'Bana yerlerini söyle Althea!'diye bağırdı cehennemin dibinden sürünerek gelmiş hortlak. En azından Aphrodite'in gerçek kimliğini bilmiyordu.Hayır, Aphrodite uzun zaman önce öldü, belkide hiç var olmadı.Althea hiç birşeyi hatırlamak veya bilmek istemiyordu. Tek istediği şu lanetli yaratığı öldürmekti. Gece yarısını biraz geçiyordu ama sokaklarda insan yoktu. Bu bir avantaj,evet çünkü geri dönüp silinecek hafızanın olmamayışı demek bu. 'Bunun için daha iyisini yapman gerek'diye bağırdı Althea. Yarı insan olmasının verdiği zayıflığı göz ardı ederk limitinin sınırlarına gelinceye kadar canavarı püskürttü. Hortlak, sersemleyip durakladığında ise son hamleyi yaparak onu parçalarına ayırmayı başardı. Yanlızca üzerinden bir broş düştü. Althea onun ne olduğunu anlamak için yaklaştı. Üstünde gül olan sade bir broştü. Ne yapabildiğini anlayana kadar saklamaya karar verdi ve evine doğru yürümeye başladı.
Evine ulaştığında üstünün biraz hırpalandığını farketti. Artık Oregon'da değildi. Toronto'da yaşayan adı Althea Cantrell olan bir hemşire. Sadece bundan ibaret. Tek sorun dikkat çekmemek için birlikte kaldığı arkadaşıydı. Kız titiz ve korumacıydı.Bu da Althea'nin sanki annesiymiş gibi davranmasına yol açıyordu. Kapıyı açtığında karşısında Mia'yi buldu. Yine endişeli yine kızgın. 'Nerelerdeydin,Althea? Her akşam polisi aramakla aramamak arasındaki ikleme düşmek istemiyorum.' dedi Mia sinirle. 'Haklısın. Bi dahakine telefonuna kontür yüklemem olur biter' diye karşılık verir Althea ve odasına çekilir. Halen Mia'nın bağrışlarını duymaktadır fakat umrunda da değildir. Yani,canavarlarla savaşan bir kız neden ev arkadaşından korksun ki? Althea onun bir ev arkadaşından öte olduğunu biliyordu. Ama hiçbir zaman duygularını göstermeye yanaşmıyordu. Sanki gösterse birisi onun zayıflığını bulmuş gibi hissediyordu. Malum, o zaten hep izlendiğini biliyordu.
Oregon'daki olaylar onun için pek iyi etki bırakmadı. Aksine fobiler üstüne fobiler, fısıldaşma sesleri duyma ve karanlıkta kardeşlerinin silüetlerini görmeler... Eğer normal bir insan oldaydı delirirdi şükürler olsun o bir yarı insan. Sadece görünüş olarak öyle, içinde halen bir canavar. Ama vücüt denen zindana kapatılmış ve kolay kolay çıkamayan bir canavar...
Sabah olduğunda ise Mia'yı işe bırakması ve hastaneye gitmesi gerekiyordu. O yüzden üstüne rahat birşeyler giyidi ve mutfağa doğru yöneldi. Karşısında Mia'yı ve enfes pankeklerini gördü. Mia onu yine affetmişti.'Kahverengi ve uzun saçlarını yemekten çek.' dedi Althea.Mia'nin moralı yükselmişti çünkü Althea da dünki bağrışmadan alınmamıştı. 'Peki çekerim.' diye yanıt verdi ve saçlarını topladı.Hafif ve lezzetli bir kahvaltıdan sonra Althea,Mia'yi Sanat atölyesine bıraktı ve hastaneye doğru yola çıktı.
Hastaneye vardığında acilin bayağı dolu olduğunu gördü.'Doktor, neden bu kadar insan var?' diye sordu Althea.'Bilinmeyen sebepler.Devletin peşimize düşmemesi için hiçbirin girişini yapma lütfen.' Diye rica etti doktor. Althea hemen işin başına geçti ve hastalarla ilgilendi. Özellikle yaşlı bir adam vardı. Althea yaralarına pasuman yapmaya çalıştı.Adam uyuyordu. Bu yüzden yavaş yavaş alkollu pamuğu yaranın üstünde gezdiriyorurdu. Adam birden sıçradı ve Althea'nin kolundan tuttu ve çırpınmaya başladı. Doktor ve güvenlik müdahele ettmeye çalıştı ama Althea'nin kafasını kötü birşekilde yatağın demirine geçirmesine engel olmadı. Hemen başka bir hemşire yerde oturmuş ve eliyle anlını tutan Althea ile ilgilendi.Althea'nin zar zor gördüğü şey yaşlı adamın kaçmasıydı.Günün sonunda nerdeyse herkese bakılmıştı. Althea bu gün nöbetçiydi.Elinde halen buz vardı ve arada bir anlına koyuyordu. Doktor yanına iki kahve ile geldi.'Diğerleri çıktı, istersen kendini iyileştirebilirsin.'dedi Doktor ve Althea hemen buzu yerine koydu ve parmaklarını moraran ve kanayan yere koydu. Birkaç dakika sonra tamamen iyileşmişti. Althea kahvesini almak içingeri döndü.'Dünkü hortlağı öldürdüğüne emin misin?' diye sordu doktor.'Evet, iki saatimi aldı ama hallettim.' diye cevap verdi Althea. 'Diğer bölgeyi de ben hallettim.Yarın boşsan Mia ile beraber plaja gitmek istermisiniz?' diye sordu doktor.'Luke,Bu enerjine hayranım.' diye cevapladı Althea. Kafasını çevirdi ve acil kapısının önünde Artemio'yu gördü. Heryeri yara bere içindeydi. Gözleri sarı ve kanlı acı gözlerle Althea'ya bakıyordu. Althea hemen kafasını çevirdi ve kahvesini içmeye devam etti. 'Bu arada Luke, Sen nereliydin?' diye sordu Althea. 'Diabolus' diye yanıtladı Luke ve bir hasta serum istiyene dek oturmayı ve konuşmayı sürdürdüler.
Çıktığında saat gece yarısı 3'ye geliyordu.Yani iki dünyanın arasındaki sınırın en güçsüz ve ince olduğu saatler. Bu saatlerde yolda yardım isteyen pek çok ruh,hortlak ve canavarlar bulunuyordu. Althea onları takıyormuydu? Hayır. Peki o yardım istiyormuydu? Tartışılır. Ama bu da yarının sorunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall İn Love Twins : Catharsis
FanfictionKimsenin yaptığı yanına kalmayacak! Aphrodite, tüm kardeşlerinin hafızasını silerek cehennemin dibine zincirledi ve ailesinin tüm kayıtlarını sildi. Ayrıca babasının ve annesinin hafızasını silerek oluşabilecek felaketler için önlem aldı ve adını Y...