Multimedia: Masal Laçin
Anlatım ve olay akışında değişiklikler olmuştur.
Anlatım şekli ve bölüm uzunluğu sürekli değişebilir.
Kömür Parçası bir dergide öykü dizisi olarak yayınlanmaya başlamıştır. Yeni bölüm dergiye bağlı olarak gelecektir. Dergiye ulaşmak isteyenler bana mesaj atabilir.
Keyifli okumalar.
Zihninin ardını göremediği saatlerdeydi yine. İç dünyasının kapısını korkuyla tıklarken benliği içeri alınmıyordu. Kapının ardından "Git ve savaş." sesini duydu. "Her geldiğimde böyle kovuyorsun beni!" diye inledi. Ne zaman o kapıyı tıklasa aynı cevabı alırdı. Kapının ardındaki kara umutsuzluk umuda karşı her zaman direnirdi.
"Git ve savaş." sesini duydu yine. "Düşünmekten yoruldum." dedi bu defa. "Kendimde bir silah bulamıyorum, görmüyor musun?" diye isyanını da etti. Ama cevap aynıydı. "Git ve savaş."
Kovulduğu kapıdan uzaklaşarak gerçek dünyasına gözlerini araladı. İç dünyası hala gerçek yaşamında umudun olduğuna inanıyordu. Evet, vardı. Ama savaşılmadan ulaşılamazdı ve yavaş yavaş gücü tükeniyordu. Hastalığı beyninde ilerledikçe düşünmek daha da korkunç bir hal alıyordu.
Var olan gücünü toplayarak kalktı yatağından. Gece uyurken kapatmadığı turuncu renkli abajurunun düğmesine bastı. Ne kadar komiğim, diye düşündü. Yüzündeki buruk tebessümüyle kafasını iki yana sallayarak komodinin üstündeki bardaktan suyunu içti. Sonrasında perdelerini araladı. Gün ışığı odanın içini iyice doldururken ilk fotoğrafını aldığı günü hatırladı, yavaştan yanmaya başladı içi.
Aldığı anlık bir karar sonucu son zamanlarını hastanelerde geçirmek yerine ülkesini gezmek için geldiği tatil kasabasındaki ilk geceydi. Karanlık bir silüet buraya kadar takip ederek bırakmıştı o minik kutuyu. İçinden çıkan bir yaşında çekildiği fotoğrafı kan damarlarını dehşet yuvasına çevirmişti. Şimdi bile düşündükçe hala damarlarını bir çöl gibi hissediyordu. Sanki kan yerine ateşler, kızgın kumlar akıyordu.
O günden sonra bir daha ses çıkmamıştı. Polisler gelip birkaç araştırma yapmıştı ama ne bir iz bulabilmiştiler ne de bir tahmin. Son günlerini mutlulukla geçirmeye çalışsa da zihninde hep bir gölge geziniyordu. Düşünmekten beynini kan gölüne çevirmişti. Her bir köşesine bakmıştı ama cevap yoktu. Bu oyunu kim oynayabilir? Koca bir belirsizlikten ibaretti.
Pencere kenarından ayrılarak dışarı çıktı. Nemli hava derisine nüfuz ederken ağaçlı yolu seyre daldı. Hala zihninde bakmadığı bir köşe var mı diye geziniyordu. Verandadan atlayışını, ağaçlı yolda karanlığa karıştığını anımsayınca iç çekti. Her gün gezinmişti o yollarda belki bir ipucu bulurum diye. Ama her şey yok oluşa var olmuş gibiydi.
"Masal abla." diye ayırdı bir ses düşüncelerinden. Arkasını dönerek kendisine kahve getiren Aslı'ya tebessüm etti.
"Teşekkür ederim." dedikten sonra elinden aldı kupasını. Minik çilli yüzü tebessümle kırıştı Aslı'nın. Kızıl saçlarını düzgün tarayamamıştı yine."Şu saçlarını taramayı öğrenemedin bir türlü." diye söylendi. Yanına yaklaşıp elleriyle düzeltti karışık olan kısımlarını. O düzeltirken küçük kız kedi gibi mayışıyordu.
Aslı, aklına bir şey gelmiş gibi gerildi ellerinin altında. Ela gözleri korkuyla açıldı. Yutkunduktan sonra konuşmaya başladı:
"Bu sabah bir paket bırakılmış danışmaya. Üzerinde senin ismin yazıyormuş. Gidip getireyim mi hemen?"
Duydukları karşısında tüm vücudu gerildi. Elini kızın saçlarından çekerek derin bir nefes aldı. Kafasını ağır bir şekilde ağaçlı yola çevirdiğinde onu gördü. Siyah kapüşonlu silüet kafası öne eğik bir ağacın gövdesine yaslanmış duruyordu. Elindeki bardak zemine düşerek tok sesini çıkardı. Sıçrayan kahvenin sıcaklığı bacaklarını yakarken gözyaşları da yanaklarını yakıyordu. Aslı bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini anlamıyordu. Çenesi titremeye başlarken silüet koşmaya başladı. En son bir çığlık kendine getirdi. O an, o da koşmaya başladı ardından. "Günlerdir seni bekliyorum." dedi koşarken. " Şimdi böyle elimden kaçmamalısın." diye de bağırdı içinden.
Ama yine su gibi akıp gitmişti. O daha ilk gördüğü ağaca ulaşana kadar silüet çoktan gözden kaybolmuştu. Ağacın gövdesine yaslanarak soluklanmaya başladı. Beyninin varlığını hissedemedi bir süre. Boşluk hissiyle yandı tüm hücreleri. Buraya geldiğini babası dışında bilen bir kişi bile olsa belki kolaylaşırdı işi. Ama yoktu işte. Herkes onu tedavi oluyor zannederken o burada bilinmezliği kovalıyordu.
Annesinin varlığına ihtiyaç duydu bir kez daha. Yaşadığı her kötü anında sanki annesi yanında olsa tüm sorunlar çözülür gibiydi. Ama yoktu işte. Bıkmıştı bu yokluklardan. "Keşke bende yok olsam da sana karışsam." diye daha şiddetli ağlamaya başladı. Hem yaşadığı olay hem de anne özlemi daha da acıttı kalbini. Bir bıçak daha sapladı göğsüne, bir damla kan daha akıttı ruhundan, bir damla göz yaşı daha...
Bir süre gözlerini kapayarak sakinleşmeyi diledi. Düşünme eylemini yok saydı birkaç saniye. Kendine geldiğinde yavaşça ağaçtan destek alarak doğruldu. Elini koyduğu kısımda farklı bir nesne hissedince donakaldı. Elini çektiğinde gördüğü şey kalbinin ritmini şaha kaldırdı.
Fotoğraftaki Masal iki yaşındaydı.
***
İnstagram: komurparcasiwattpad
Yayınlanacak olan derginin adı: Cemre Dergisi
Oy ve yorumlarınız için teşekkürler.
Mutlulukla kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kömür Parçası (DÜZENLENİYOR)
Short StoryHastalığı sonucunda az vaktinin kaldığını öğrenen Masal, kalan zamanını hastane köşeleri yerine ülkesini gezmek için ayırır. Bu esnada onu takip eden gizli bir psikopat gittiği her yerde yaşamının izlerini taşıyan fotoğraflarla karşısına çıkmaktadır...