikkatimi telefona verdim. 

"Yixing, yarım saate geleceksin değil mi? Ders verdiğin çocuk sakatlığı atlatmış, bugün tekrar başlayacaksınız." 

Patronumun soğuk ve umursamaz sesi karşısında boğazımı temizledim, yarım saat benim için yeter ve artardı bile. "Anladım, en kısa sürede orada olacağım Bayan Kim." 

coffee shop | krayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin