tatil günü erken saatlerde yolu kaplayan sessizlik ve her tarafı sarmış olan kar eşliğinde yürürken will, sık sık saatini kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. adım seslerini dinlerken kışın gelmekten çok hoşlandığı kafenin önüne geldiğini fark etti. kapıyı hafifçe ittirip içerideki sıcak ve mis gibi kokan havanın yüzüne vurmasını sağladı. içeride çok az insan vardı ve bu işine geliyordu. sıra olmadığı için direkt kasaya ilerledi ve kalçasını tezgaha yasladı. kırmızı eldivenlerini çıkartıp ikisini de sol eline aldı.
"içinde çikolata olan kahveli kurabiyelerden istiyorum ve," kasiyer kızın sesi onu durdurdu. "espresso." will gülümsedi ve onu onayladı. bunu bilmesine şaşırmamıştı çünkü kızla her geldiğinde muhabbet ediyorlardı ve kız hoşsohbet biriydi. genelde will hakkında konuşurlardı. kız ona istediklerini hazırlarken biraz daha sohbet ettiler.
"şu senin çocuk nasıl?" kız muzip bir gülümsemeyle ona bakınca will gerildi. "sakın öyle söyleme. nico bugün buraya geliyor." bunun üzerine kız şokla ona bakmaya başladı. will ise bunun uzun bir hikâye olduğunu söyleyerek onu geçiştirdi. kız tepsisini önüne koyup afiyet olsun deyince teşekkür edip köşedeki masaya oturdu. annesi kahvaltıyı böyle geçiştirdiğini duysa çok kızardı ama will bu ikiliyi çok seviyordu. kırmızı atkısını boynundan çıkartıp eldivenleriyle birlikte bir köşeye koydu.
o sırada kapıdan, will'in aksine oldukça bitkin bir şekilde, nico girdi. kasadaki kız onun nico olduğunu hemen anlamıştı, sabahın o saatinde normalde de çok kalabalık olmayan o kafeye gelecek insan sayısının azlığının seçenekliliği düşürdüğü gerçeği de vardı tabii, çünkü gerçekten çok etkileyici bir güzelliği vardı. tepeden tırnağa oluşturduğu siyah bütünlüğü (bu bütünlüğe yalnızca kıyafetleri değil saçları, gözleri ve göz altları da sağlamıştı) bordo montu ve neredeyse bir ölününki kadar beyaz teni bozuyordu. kız onu buyur edip ne istediğini sorduğunda "uyku açacak herhangi bir şey." cevabını almıştı.
kahvesini aldıktan sonra nico, will'in karşısına kelimenin tam anlamıyla devrilmişti. sabahın bu saatinde onu buraya neden çağırdığını merak ettiği kadar sabah sabah nasıl uykusuz olabildiğini de merak ediyordu ama bunu sormaya bile enerjisi yoktu. onun bu hâlini gören will konuşmaya kendisinin girmesi gerektiğini hissetti. "hoş geldin." diyerek başladı, sanki kafe onunmuş gibi. "buraya seni özür dilemek için çağırdım."
nico'nun yorgun yüzünde sonunda bir ifade belirmişti, alay. kaşlarını kaldırıp will'e bakmaya başlayınca will önündeki kurabiyeleri onun önüne itti. "kurabiyelerim de var." aslında kurabiyeleri vermek istediği falan yoktu. alırken nico için de almayı düşünmemişti bile. bu kurabiyelere attığı acı dolu bakıştan da anlaşılıyordu ve nico onun istemeyerek verdiğini fark edince canı hiç çekmediği hâlde ağzına bir kurabiye attı. will ile biraz oynamak istiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
out of my limit | solangelo
Fanfictionsosyal medyada oldukça sevilen bir isim olmasına rağmen instagram üzerinde gizli bir hesaba sahip olan nico di angelo hakkında hiçbir olumlu düşünceye sahip olmayan will solace ona mesaj atar. ya da will kafayı yiyip kendi kendine konuşmaya başlar.