Bölüm:1

6 0 0
                                    

Odama giren güneş ışığı hizmetçilerden birirnin odama girdiğini anlamama yetmişti.

Gözlerimi yeni ve belkide tehlikeki bir güne açtım. Neden mi tehlikeli? Cevabı basit. Ben Masal Kıran genç model. Evet modelim. Annem fazlasıyla ünlü bir tasarımcı ve gençler için hazırladığı tasarımların modeliğini yapıyorum.

Babam ise büyük bir holidingin sahibi. Bu yüzden fazlasıyla varlıklı bir aile olduğumuz fazlasıyla doğru. İşte tehlikede olmamın sebebi de bu. Güçlü ve varlıklı bir aile olmanın verdiği bir sorun da bu zaten. Biri de güveneceğim arkadaş bulmaktan zorlanıyorum.

Ama bu güvendiğim dostumun olmadığı anlamına gelmez. Mesela Anıl. Anıl Kılıç. İyi biri olabilir ama küfür etmekten çekinmediği fazlasıyla beli eden biri.

Birde Pelinsu Atahan var. Adının yumuşaklığına falan bakmayın, sert biridir. Dövüş ile ilgili bir ders almamasına rağmen kendini koruyacak kadar biliyor en azından benim aksine bir iki yumruk atabiliyor.

Bu düşüncelerle birlikte hazırlanmıştım bile. Aynadan kendime baktım. Siyah dar pantolon, siyah düz bir kazak giymiştim. Dolgun ve belime kadar uzanan canlı sarı saçlarımı salmıştım. Parlak mavi gözlerimi ortaya çıkarmak için biraz makyaj yapmıştım o kadar.

Telefondan saate bakarken tarih dikkatimi çekti. Beş gün sonra 17 yaşıma girecektim. Bu yüzüme bir gülümseme oluşmasını sağlarken aşağı indim.

Annem ve babam kahvaltı yapıyorlardı. Babamın yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. "Günaydın baba. Günaydın anne" diyerek kahvaltıya oturdum. Gülümseyerek bana bakıyorlardı. Birbirlerine bakıp beni gösterirken bu olaydan sıkılıp " Peki..burada ne oluyor?" Annem boğazını temizledikten sonra yumuşak sesiyle "Masal sen bir kardeş ister miydin?".

Annemin sorusu beni anlık bir şaşkınlığa uğrattı. Çünkü ben yedi yaşındayken annemler bir kaza geçirmiş ve anneme bir daha çocuk sahibi olamayacağı söylenmişti. Hala bir cevap beklediğini hatırlayınca "Hayır istemem" babamda konuşmaya dahil oldu "İyide Masal beş gün sonra on yedi yaşına gireceksin, yanlızlık hisetmiyor musun?" Kafamı onaylamayarak saladığım an ile bu konu kapanmıştı. Sesiz bir kahvaltıdan sonra ayaklandım. "Okula seni şöför ve korumalardan biri götürecek" babama itraz etsemde dinlemeyeceğini bildiğimden sesizce onaylayarak dışara çıktım. Arabaya yaslanan koruma beni görünce hemen toparlanıp kapımı açtı. Benim binmemle bereaber kendiside şöförün yanındaki yerini aldı.

Kıran kolejinde okuyordum. Adından da anlaşıldığı gibi okul bize aiti. Tıpkı birçok yapı ve binada olduğu gibi. Kulaklığımı takarak şarkı dinlemeye başlamamdan on beş dakika sonra okula varmıştım.

Koruma açmadan kendi kapımı açarak arabadan inip okulun geniş bahçesine adım attım. Anıl ve Pelinsu'yu ararken arkamdan Pelinsu "Bizim model, modeliğini gösteriyor" onunla sarılarak selam verirken " Halbuki sade giyinmiştim" dedim. Kumral saçları ve açık kahverengi gözleriyle gayet sıradan biri gibi görünüyordu ama aslında benim kadar olmasada fazlasıyla güzeldi. Ve oda bunun farkındaydı. "Eeee moraler nasıl?". Sorusuna cevap vermeden önce onu çardaklaradan birine oturtup "Her zaman ki gibi harika" diyerek cevapladım. O sırada " N'aber güzelik" diyerek yanağımdan makas alarak Anıl geldi. Onun bu yaptığına karşılık sadece gülümsemiştim. Ardından bana yaptığını Pelinsu'ya da yaptı. Pelinsu ise iğneleyen sesiyle "Hayret seni okula erken gelirken de görmek varmış demek." Anıl onun bu tepkisisne karşı hiçbir şey yapmayarak etrafına bakındı.

Ardından ayaklanıp " Ben bir yenileri süzeyim" diyerek uzaklaştı. Pelinsu da ayaklanıp " Lavaboya gidip geliyorum hemen" diyerek uzaklaştı.

