Issız bir yolda ilerliyorum, yapayalnızım. Yeni yağmur yağmış, bunu burnuma dolan toprak kokusundan anlayabiliyorum. Yanağım yanıyor, ancak ne olduğuna bakabilmek için kolumu kaldıramıyorum. Ayaklarım çok ağır, adım atmakta zorlanıyorum. Zor yürüdüğüm yolda nasıl olduysa tökezliyorum ve yere düşüyorum. Düşerken korkuyla kırptığım gözlerimi açıyorum. Her tarafım yanmaya başlıyor, her bir milim acı içerisinde kıvranırken gözlerimi yumuyorum, bitmesini diliyorum. Ateşler bana ulaşmadan ölsem olmaz mı? Çevreme bakınmak için gözlerimi açmaya çalışıyorum ancak açamıyorum.
Sıçrayarak uyanıyorum. Her yer karanlık. Demek rüyaymış. Neredeyim ben? En son nerede uyuduğumu hatırlamıyorum. Gözlerim etrafa alışınca bir oda da olduğumu farkediyorum, bir hastane odasındayım. Ne zaman geldim buraya, hatırlamıyorum. Ayaklarımı yataktan sarkıtıyorum, üstümde bir elbise var. Ben gecelikle mi uyurdum, hatırlamıyorum. Soğuk zemine ayaklarımı bastığımda içim ürperiyor.
Yandaki koltukta birini farketmemle olduğum yerde kalıyorum. Geriye doğru kaçacak gibi olsamda hareket etmediğini farkedince bakışlarımı yüzüne çeviriyorum ve uyuyan bir melek görüyorum. Erkek bir melek, uyuyor. Ama onun kim olduğunu bilmyorum. Yinede onda bir tanıdıklık var. Sessiz adımlarla ilerliyor ve yataktan kalkmadan önce gördüğüm kapıya doğru ilerliyorum. Havaya ihtiyacım var, dışarı çıkmalıyım. Zihnim neden bu kadar boş diye düşünürken aklıma rüyam geliyor ve korkmaya başlıyorum. Koridorda gördüğüm insanların yüzlerine bakarken boğulacakmış gibi oluyorum, ben neden hiçbir şey hatırlamıyorum? Kimim ben? Adımı bile bilmiyorum.
Yavaş yavaş attığım adımlar hızlanmaya başladığında koridorun başındaydım. Merdivenlere yöneldim, yer soğuktu ama üşümüyordum. Ayaklarımın çıplak olması ya da üstümdeki hastane elbisesi umurumda değildi, sadece kaçmak istiyordum. 2 kat indikten sonra Giriş yazısına doğru ilerledim ve sonunda çıkışın önündeydim. Çıkışımın.
Orada ne kadar dikildim bilmiyorum, yani kapının önünde. Arada girip çıkanlar sayesinde açılan kapıyla içeri dolan soğuk havadan başka bir şey hissetmiyordum. Sanki beynim çıkarılmış da yerine başka bir şey doldurulmuş gibi hissediyordum. Kafamda dönüp duran bir düşünce yoktu. Bomboştu. Sessizdi. Ve bu beni çok korkutuyordu. Sanki yokmuşum gibi hissediyordum, ölmüş falan mıydım? Ama ölmeme sebebiyet veren şey neydi? Hatırlamıyordum. Kaybolmuş gibiydim, kesinlikle kaybolmuştum ben.
Bir rüyada olup olmadığımı anlamak için kendimi cimcikledim, hissediyordum. Hem rüyada olsam kapının her açılışında içeri dolan soğuk havayı da hissetmezdim, değil mi? Buraya niçin geldiğimi hatırladım bir an. Şükürler olsun hatırladığım bir şey var!
Kararlı adımlarla kapıya ilerledim. Temiz havanın beni içimdeki bu boşluktan ve bilinmezlikten kurtarmasını dilerken gördüğüm şeyle iyice hızlanarak dışarı attım kendimi. Yağmur yağıyordu. İstemsizce gülümsemeye başladığımda sevinçten yerimde zıplamaya başlayacak derecede neşelenmiştim. Ta ki bir kol beni bütün şiddetiyle arkaya çevirene kadar. Bu odamda uyuyan çocuktu. Ama bakışları hiç de meleğimsi değildi. ''Aniden uyanıp hava mı alayım dedin yani, yağmur yağdığının ve üstündekilerin farkında değil misin?'' O konuşurken bakışlarımı bir an olsun gözlerinden ayırmadım. İçimden bir ses ondan kaçmamı söylüyordu. Ancak kalmamı sağlayan bir şey vardı.
Bana aniden sarıldığında tam onu itecektim ki arkada gördüğüm yansımayla donup kaldım. Kasılmamı farketmiş olacak ki benden ayrıldı ve nereye baktığımı görmek için kenara çekildi. Bense artık tamamını görebildiğim kendimle başbaşaydım. Sarı saçlarım ve masmavi gözlerim vardı, beyaz tenliydim, uzun boylu ve sıskaydım. Sol gözümün altında bir çizik ve sağ kaşımın üstünde bir sargı vardı. Bu ben miydim gerçekten? Peki neden hatırlamıyordum?
''Luna ne oluyor? İyi misin?'' bana merakla bakan bir çift göze çevirdim kafamı. Elimi sargı bezine götürdüm, nasıl olmuştu bu? ''Ben.. ben hatırlamıyorum..'' dedim sessizce. Beni duymuştu. Gözlerinin büyümesinden anladım bunu. ''Ne?'' dedi aynı ses tonunda. Bana asırlarca gelen bir süre boyunca gözlerime baktı. Belki de bir tanıdıklık aradı orada bilemiyorum. Ama sonunda gitti. Geldiği gibi sessizce, ama bir o kadarda hızlı bir şekilde.
Şimdi kafam iyice karışmıştı. Ben üşümenin ve ıslanmanın etkisiyle titremeye başlarken bir kaç kişi göründü girişte. Telaşlarından farklı gelmişlerdi bana. O sırada bana döndüler ve beni farketmeleriyle gözleri aydınlandı. Beni tanıdıklarını anlamak zor değildi, beni arıyorlardı. Esmer bir kız, bir hemşire ve bir doktor. Çevrem genişliyor sanırım.
Esmer olan kız önlerine geçip bana sarıldı ve ''Seni bulmuş.'' dedi. Bense hala titriyordum, farketmiş olacak ki üstündeki ince hırkayı çıkarıp omuzlarıma attı. ''Yağmur yağacak birazdan uyanır demiştim onlara.'' dedi kulağıma. Ben bu yeni insanlarla iyice bilinmezliğe girerken beni tuttukları gibi odaya çıkardılar. İtiraz etmedim en azından bana bir şeyler anlatırlar umuduyla onlara uydum. Zaten bana zarar verecek olsalardı verirlerdi diye düşünüyordum.
Odaya girdiğimizde doktor beni yatırıp, muayene etti. Bir problem olmadığını, sargıları düzenli olarak değiştirdiğimiz ve sol gözümün altındaki çiziğe kremini süreceğimiz takdirde istediğim zaman çıkabileceğimi söyledi. Ancak ben buradan çıkıp nereye gideceğimi bilmiyordum. Bir şey demedim. Esmer kız başımda sürekli bana gülümserken bir yandan da elinden telefonu hiç düşürmüyordu. Birini aramaya çalışıyor ancak ulaşamıyor gibiydi.
Sonunda aradığı kişi telefonu açtığında heyecanla kıpırdandı. Onun için özel biriydi galiba. ''Nereye kayboldun sen, Luna odada.'' Aynı ismi ikinci kez duymamla kafamı ona çevirdim. O ise büyük bir hızla ayrıldı yanımdan. O sırada kan testi yapacak olan hemşirenin peşinden gitmemi isteyen doktor, ayağa kalkıp kalkamayacağımı sordu. Kafamı salladım, zaten bu odadan çıkmak için her şeyi yapardım, üstüme üstüme geliyordu çünkü bana rüyamı hatırlatıyordu.
Kan testlerinden hemen sonra esmer kız yanıma geldi ama deminki sürekli gülümseyen kızdan eser yoktu. Koluma girdi ve ''Beni tanımıyorsun değil mi?'' dedi. Ben daha ağzımı açamadan ''Tamam, önemli değil, doktor muayenede sorun olmadığını söyledi. Hafızanda geri gelir eminim.'' dedi ve tekrar gülümsemeye başladı. Zoraki bir gülümseme olduğu çok belliydi. ''Üzgünüm'' dedim. Gerçekten üzgündüm. Kendimi dahi hatırlamıyordum, belki de kardeşimdi bu kız, arkadaşımdı. Bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKLAR
General FictionHiç varolmamış olmayı dilediniz mi? Ya dileğiniz kabul edilseydi?