[J-Hope] "Call Me Hope"

1.4K 69 29
                                    

Çimenlikte uzanmış, gece göğünü izliyordunuz. Kafanın altındaki kol belki de uyuşmştu ama Hoseok kalkmana izin vermiyordu. Diğer eliyle elini tutmuştu ve parmaklarınla oynuyordu. Sadece yanyana olup nefesini duyabilmek çok huzur vericiydi. 

Hoseok dönüp sana baktı. Ay senin yüzünü kıskanıyordu kesin. Daha da parlamaya çalışıyordu sanki. Ama bunu yaparak sadece seni daha da güzel gösteriyordu Hoseok'un gözlerine. Gülümsedin. Kafanı çevirip ona baktığında iç çekti. Aslında tam da o an seni öpsün istedin ama aşkınızı tüketmemek için gereksiz bir çabadaydınız. Sanki çok fazla zaman varmış gibi. Şunun şurasında ülkene gitmene ne kadar kalmıştı ki?

"Hobi.... beni öp." dedin. Hoseok kıkırdadı. İffetli bir genç kız gibi seni yumruğuyla dürttü kikirderken.

"Nedir bu ateşli halin sebebi?"

"Hoseok. Ben..... tiyatro ekibindeki tek utangaç kızım. Dersler dışında sosyal hayat bilgim senin beni tanıştırdığın akademiden arkadaşların. Ve ailem buradan temelli taşınıyor."

"Hope, lütfen böyle konuşma artık. Söz vermiştin..." dedi üzülüp.

"Hoseok... biraz sabret."

"Peki özür dilerim."

"Ben bakireyim." dedin. Yutkundun. Hoseok'un tansiyonu düşüyor muydu çıkıyor muydu... kendi de bilmiyordu.

"Zihnimi seninle dinlendirdim hep. Sana güveniyorum. Ve düşündüm ki, sen de bakir olduğuna göre. Benimle sevişir misin?"

Sen cümleleri ne güzel, böyle tıkır tıkır kuruyordun ama Hoseok cidden aklını kaybedecek gibiydi. Doğrulup sana kızarak baktı.

"NE acelen var Hope?"

"NE acelem olduğunu biliyorsun Hosoek." dedin sakin sakin. 

Elele, saatlik hizmet veren fakat şık bir otele gittiniz. Endişeli olduğun gibi aceleye gelen birşey olmamıştı. Sakin ve aşk doluydu. Güvenini sonuna dek hak etmişti.

-

Hoseok seninle uçağı beklerken daldığı düşüncelerinde birlikte olduğunuz şu beş ayı ve bir olduğunuz üç geceyi düşünüyordu. Zırh alacakken Hoseok kıpkırmızı olunca sen (Hope), elini kolunu sallayarak eczahaneye girip bir kutu zırh istedin. Hangisinden olduğunu sormuştu tezgahtar. Başın dik, gururlu bir ifadeyle tezgahtarın gözlerinin içine baktın.

"Erkek arkadaşım 19 santim ve ilk olacak bu. Ne önerirsiniz?"

Tezgahtar kızarsa da, bu özgüvenli halinle uyaruılsa da sakince bir paket klasik zırh verdi. Poşete koyduğu zırhla sakince oradan çıktığında Hoseok kendini gülmekten alamamıştı. Mertlik konusunda senden öğrenecek çok şeyi vardı. 


Elindeki kahve bittiğinde ona sokuldun.

"Ağlama artık Hobiiiii..."

"Hope, gitmek zorundasın ama.. keşke gitmesen."

Uçağın anonsu duyulunca irkilerek sana döndü. Ailen sana seslenince onlara 90 derece selam verip sana baktı. Ailene önden gitmelerini söyledin. Hoseok ellerini kendi elleri arasına aldı.

"Bana bir söz ver... beni hiç unutmayacağına dair. Lütfen."

"Hobi.... senin de beni unutmadığını bilirsem, mutlaka seni bulmak için dönerim." dedin.

Tam arkanı dönüp gidecekken kolları beline dolandı ve seni kendisine çevirdi. Tutkulu bir öpücük vermişti. Zihnine daha fazla kazıyamazdı ki kendini.

