"Bir gün baksam ki gelmişsin..
Hasretin içimde sonsuzluk kadar.
Şaşırmış kalmışım birden bire çaresiz.
Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar..."Evrende hiçbir şey kontrolümüz altında ilerlemezdi. Şayet size şunun garantisini verebilirim ki benim kontrolüm altında gerçekleşen şeyler bile hep kontrolümün dışına çıkar. Üzgünüm, biraz saçmalıyor olabilirim.
Yaşadığım evrenden bağımsız bir şekilde kendi içimde yaşattığım evrenimi alıp bambaşka bir evrene geçerken takdir edersiniz ki saçmalamak benim de hakkımdı. Özellikle de çivi gibi bakan 7 gözü üzerimde hissederken.
Ne yapacağımı bilemez bir şekilde yerimde huzursuzca kıpırdanırken güzel yüz hatları olan ama oturduğumuzdan bu yana gözlerini kısarak bana bakan, üstüne üstlük bunu yaparken de asla çekinmeyen, Jongdae hemen atladı.
"Büyücü müsün kız sen?"
Herkesin anlık ciddiyetinin bozulmasıyla ve suratlarındaki "Bunu mu ciddiye aldık biz?" bakışlarına gülmek istesem de içinde bulunduğum anlık durum buna pek de müsaade etmiyordu.
Jongdae bu sefer de "Peki sen?" diyip baş parmağıyla yanımdaki sarışın çocuğu uzaylı olup olmadığını anlamak istermiş gibi baş parmağı ile dürttüğünde çoktan kafasını sağa sola sallamaya başlamıştı.
"Benim burda bulunmamam gerekiyordu değil mi?"
Boğazımın kuruluğu yüzünden zar zor çıkan pürüzlü sesimle cümlemi bitirdiğimde bana doğru bakan 7 çivi gibi göz, çividen darbeli matkaba yatay geçiş yaparak adeta dan dan dan diye diye beni bakışlarıyla delip geçmişti.
Üç saniye geçip geçmemişti ki yanımdaki sarışın çocuk da dahil hepsi senkronize bir şekilde beni başlarıyla onayladıklarında yavru köpeklere benzemişlerdi ve ben yine gülmek isteyip korkudan çıt çıkaramamıştım.
"Gideyim mi o halde?" dediğimde hala bana baktıklarını fark edip gidecek bir yerim olmamasına rağmen kalksam mı acaba diye düşünürken oldukça düşünceli gözüken ve tek ayakta bulunan kişi olarak Junmyeon söze girdi.
"Bunun olmaması gerektiğini biliyorsunuz değil mi ufaklıklar?" tatlı tatlı gülümseyerek Yixing ve Chanyeol'e döndü. "Güzel kardeşlerim, bana gökyüzünden yıldız çalmak nedir peki siz açıklamak ister misiniz?"
Şimdilik alenen bana da ufaklık demesini göz ardı edecek olursam yine tüm bakışlar bize dönmüştü. Çığlık ata ata ortamı terk etmek istemiştim ama bilirsiniz az önce de belirttiğim üzere gidecek yerim yoktu ve olsa dahi hareket edebileceğimi zannetmiyordum.
Tatlı tatlı gülümsemesi korkunç bir tatlı tatlıya dönüştüğünde hafif esmer teniyle oldukça eğlenir bir halde duran Jongin'e 'Kyungsoo seni de öldürür beni de' bakışı atmamla bahsi geçen yanındaki kızıl saçlı çocuk esmer olanın eğlenmesine karşın her an tedbir halinde gibiydi.. Büyücü olduğuma kesinlikle kanaat getirmiş olan Jongdae büyük bir istikrarla hala gözlerini kısıp beni izlerken Yixing söze girdi.
"Bak, çok saçma gözüktüğünü biliyoruz ama bu sondan kaçamayacaktık bunu sen de biliyorsun." Büyük bir hevesle ve masumlukla cümleye başladığında onu Chanyeol tamamladı. "Hyung kendimi salarım şu evrenden bak, vallahi başka şansımız yoktu."
Kafasını yana eğip Yixing gibi Chanyeol de cümlesini tamamladığında kömür karasını saçlarını ısırmak istedim.
Junmyeon derin bir nefes alıp kafasını geriye atıp birkaç saniye kendine zaman tanıdı. Liderlik her zaman zordu ve o gerçekten çok iyi bir liderdi. Sadece şu an birazcık sinirliydi o kadar, birazdan fazla da olabilirdi.. Tamam, bize gerçekten sinirliydi. "Tanrılara ne diyeceğiz? Kuralları biliyorsunuz. Ya fark edilirlerse? Verilecek cezaları hiç mi düşünmediniz siz? Bu adamlar birer dilek yıldızı, anlamıyor musunuz, bu adamlar birer DİLEK YILDIZI! Görevleri var, aynı sizler gibi. Görevlerini yerine getirip başka bir gezegende tekrar umut olacaklar, üzgünüm çocuklar bunu değiştiremezsiniz. Kaderinizi değiştiremezsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gülüşünde Yıldızlar Gidişinde Bir Burukluk Var
Fanfiction[#station18] D-1 Chanyeol/Baekhyun | MAMA | Fantastik, Slight Angst | PG-13 | 4.4k "Bir gün baksam ki gelmişsin.. Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birden bire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar..."