Y/N: Bu hikayeyi sizin kadar, belki de daha çok seven biri tarafından yapılmış videoyu koyuyorum buraya. Umarım izlersiniz ve beğenirsiniz. Seni çok seviyorum Esintoşum!
*
"Olmaz diyorum."
"Sehun ama ballı turt-"
"Sen damla sakızlı kurabiyeyi daha çok seviyorsun."
"Tamam, damla sakızlı kurabiyem, hadi bak ne-"
"Olmaz. Ne diyeceğim hem? 'Kızışmam geldi, sen de gelsene.' mi?"
"Ne var yani bunda? Okuldaki herkes çoktan işi pişirdi sen hala utancından kendine dokunamıyorsun. Pipin düşecek sanki."
Kendi küçük ama dili boyu kadardı Baekhyun'un, okulda bir tek bekçinin köpeği bilmiyordu bunu. Okulun kedileriyle gidip kendi kendine konuşur, bilmem kaç kişiye anlattığı derdini bir de kedilere dinletirdi ama bekçi köpeğinden korktuğundan yanına yaklaşamazdı. Geldiği kurt soyunda bir sıkıntı vardı sanırım. Son bir haftadır aynı konuyu döndürüp durduğundan elimdeki kahveyi bile mide bulantısından içemedim. Derdim benden çok onu geriyordu. Tamam, bu konu yüzünden gerçek bir dert sahibi olmuştum ancak Baekhyun ikimizi de boş yere yoruyordu bu konuyu sürekli dillendirip. Çoktan fethedilmiş toprakları bir başkasına satamıyordum ben işte ama bunu o bilmiyordu. Karton bardağı oturduğumuz çimenlerin üstüne bırakıp bana aptal aptal bakan gözlerine çevirdim yüzümü.
"Hayır demekten dilimde tüy bitti ama tekrar söylüyorum; hayır, Chanyeol'e benimle düzüşür müsün diye soramam."
"Peki, benimle sevişir misin diye sor o zaman."
Bacağımın üstündeki bitmiş kek poşetinin çöpünü suratına fırlattım ters ters bakıp. Hiç umursamadı bile, kıçını sürükleyip yanıma sırnaştı.
"Bak artık 21 yaşına gelmiş bir bebeksin, kendine bakıcı araman gerekmiyor mu? Ben de hep vakit bulamıyorum ki sana bakayım. Birini bul da bitsin bu çile. Hem kızışma dönemine girdiğinde çekeceğin acıyı benim kadar iyi biliyorsun. Gerçekten birini bulman lazım balım."
"Kyungsoo ne zaman gelip seni alacak demiştin?"
Haklı olduğunu bildiğimden konuyu değiştirme çabasına girsem de görmezden geldi normal bir Baekhyun'un her zaman yapacağı gibi. İnce parmaklarını yenilerde bana zorla boyattığı kahverengi saçlarından geçirip düşünceli bir şekilde yere baktı.
"Chanyeol senin kriterlerine uyuyor aslında, neden istemiyorsun anlamıyorum. Arkadaşsınız diye mi? Ne var yani, biz de Soo ile arkadaştık ve bu çarşaf kirletmemize engel olmadı. Şu peşinde dolanan alfa vardı, ona ne dersin? Gerçi bilemedim bak, o seni ağlatabilecek bir tipe benziyor. Jongin'e mi sorsak? Ama onun gözünde de küçük bir bebek gibi görünüyorsun, seni pipisi yerine mamayla beslemek isteyeceğine eminim."
Kahkahama engel olamadım bunları duyduğumda. Üç kişi de imkanlarım dahilinde değildi maalesef ki. Ne Chanyeol'e ne de bahsettiği alfaya çıkardı benim yolum. Jongin ile yollarımız, yıllar önce çok farklı amaçlarla kesişmişti zaten. Jongin ve beni besleme düşüncesi içimi titretse de sinirden güldüm.
"Keşke bebek olarak görse, köleyim onun gözünde ben. 'Sehun gömleğim kırışmış, Sehun bulaşık makinesi dolmuş, Sehun çorabımın tekini bulamıyorum, Sehun ayakkabımı bağla.'larla geçiyor günlerim. Kaç yaşına geldi hala öğrenemedi ev işlerini."
"Öyle bir ailede büyüsen senin elin de iş tutmazdı Sehun, ne umuyordun? Hem seni ondan başka koruyan mı var? Kaç alfanın gözü sende biliyor musun? Üstüne atlamadılarsa nedeni Jongindir eminim ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy is on Fire || sekai
FanfictionBir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber, develer tellal iken, henüz daha 22 yaşında olan Jongin, hem zenginliğinden hem de kendisinden bir ısırık alınması gereken nadide bir kurt parçasıymış herkesin gözünde. B...