Onun ardından "Bekle!" Diyerek ona doğru ilerledim birden kaşlarını çatıp arkama bakınca ben ne olduğunu anlayamadan "Pişttt..güzelik" diyerek biri yanağımdan makas alınca kafamı yavaşça ona çevirdim. Kahverengi şaçları ve çok koyu olmasada koyu kahverengi gözlere sahip birini görünce "Bana bulaşma ve git" diye sakince konuşup yürümeye devam ederken Pelinsu'yu göremedim ve birden kolumun tutulmasıyla " Ama böyle olmaz güzelik." Demesi bir oldu. Ne yapışkan çocuk. Arkama bir hışımla dönünce onun arkasında duran Pelinsu dikkatimi çekti. Çocuk nereye baktığımı anlamak için arkasını döndüğü an Pelinsu kafayı çaktı. Kız olduğu ve herhangi bir ders almadığından fazla sert vuramamıştı ama çocuğun boşluğuna denk gelince yere yapıştı. Elini burnundan çekince kanıyor olduğunu görünce "Siktir" diye fısıldadı. Pelinsu kolumu çekerek beni binaya yöneltip " Hadi ders başlamadan gidelim" şaşırmış mıydım? Hayır! Çünkü böyle umursamazlıktan geldiği anlar fazlasıyla çoktu.

Dersler ilk gün olduğu için boştu ve buda çoğu kişinin gürültü yapmasına sebep olmuştu. Pelinsu telefonuyla ilgilenirken Anıl bir kızla muhabete dalmıştı. Keyiflerini bozmak istememiş ve onları kendi hallerine bırakmıştım. Telefonum titreyince ekranına baktım bir mesaj gelmişti. Kaşlarım çatılırken mesajlara girdim.

Gönderen: Annem

Sana bir süprizimiz var.

Meraklanmıştım. Ne süpriziydi? Yoksa doğum günü hediyem miydi? Ama onlar günü gelmeden söylemezlerdik ki. Düşünmeden mesaj atmak daha mantıklı olduğunu karar vererek

Gönderilen: Annem

Süpriz mi? Peki nedir bu süpriz?

Gönderen: Annem

Eve gelince öğrenebileceğin bir süpriz.

Ne yani eve gitmeden öğrenemeyecekmiydim? Ama bu büyük bir haksızlık.

Gün sandığımdan çabuk geçmiş ve çıkış zili çalmıştı. Bu beni gayet mutlu etmişti. Anıl ve Pelinsu ile vedalaşıp hızlı adımlarla arabaya ilerledim başımla korumayı selamlayıp arabaya bindim. On beş dakikalık yol bana iki katı uzun sürmüş gibi gelirken arabamın kapısı açılınca yavaşça arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladım. Süpriz ne olabilirdi. Yeni araba hayır zaten ehliyetim olmasada iki tane vardı, motora zaten hayatta izin vermezlerdi. O zamn neydi bu süpriz.

Hizmetçilerimizden biri beni salona yönlendirdi. Salona girdiğimde kimse olmadığı için merakıma orada devam ettim. Kapı açılınca oraya döndüm. Gülümseyerek babam içeriye girdi. Onun gülümsemesi benimde gülümsememe sebep olurken annemde babamın sağ arka çaprazında olacak şekilde dururken onunda gülümsediğini fark ettim. Hemen ardından- bir dakika o kolunu babamın arkasındaki bir şeye mi atmıştı? Gülümsemem yüzümde solarken babam kenara çekildi. Ve o anda siyah saçları örülmüş, parlak yeşil gözleriyle dikkat çeken, mavi pantolonlu,siyah spor ayakkabılı , siyah düz kazak giymiş bir kız görmüştüm. Annem gülümsemeye devam ederken " Bu Diana Kıran" dediğinde şaşkınca "Kıran?" Diye sorarcasına konuşunca babam " Senin kız kardeşin" dediğinde şaşkınlığımı fazlasıyla belli etmiştim

                                     *********************

Büyük koltukta sadece ben otururken , annem ve babam diğer büyük koltukta oturmuştu, Diana denen bücür ise tekli koltuğa oturmuş böylelikle üçümüzün ortasında olmuş oluyordu. Annem sesizliği bozmak istemiş olmalı ki " Bak Masal kardeşin yani Diana 10 yaşında ortaokulda yani 5.sınıfta okuyacak." Babamda Diana bücürüne beni tanıtmak için ağzını açacağı sırada " Ben kendimi tanıtırım siz işinizden olmayın" dedim. Babamla annem birbirine bakıp gülümseyerek ayağa kalktılar. Anlaşılan onu sevdiğimi sanmışlardı ama ben ondan nefret ediyor vede hep nefret edecektim. Onlar çıkınca arkalarından kapıyı kapatınca koltuğa yaslanıp "Ben Masal. Masal Kıran. Beş gün sonra 17 yaşıma gireceğim ve seni o zamana kadar göndermiş olacağım için buraya fazla alışma" evet onu göndermeye çalışıcaktım yada o ona yaptığım şeylerden sonra kendi gitmek isteyecekti. Ama asıl beni şaşırtan şey ise onunda ben gibi koltuğa yaslanıp
"Gideceğim zamana sen karar veremezsin. Senden korkacağımı sanıyorsan onuda hemen unut. Senin kuralların var mı yok mu bilmem ama ben kendi kurallarımla yaşarım."

Ve şaşkın bir ben bırakarak odayı terk etti. Neydi bu şimdi? Bu sözler on yaşındaki o kızdan mı çıkmıştı? Öyle ciddi bir uslupla söylemişti ki ben bile korkmuştum. Şimdi biz onla karde- hayır asla onu tanımlarken bu kelimeyi kullanmayacaktım. O sadece hayatıma izinsiz giren biriydi o kadar.

Savaşçı ve Kardeş ?..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin