Ya Sonra?

3.1K 109 175
                                    

Eski dostlarımız savaş sonrasında okula döndüler. Neşeli bir one shot. Biraz uzun oldu ama umarım seversiniz. Keyifli okumalar!

Bu bölüm @saklikalemler  e ithaf edildi. Çalışmalarımızı takip etmeyi unutmayın.

*****

"Sen ne anlarsın ki hödük herif!" diye söylene söylene koridorda yürüyordu Hermione. Az önce Ron'la kavga etmişlerdi, bir hışım kuleden çıkıp sinirlerini yatıştırmak için göle gitmeye karar vermişti. Hava buz gibi soğuktu ama bir kaç kulaç atmak sinirlerini yatıştırırdı. Cadı olmanın faydalarından biri de buydu, basit bir ısınma büyüsüyle soğuğu hissetmeden yaz-kış yüzebiliyordu. Gerçi soğuğu hissetmiyor olması dikkat etmeyeceği anlamına gelmiyordu, bu yüzme seansını geçen sefer fazla uzattığı için feci hastalanmıştı, daha yeni iyileşiyordu. Zaten Ron'la kavgaları da ordan başlamıştı. Madam Pomfrey'nin biberli iksirine rağmen günlerce kırmızı gözler ve şiş bir burunla dolaşmış, nihayet bugün yüzü eski haline dönmüştü. Ron ise arada pek bir fark olmadığını, erkeklerin kızlarda burunlara değil, memelere baktığını, Hermione'de ise o dediğinden olmadığı için zaten pek şansı olmadığını söylemişti.

"Salak herif, süzme salak! Sana göstermiyorum diye memem yok mu yani? Hem sana ne? Sanki ben de sana bayılıyordum!"

Savaştan sonra okula döndüklerinde, herkes Ron ve Hermione'nin çıkmaya başlayacağını düşünmüştü, hatta evlenip okula dönmeyecekleri üzerine bahis bile açılmıştı. Ama savaş sırasında paylaştıkları ilk ve son öpücükte görmüşlerdi ki, o tren çoktan kaçmış... Hermione ne zaman Ron'a karşı duygularının değiştiğinden emin değildi ama ihtiyaç odasında öpüştüklerinde, devamının gelmeyeceğini anlamıştı. Kardeşini öpmek gibi bir şey olmuştu bu.

Yine de bu, çirkin olduğunun söylenmesini hoş karşılayacağı anlamına gelmiyordu. Hem de söyleyen Ron'du, şu sıralar abazanlıktan düz duvara tırmanan Ron. Okula ilk döndüklerinde Ron fazlasıyla popülerdi, yıllardır beklediği ilgiyi görünce, dünyalar onun olmuş, daldan dala konmaya başlamıştı. Bu durum uzun sürmemişti tabii, sonunda kızlar Ron'un her eteği kaldırmaya meraklı tavırlarına sinir olup savaş kahramanına yüz vermemeye başlamıştı. Biraz burnu sürtülünce, tekrar eski haline dönmüştü. Gerçi eski halinin de çok iyi olduğu söylenemezdi. Bildiğin kütüktü işte.

İkinci kattaki kızlar tuvaletine (yani Myrtle'ın tuvaletine) yaklaşırken tuhaf sesler duyduğunda, asasını çekip savunma pozisyonu aldı. İçeride bir kavga olduğu kesindi, bir kadın sesi, daha alçak sesle konuşmasını rica eden bir erkeğe ciyak ciyak bağırıyor, ve gelen gürültülere göre belli ki etrafa uğursuzluk büyüsü atıyordu. Tam olaya müdahale etmeye karar vermişti ki, kapı açıldı ve dışarıya tamamen çıplak bir Draco Malfoy fırlatıldı.

Draco yapıştığı yerden kalkarken hayli sinirli (ve tamamen giyinik) bir Millicent Bulstrode koridora girip "Ne cüretle bana onun ismini söylersin!" diye bağırmaya devam etti.

"Milli dedim! Milli dedim! Yanlış anladın!" diye durumu kurtarmaya çalıştı Draco, henüz Hermione'nin de orada olduğunu görmemişti.

"Ben ne duyduğumu iyi biliyorum Malfoy! Sana inandığım için salak olabilirim ama zannettiğin kadar düşmedim daha!"

"Bak, şu an çok sinirlisin, bu olanları unutalım. Yarın sakin kafayla konuşuruz."

"Seni konuşamaz hale getireyim de gör" diyerek Draco'nun üstüne yürüdü kız. O sırada Hermione duvara dayanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuş, komedi filmi izler gibi ikisini izliyordu. Eğer Millicent asasını çekerse müdahale edecekti ama şimdilik tehlike görünmüyordu ve bu tür bir eğlence ile her gün karşılaşılmazdı.

Yanlış ANLAma! - Dramione - One ShotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin