Pekâlâ.
Hala sarhoş olabilirim.
Hala kendimde olmayabilirim.
Ama peki ya Jungkook?
Onun aklı başında değil mi?
Ne diye dudaklarımı sömürüyor?
Ben neden bunda zevk alıyorum?
Hoş mu?
Evet.
Dudakları beni çok özel hissettiriyor.
Farklı öpüyor.
Ne bileyim işte . Hoşuma gidiyor.
Ama bu mantıksız öpüşmeyi durdurmazsam kendimi kaybedebilirim. Ki bunu hiç istemem.
Dudaklarımı hızla geri çektim.
Sesim biraz tuhaf biraz da meraklı bir şekilde sordum.
"Jungkook? "
Nacizane yüzündeki gözlerini bana dikti.Kırmızılaşmış , sulu gözlerini.
"Ne oldu? Niye ağlıyorsun?"
"Sanane!"
Ne ? Bana ne mi?
"Aptal mısın acaba? Az önce beni öptün. "
"Sende beni öpmüştün,ben bir şey sordum mu?"
"Hayır ama bunlar aynı şey değil!"
"Aynı şey bende seni kullandım ödeştik!"
"Jungkook."
Elimle yavaşça gözünden akan damlayı sildim. Hiç bu kadar şefkat dolmamıştım.
"Ben mi bir şey yaptım?"
"Sanane dedim , sanane.."
Bir hıçkırık, peşine daha fazla göz yaşı geldi. Bedenini benden uzaklaştırıp arkasını döndü. Ne yapacağımı bilmiyorum galiba. Ne diyeceğimi de.
Ama yapılabilecek en boktan şeyi yaptım. Arkasından sarılıp titreyen bedenini olabildiğince kavradım.
En boktan güzel şeyi hissettim.
"Pekâlâ , sorun yok."
Ağlaması birden kesildi. Başını şaşkın bir ifadeyle bana çevirdi. Haklı gerizekalı. Niye böyle bir şey yaptığıma bende anlam veremiyorum.
"Ne yapıyorsun?"
"Sana sarılıyorum"
"Niye sarılıyorsun?"
"Çünkü buna ihtiyacın var, eminim"
"Hayır yok!"
Elleriyle benden kurtulmaya çalışsa da onu bırakmadım.
"Jungkook, anlat bana."
"Neyi anlatayım? "
"Neyi olacak gerizekalı! Niye ağladığını."
"Sana mı?"
Gülmeye başladı ve alaycı bir sesle konuştu.
"Senin gibi bir piçe mi?"
"Evet."
"Taehyung! Bırak beni!"
"Seni öpmeyi kendim istemedim. Yemin ederim. Eğer yapmasaydım bana eskisi gibi davranacaklardı. Kendimi bok gibi hissetmeme sebep olacaklardı. Canım yanacaktı. Yapmak zorundaydım, çünkü başka çarem yoktu."
Sesimin titrediğini fark ettim. Kısa süren bir sessizlikten sonra ilk ben konuştum.
"İnsanların seni bir çöp olarak görmesi nasıl bir duygu biliyor musun?"
Bu sefer ağlayan bendim. Titreyen de. Jungkook yavaşça bana döndü ama hala ona sarılır bir haldeydim. Yüzünü benimkine yaklaştırdı.
"Biliyorum"
Biraz şaşkın bir ifadeyle bende ona bakmaya başladım.
"Seni öpmemi ister misin? Çünkü böyle zamanlarda birinin seni öpmesi iyi hissettirir."
"Sana da mı öyle davranıyorlar?"
"Fazlasıyla"
Başını biraz öne eğdi. O zaman yüzündeki morluğu fark ettim. Harbi aptalım. Bunca zamandır o halde ve ben yeni fark ediyorum. Gerçi ilk öpüşmemizde yüzünde öyle bir şey olmadığına eminim.
"Ne oldu yüzüne?"
"Ne önemi var? Beni tanımıyorsun bile, sadece ismini ve işimi biliyorsun."
" O halde tanışalım."
Dedikten hemen sonra dudaklarımı onunkilere deydirdim.
"Olur mu?"
"Emin misin?"
"Evet. Mesela bir soruyla başlayalım. Seni sevmeme izin verir misin?"
Dudakları biraz aralandı. Şaşırmış olsa gerek. Çünkü ben bile şaşırdım bunu dediğime.
Gerçi hemen sonra dudaklarını benimkilere deydirdip öyle konuşmasına bakılırsa fazla uzun sürmedi şaşkınlığı.
"Beni sevmen büyük bir aptallık olur"
"Aptal olayım o zaman."
Kabul ediyorum okurlar. Ben bir piçim.