Gözlerime yansıyan ışıkla yüzümü buruşturuken yattığım yerden kalkmak için bir hamle yaptım ancak ayağıma giren ağrıyla durdum.Acıyla inlerken elimle ayak bileğimi ovaladım. Uykunun verdiği sersemlikten kurtulduğumda elim anlıma gitti. Ben ne salak kızdım!
Hiç tanımadığım yabancı bir adamın evinde kalmak neydi? Kafam hızla gece onun yattığı koltuğa çevirdim. Gördüğüm manzara dudaklarımın şaşkınlıktan hafif aralanmasına sebep olmuştu. O gece tişörtlü yatmamış mıydı ya? Gözlerim pikenin açık bıraktığı vücudunu keserken kendime gelmek istercesine yutkundum. Ayağımın acısını takmamaya çalışarak kalktım. Kalktığım sırada ayağımdaki sargı bezini görmem kaşlarımı çatmama sebep oldu. Dün ayağıma sargı bezi sardığımı hatırlamıyordum. Koltuğun kenarında dün ki kıyafetlerim duruyordu. Ceket ve üstü giyebilirdim ancak tayttan yer bezi bile olmazdı...
Aklım o anlara giderken ellerim titredi. Anında gözlerim dolarken, İzmir'in bana bela dan başka birşey vermeyeceğini düşündüm. Oysa buraya babamdan kurtulmak için ne hayallerle gelmiştim. Yeni bir hayat kuracaktım, istediğim gibi gezecek, şu ana kadar yapmak isteyip yapamadığım şeyleri yapacaktım. Gözlerimi kırpıştırarak her zaman ki ifadesizliğimi kullandım. Gözlerinin kapalı olduğuna emin olduğum adama bakarak hızlı bir şekilde üstümü değiştirdim ama altımda hala onun eşofmanı duruyordu.
Kafamı tekrar ona çevirdiğimde uyuduğunu gördüm. Gitmek için kapıya adım attığı sırada aklıma dün gece söyledikleri gelince küfür mırıldandım.
"Ne bok olduğunu bilmediğimden bende salonda kalacağım." Kaşlarım hayretle kalkerken ağzımdan bir 'hah' çıkmıştı. "Ayrıca bir şeyler yürütme ihtimaline karşı kapıyı kilitleyeceğim, sabah kalktığında istediğin gibi çıkar gidersin."
Sinirle dudağımı dişledim. Kapıyı açmayı denedim fakat kilitliydi. Gözlerim her yerde anahtarı ararken bir yandan acıyan ayağıma hayıflanıyordum. Ne olurdu yani şu kadar şeyin içinde zorluk çıkarmasaydı. Koltuklardan birinde kimlik görmemle elime alıp incelemeye başladım.
Adı Poyraz Atay'dı demek. Gözlerim yaş kısmına gittiğinde benden bir yaş büyük olduğunu gördüm. Yani on dokuz yaşındaydı. Doğum yerine baktığımda İzmir yazdığını gördüm. Demek ki doğma büyüme buralıydı. Bir an özeline saygısızlık ettiğimi düşünerek kimliği aldığım yere bıraktım.
Salonun altını üstüne getirdimde hiçbir yerde anahtarı göremedim. Gözlerim Poyraz'a kaydığında sessizce yuktundum. Acaba onda mıydı? Sessiz adımlarla yanına giderek hafifçe eğildim. Uyandırmalı mıydım? Hayır, hayır en iyisi kapıyı açıp kaçmaktı. Uyandırıp ne diyecektim hem?
Pikenin kenarlarına bakarken anahtar gözükmedi. Pikeyi hafif aralarken vücudu sesli bir şekilde yutkunmama sebep olmuştu. Ne yani her gün yunan tanrısı gibi adam görmüyordum bende. Gözlerimi vücudundan kaçırarak tabi daha çok kaçırmaya çalışarak pikenin açık bıraktığı yerden anahtarı gördüğümde zaferle gülümsedim. İçimde bir rahatlama olmuştu fakat uzun sürmedi.
Tam buldum diye sevinirken olanlar oldu. Elim anahtara gittiği sırada bileğimi sertçe bir el tuttu. Korkudan Çığlık attığım sırada eğildiğim yerden doğrulmaya kalktım ama ayağım bana ihanet etti ve Poyraz'ın üstüne düştüm.
Gözleri uykudan yeni uyandığından olsa gerek melül melül bakıyordu. Bense şaşkındım. Ağzımı açıp tek kelime edebileceğimi sanmıyordum. Kalbim göğüs kafesimin içinden çıkacak gibi atarken tedirgince yutkundum.
"Sanırım rahat?" Sessizliği bozan boğuk sesi olmuştu. Gözlerim yüzünü sanki en ince ayrıntısına kadar ezberlemek istercesine gezerken, "Ne?" diye mırıldandındım. Şaşkınlığımı üstümden atmamla hızla üstünden kalkıp konuşmaya başladım. Ne yapıyordum ben? Bu şehir kesinlikle bana yaramamıştı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POYRAZ
General Fiction"Kendi planlarımızı yapıyorduk fakat kaderinde planları olduğunu unutmuştuk..."