''...
Orada öylece duruyordu kızıl saçlı kadın. Uçurumun kenarında, bir tarafına hayallerini bir diğer tarafına ise tüm hayal kırıklıklarını toplamış, hayali tartısı ile sonucu belirlemeye çalışıyordu. Kaybeden taraf uçurumdan aşağıya, boşluğa ve sonsuzluğa bırakılacaktı. Bekledi, derin bir nefes aldı ve adil bir sonuç elde etmeye çalıştı. Karar verdiğinde ise tüm hayalleri uçurumdan aşağıya yuvarlandı.
...''
Genç adam okuduğu sayfa sonlandığında önündeki sudan bir yudum aldı. Önünde yatan kadına baktı, her zamanki gibi tepkisizdi. Zaten tepki olmayacağını biliyordu, yaklaşık dört aydır hiçbir tepki alamıyordu.
Yazdığı kağıtlara geri dönmeye hazırlanırken odanın kapısı çalındı. Kağıtları hızla dosyaya saklarken hemşire çoktan odaya girmişti.
''Boran Bey, burada olduğunuzu tahmin etmiştim...''
Boran gülümsedi. Yaklaşık bir aydır her gün buradaydı zaten. Tahmin etmek çok da güç sayılmazdı.
''Nalan Hanım'ın bir evrakı ulaştı dün akşam bize. Başka bir hastane ile anlaştığı için biraz geç alabildik maalesef.''
''Neymiş o evrak?'' dedi Boran saf bir merakla.
''Nalan Hanım öldükten sonra tüm organlarının bağışlanmasını istediğine dair bir form doldurmuş.''
Boran eline aldığı formu hızla incelemeye başlarken alışık olduğu el yazıya baktı. Bunun hakkında önceden bir kez konuştuklarını hatırlıyordu ama ona söylemden yapacağını hiçbir zaman tahmin edememişti.
''Bu formun herhangi bir hükmü yok, değil mi? Sonuçta anneannem ölmedi, teknik olarak hala yaşıyor.''
''Aslında tıbben öldüğünü biliyorsunuz.''
Boran daha fazla duymaya dayanamayacağını anlayarak hızla ceketini ve dosyasını alarak oradan ayrıldı. Tıbbi şeyleri biliyordu, doktorların neler söylediğini de biliyordu ama onlar başkalarının ne düşündüğünü bile anlamıyorlardı. Hala nefes alıp verebiliyorsa ümit vardı, bu da tıbbın anlamadığı bir şeydi. Dalgın bir şekilde ceketini giymeye çalışırken köşeden karşısına çıkan kızı fark etmedi ve hızlı bir şekilde çarpıştılar. Boran alelacele bir şekilde özür dileyip oradan ayrılırken, yere düşen Miray'ı kaldıran abisi olmuştu.
''Nasıl insanlar var ya, şuna bak!''
''Hastane burası Miray, hasta yakınlarına dalgın oldukları için kızamayız.''
Miray gözlerini devirirken üstündeki tozu silkelemek adına pantolonuna ve tişörtüne birkaç kez vurdu.
''Dalgın olduğu için kızmıyorum ki zaten, yere düşürdüğün insana bir bak, adam akıllı özür dile. Çok mu zor?''
Çağlar, Miray'ın bu konuyu uzattıkça uzatacağını anladığı zaman çoktan odalarına varmışlardı bile.
''Boş ver şimdi sen onu, neden gelmiştin?''
Miray açılan konu ile gülümsemeye başlayınca Çağlar da gülümsemişti.
''Yarın sahnemiz var, bizzat kendim davet etmek istedim.'' Derken çantasındaki bileti aramış ve bulmuştu. Bileti abisine uzattığında abisinin bileti incelediğini gördü, gülümsemesi genişlemişti.
YOU ARE READING
DÜĞÜM
Fanfiction''Yıllar sonra karşılaşan iki genç, birbirlerine baktılar uzun süre. Geçen zamanda aynı kalan tek şey hisleriydi... ''