Sonunda eve gelmiştik. Yani Cemre'nin evine. Hastanedeki o esmer kızın adı Cemre'ymiş. Bana en yakın arkadaşın bendim, ve kısa bir süre sonra yine öyle olacağım dedi. Çok cana yakın, kıpır kıpır bir kızdı. Kahverengi kocaman gözleri ve siyah saçlarıyla oldukça güzeldi de. Onunla test sonuçlarını beklerken, adının Gökhan olduğunu öğrendiğim, benim tabirimle uyuyan melek girdi odaya. Uzun boylu, kaslı bir yapısı vardı. Siyah saçları ve çekici yüzüyle çok can yakabileceğini düşündüm. Kesinlikle istediği her kızı elde ediyordur. Ama o, delici bakışlarıyla bana o kadar garip bakıyordu ki. Bir şeyler anlatmak istiyormuş da anlatamıyormuş gibi, bakışları içimden bir şeyleri koparıyordu sanki.
Doktor ikisini de dışarı çağırdı, kendimi dış kapının dış mandalı gibi hissediyordum. Olaylar hep benim çevremdeydi ama olaylar hakkındaki bilgim sıfırdı. Ve bu canımı sıkıyordu. Bağrışmalardan anladığım kadarıyla -ki Gökhan'dan başkası bağırmıyordu-. Hafızamı kaybetmişim, hatırlama gibi bir ihtimalim varmış ancak doktor fazla ümide kapılmalarını istemiyor. Bunu Gökhan'ın "Nasıl hatırlamayabilir? Az önce hatırlar demiştiniz?" diyerek bağırmasından hemen sonra doktorun amalarıyla anladım. Cemre benim en yakın arkadaşımdı, tamam. Peki Gökhan kimdi? Cemre bizi sadece tanıştırıp, bu da bir arkadaşımız demişti.
O an içimi kaplayan huzursuzlukla yerimde kıpırdandım. Ya Gökhan benim sevgilim falansa? Bu kadar bağırıp çağırması, hastane kapısının önündeki o endişesi, sarılışı.. Gözümden serbest kalan yaşları elimle silmeye çalışırken kafamı sağa sola sallıyordum. Benim sevgilim beni hatırlamasa çok üzülürdüm herhalde, kalbim parçalanırdı. Hele ki hiç hatırlamama gibi bir ihtimali varsa.. Ya o benim sevgilimse ve benden tekrar onu sevmemi beklerse? Ya ben onu sevemezsem? Ya Cemre'yi de sevemezsem? Ya eski hayatımdaki her şey bana bir saçmalık gibi gelirse? İnsanların benden beklenti duymasını istemiyordum. Kaçmak istedim o an, ilk uyandığımda içimde oluşan o duyguyu tekrar hissediyordum. Burada olmak istemiyordum, koşmak, kaçmak istiyordum.
Ben üstümdeki hastane elbisesinden nasıl kurtulurum diye düşünürken odaya gelen Cemre çıkış yapacağımızı söyleyerek dolaba yöneldi ve ''Senin için önceden getirmiştim.'' diyerek bir kot pantolon, kısa kollu bir tişört ve siyah bir hırka uzattı. Yolunda gitmeyen bir şey vardı. Ağlamıştı sanırım, gözleri kızarmıştı, ancak gülümsemesiyle onu örtüyordu. Banyoya yönelerek üzerimi değiştirdim. Kıyafetler üzerime tam oturmuştu. Sadece kafamda yara var sanıyordum ancak sağ diz kapağımın hemen yanında da bir morluk vardı. Her ne olduysa o sırada meydana gelmiş bir şeydi sanırım. Parmaklarımı dağınık saçlarımı adam edebilmek umuduyla saçlarımın arasından geçirdim. Bir kız ne olursa olsun kızdı işte. Banyodan çıkarken nereye gidiyorsak orada her şeyi öğrenmeye çalışacağıma dair söz verdim kendime. Ve bunu unutmamayı diledim. Gideceğimiz yerde karşılaşacaklarımdan korkuyordum, ancak Cemre'ye güveniyordum. Karşılaşalı birkaç saat olmasına rağmen ona inanıyordum. Bana zarar vermeyeceği belliydi, bana yardımcı olmak istiyordu.
Beni bekleyen Cemre'nin koluna girdim ve odadan çıktık. Onun evini çok sevdiğimden, terasında hep çay, kahve içtiğimizden ve genelde orada uyumayı tercih ettiğimden falan bahsetti bana. Adını bile doğru düzgün bilmeyen bir insana bu detayları vermek ne kadar doğru bilmiyorum ama gideceğimiz yerde bir şeyler hatırlamayı umuyordum. Gökhan'ın arabasıyla süren 15 dakikalık yolda kimse tek kelime etmedi. Yani Cemre dışında. O hala evde yaptığımız şeylerden bahsediyordu. Kırmızı ışıkta durduğumuzda Gökhan arkasına dönüp ''Yeter işte hatırlamıyor kız.'' dedi ve bundan sonra Cemre sustu.
Gökhan kesinlikle benim sevgilim falan olamazdı. İnsan sevdiği birine böyle davranmazdı çünkü. Bir kez bile yüzüme bakmadı, hani bakmasını istediğimden değil ama Cemre üstüme bu kadar titrerken onun bu kadar uzak durması, ben neden bununla arkadaştım dedirttiriyor insana. Hem Cemre'ye de pek nazik davrandığı söylenemezdi. Bu düşüncelerle rahatlarken, hızlanan yağmurun sesiyle bakışlarımı cama çevirdim. Camı açmak istiyordum, o güzelim toprak kokusunun burnuma dolmasını ve içimdeki boşluğu silip süpürmesini istiyordum. Ancak camı açarsam Gökhan'ın sert bakışlarıyla karşılaşacağımı tahmin ettiğim için açmadım. Ondan fazlasıyla çekiniyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIKLAR
General FictionHiç varolmamış olmayı dilediniz mi? Ya dileğiniz kabul edilseydi?