Uçak havalanana kadar cama yaslanığı alnını çekmedi. Binlerce dua ile uğurladı seni. 

*

Bir gün okulda arkadaşın minicik sırada yanına oturup telefonundan sana bir grubu gösterdi. 

"Hope.... sen Kore'de kalmıştın değil mi? Bu grubu duymuş muydun?" dedi. 

"Her Koreli grubu tanımam mümkün değil..." dedin umursamayarak.

Fakat az sonra duyacağın cümle fikrini tamamen değiştirecekti.

"Ne bileyim... Grupta adı Hope olan bir üye var da, Şey.. J-Hope daha doğrusu. Çocuğun soyadı Jung muş ve-"

"Ver bakayım!"


Ekrana baktığında başın döndü. Telefonu bıraktın ve tuvalete koşup 3 ders boyunca ağladın. 

Eve gidip araştırmanı yaptın. Bir sonraki konserlerini öğrendin. Hamburgercide çalışıp biriktirdiğin parana ek olmaları için ailenle konuştun. Meet&Greet bileti aldın. Konserden önceki gün oteline yerleştin. Eski günleri yâd ederek dolaştın yollarda. 

Hoseok'un akademisine baktın uzaktan. Yemek yediğiniz yerlerde, kahve içtiğiniz  ve uzanıp göğü izlediğiniz çimenlerde dolaştın. 

Gece olup da odana döndüğünde giyeceğin tişörtünü ütüledin ve astın. Tişörte bakarak uzandığın yatağında hemencecik uyudun. 

-

Konser alanına geldiğinde Hosoek'un başarısını oraya gelen gençkızların gözlerinde gördün. Herkes öyle cıvıl cıvıldı ki! Henüz yurtdışına tam olarak açılmamışlardı. Bu sebeple senin gibi bir batılının orada olmasına şaşırsalar da seninle fotoğraf çekilenler bile oldu. ARMY diyorlardı kendilerine. Ve ailenin büyüdüğünü söyleyip duruyorlardı.

Konseri gözünü kırpmadan izledin. Senin Hoseok oluvermişti J-Hope. Yeteneklerinden haberdardın elbette. Ama sahnede, gerçek bir sahnede bu kadar fazla parlayabilindiğini bilmiyordun.


Konserden sonraki özel tanışma bölümüne sıra geldiğinde derhal kendine çeki düzen verdin ve bilerek, en sona geçtin. 

Tişörtünün önünde kocaman "MERHABA, BENİM ADIM HOPE" yazıyordu. Sıradan selamlaştığın ve sarıldığın tüm üyelerin sana yüksek sesle "Hoşgeldin Hope!!" demeleriyle J-hope'un dikkati dağılıyordu. Sonunda hemen yanındaki Jimin'e sarılırken seni gördüğünde kaskatı kesildi. Dizleri tutmuyordu. Menajere eğilip seni durdurmasını söyledi.

Sıra Hoseok'a gelince bir an bakıştınız. Ardından sakince selamladı seni.

"Hoşgeldin Hope... çok beklettin." dedi.

Toplu fotoğraftan sonra oradan ayrılmak istemediğin için en sonda kalmıştın bilerek. Tam sen çıkarken biri seni geri çekti ve kapılar önünde kapandı. Ürkerek geri döndüğünde gülümseyen biriyle burun buruna geldin.

"Kusura bakmayın, siz Hoseok'un arkadaşıymışsınız. Kendisi şu tarafta." dedi.

Sana gösterilen istikamette yürüdün. 

Hoseok'u volta atarken buldun. Parmağını kemiriyordu. Gözgöze geldiğinizde gülümsedi.

"Mesajımı almışsın?" dedi gülümseyerek.

"Ah, evet. Menajeriniz bana-"

"Hayır o mesaj değil..."

"Hangi mesaj o zaman?" dedin. Ona bakıyordun.

"J-Hope..." dedi.

Birbirinize bakıp gülümsediğinizde hikayeniz kaldığı yerden aynen devam etmeye başlamıştı bile....


**

Tatlı Peyker'ime sevgilerle. Bugün bana verdiği fikirle yazıverdim. Beğenirse, ne âlâ.

Sağlık,huzur,sevgi ve macera dileklerimle,

D.

ONESHOTS ; BTS   |  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin