"Eğer oyunun sonlanmasını istiyorsan...Bunu yapmak zorundasın, sen de biliyorsun..."
---
"Hadi ama, elinde kalan son kişinin de zarar görmesini...istiyor olamazsın? Yoksa istiyor musun?"
---
"Yoo hayır hayır hayır. Bu tabiki de bir tehdit değil...Sadece...Bir seçim diyelim."
---
"Hey, seni zorlamıyorum...Sadece, bu oyunun burada sonlanmasını istiyorsun zannediyordum. "
---
"Tabii... İstemiyorsan da...Senin kararın..."
--
Gözlerini açtı ve hızlıca nefes alıp vermeye başladı. Sanki göğüsü sıkışıyor gibiydi. Nefes almakta zorlanıyordu. Yavaşça yattığı yerden doğruldu. -en azından doğrulmaya çalıştı-
Beyaz bir odadaydı. Etrafta nabız ölçer, steteskop ve-"B- Ben..Hastanede..miyim?" Arada nefes almak zorunda kalmıştı. Ciğerleri parçalanıyordu, kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu...O günden bile fazla..
Gözleri kendiliğinden kapanıyordu. Yutkunmakta zorlandı; boğazı acıyordu. Ağzında taze bir "ihanet" tadı vardı. Yüzünü buruşturdu, alt dudağını ısırdı. Hatırlamak bile istemiyordu.
Derken bir kadın yaklaştı. Hemşire olmalıydı çünkü endişeli bir hali vardı. Sesini duyamıyordu; sanki sağır olmuştu. Kadın yavaşça onu doğrulduğu yere geri yatırdı.
Kolundan bir alete bağlı olan ipe benzer bir şey vardı. Kadın aleti kontrol etti. Gülümsedi ve bir şeyler diyerek odadan çıktı.
Etrafında ne olduğunu anlayamıyordu. Duyamıyordu, bir şeyin kokusunu alamıyor veya...hissetmiyordu...
Kafasını yastığa bastırdı ve gözlerini kapattı. En son ne olmuştu? Kafasındaki ağrı ve ağzındaki "o" tat uyumasına ve biraz dinlenmesine izin vermedi.
Neler olduğunu hatırlıyordu; ama her şey hiç olmadığı kadar bulanıktı...Olmaması gereken kadar.
Kafasını yastığa tekrar bastırdı ve iç çekerek gözlerini kapattı. Şimdi ise tüm o ağrılar ve ağzındaki o asla gitmeyecek sandığı tat gitmişti...
Sesler vardı...Çığlıklar...
Yastığının iki tarafını kullanarak kulaklarını kapattı.
Gitmiyorlardı; aksine daha da artıyorlardı.---
"Hayır! Durun! O benim- O benim arkadaşım! Yol- Yol açın lütfen!"
---
"M- Merak etme dostum...Yanındayım..."
---
"H- Hayır! O- O ölmedi! Biliyorum! Bırakın- Onu Götüremezsiniz!"
---
"Kalbi atmıyor, bırak da işimizi yapalım!"
"H- Hayır durun! Biraz daha zaman verin!"
---
Tekrar hızla uyandı. Kalbi yine çarpıyordu. Kolundaki şeyi çıkarttı ve odasındaki musluğa yönelip yüzünü yıkadı. Kırılmış aynada kendine baktı.
"Tanrım...Ne zamandan beri-"
Devamını getirmedi. Artık acılarını hatırlamak istemiyordu. Yutkundu ve ardından iç çekti. Her şey geçecekti. Geçmeliydi.
Dolaplara baktı, bir şeyler arıyordu. İşine yarayacak bir şeyler.
Bir kıyafet dolabını açtı, ve durdu. Bunlar onun eski kıyafetleriydi. Kapşonlusunu giydi ve altta yedek için duran pantolonu kaptı. Üzerine de siyah bir ceket aldı.Artık gidebilirdi.
Kapıyı açtı ve o sırada karşısında ona akşam yemeği getirmiş hemşireyi gördü. Hemşire saçını kaşıyormuş gibi yapıp kulağındaki vericiye çaktırmadan bastı ve konuştu.
"Doğu koridoru 617 numaralı oda, destek gerekebilir."
Ama o bunu duydu.
"Çekil yolumdan"
Hemşirenin hiç hoşuna gitmedi. Biranda gülen yüzü soldu ama torarlamaya çalıştı. Yüzüne sahte bir gülümseme kondurdu ve içeri yavaşça işaret etti.
"Neden...içerde konuşmuyoruz?"
Kadını boğazından tuttu ve adeta duvara yapıştırdı.
"Arkadaşımı bulmam lazım."
Dediği anda hızla kadının cebindeki anahtarı aldı ve kapıyı çekip hemşireyi içeri kilitledi. Elini ceplerine attı. Arkasından koşturan silahlı adamları boşverdi. Artık hiçbir şey umrunda değildi.
Yavaşça hastanenin yanıp-sönen ışıkları arasında kayboldu...
[Hewoo ben döndüm millet! Hem de bir Eddsworld fanfici ile :3]
[Bu arada eğer açıklama kısmında yazmadıysam; fanficte ship yok. Yoksa var mı ( ͡° ͜ʖ ͡°) ehue ehue ehue]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor'un Yükselişi [Eddsworld Fanfic]
Fanfic"Eğer oyunun sonlanmasını istiyorsan...Bunu yapmak zorundasın, sen de biliyorsun..." --- "Hadi ama, elinde kalan son kişinin de zarar görmesini...istiyor olamazsın? Yoksa istiyor musun?" --- "Yoo hayır hayır hayır. Bu tabiki de bir tehdit değil...Sa...