t a n ı t ı m

73 10 6
                                    


Gecenin bir vakti odanızda otururken sizi izleyen biri olduğunu hissettiniz mi daha önce? Ya da görmediğiniz halde teninize değer bir ten? Ürkütücü geldiğine eminim. 


Beni deli sanacaksınız, biliyorum. Hak da veriyorum doğruyu söylemek gerekirse. Çünkü anlatacaklarımın mantıklı bir açıklaması yok. Sadece gözlerinizi yazacaklarımda gezdirmeye devam etmenizi istiyorum. 

Ben bu yazdıklarımı hissetmeye başladığımda daha 18 yaşındaydım. Son sınıfa gidiyordum. Toy zamanımın başları, kendimi keşfetmeye başladığım o zamanlar. Eğer başka bir evrende olsaydım ne yapıyor olurdum acaba dediğim kısmın çizelgede başlangıç kısmı. Hayatımın seyrinin değiştiği o vakit.  

Kendimi bildim bileli özgüveni yüksek; ortamda ağızımla, konuşmamla dikkatleri üzerine çeken bir kızdım. Ailesi, arkadaşları, komşuları ve hatta eğitmenleri tarafından parmakla gösterilen o kişiydim. Aslına bakarsanız o zamandan bu yana değişmeyen yegane şeylerden biri de yine bu. 

Peki ne oldu? 

Rutinim olan günlerden birinin içindeydim. Derslerimin hepsini afiyetle dinlemiştim. Sınav hazırlığı yavaştan beynimi tesiri altına almıştı. Kara kara kaldırım taşlarını izlerken düşünüyordum. Çevremde olup bitenlerden bihaberdim. Düşünceler içinde kaldırım taşlarına bakarken önümde aniden beliren üç oğlan beni durdurdu. Gözlerindeki bakışlar, ne istediklerini açıkça belli ediyordu. Burası elit bir semtti, ama bu onların bana zarar vermeyeceği anlamına gelmiyordu. Birkaç adım geri çekildim. Sonrası bulanık... Bir arbede, yükselen sesler, ve ardından yüzümde yanmaya başlayan birkaç yara. Yardım çığlıklarım duyulduğunda her şey olup bitmişti.. Bu hayatımda hiç yaşamadığım bir olaydı fakat enkaz olmamıştı. Hayatım bu olaydan sonra değişmedi elbet. 

O gün eve nasıl geldim hatırlamıyorum.  Komşular getirmişti sağ olsunlar.  Kapının ucundan annemin beni görmesiyle başladı naralar. Yaralarımı temizleyip bir an önce uyumak istiyordum. Daha cazip gelen bir şey yoktu. 

O gece acıyla yatağıma yattım. Görünürde kanayan bir yer yoktu fakat çelimsiz vücudumun sınırlarını zorlamış olmalıyım ki bedenimde sızılar vardı. Bacaklarımı yatak boyunca uzattım. Tam o anda yaşanan şey bahsettiğim hayatımı rayından çıkaran olaydı. 

Bir gece yatağımda yatarken yanağımda bir dokunuş hissettim. Nemliydi. Soğuktu. Bir insan dokunuşu gibi ama... değil. İlk başlarda etimin üzerinde belli belirsiz  yaranın yarattığı bir durumdur diye üstelemedim.  Bu basit bir hisle bitmedi tabii daha sonra bileğimde parmaklar hissettim. Saçımda rüzgar, kulağımda dans eden nağmeler...  Delirdiğime ramak kalmıştı. Karanlık bendimi esir alana kadar devam etti. Her şeyin başlangıç noktasıydı. 

Sonraki gecelerde bu şey varlığını sürdürmeye devam etti, yatağa yatmadan önce kulağımın içinin gıdıklandığına yemin edebilirdim. İlk geceler benim için kabustan farksızdı.
Salonda televizyon izlediğimde de karnımda bir ağırlık hissediyordum. Sanki biri başını karnıma koyup da izlediğim filmi izliyordu. Nasıl bir şeyin bana bulaştığına dair hiçbir fikrim yoktu.
Garip ama bir o kadar da rahatlatıcı olan, dışarıda bunların hiçbirinin olmamasıydı.
Hiçbir fısıltı yok, tenimde hiçbir baskı yok. Dışarıda tüm günümü eğlenerek geçirdiğim o zaman diliminin hiçbirinde bunlar yoktu. Eve geri döndüğümde ise evdeki o yoğun enerjiyi çok ağır bir şekilde hissetmiştim.

Şimdi ise çok şey değişti; ben değiştim, evim değişti, arkadaşlarım değişti ama o hala değişmedi, hala benimle olduğunu biliyordum. Hala bana burada olduğunu hissettiriyordu. Ona o diyorum çünkü onun artık rastgele bir şey olmadığına eminim.
Ona hayalet diyordum, çünkü başka bir şey olamazdı. Ama bir gün, sessiz bir öğleden sonra, mutfakta yalnızken ona adını sordum. Yanıt vermedi. Ama bir süre sonra... içimde, beynimde yankılanan o tek kelimeyi duydum:

Alp...

Zihinlerdeki GölgelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin