1. BÖLÜM

58 2 0
                                    

"KİMSENİN DIŞARIDAN GÖRÜNÜŞÜNE ALDANMA, KİM BİLİR İÇİNDE NE ACILAR VAR!!"

   Uçsuz bucaksız bir denizin dalgalarının kıyıya vuruşunu izliyorum. Benim hayatımda denizin dalgaları kadar karışık, kum taneleri kadar acı ve ateş kadar sıcak. Hayat hiç bu kadar acı olmamıştı. Küçük bir çocuğun gözlerin önünde annesinin öldürülmesi, babasının vurulması, kaçırılması, annesi olmadığı için dışlanması en acı olanda sevdiklerin yanında olmaması işte bu benim hikayem şimdi ise o acı günleri unutup küllerimden yeniden doğuyorum.

      Telefonumun çalmasıyla derin düşüncelerimden uyandım, arayan kişi bilinmiyordu. Telefonu sesize alıp dalgaların kıyıya vuruşunu izlemeye devam ettim. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Hava kararmaya, ay ışıklarını yaymaya başlamıştı. Oturduğum yerden hafifce doğrularak sahil boyunca yürümeye başladım. Herkes mutlu bir şekilde geziyor anın tadını çıkarıyorlardı ama kimse bilmiyorduki içindeki acıları, hayat öykülerin ne kadar can yaktığını acaba bu gülülerin altında yarım kalmış hikayeler, yarım kalmış hayatlar, yarım kalmış hayaller varmıdır? Acaba onlarda benim gibi düşünüyormudur? Ben dışarıdan nasıl gözüküyorum? Mutlu mu? Sevimli mi? Güler yüzlü mü? Ama aslından içimdeki yangını bir bilseler, o yangın beni ayakta nasıl tutuyor? Neden düşmüyorum, neden eski ben olamıyorum. Yavaşlıyorum hem ruhumda hemde adımlarımla, birden bire bir hıçkırık sesiyle irkildim. Küçük bir çocuk kumların üzerine çökmüş ağlıyordu. Bu şuanki beni anlatıyordu. Bu nasıl olur bu benimmm. Bu eski benim çoçokluğum. Onun yanına ilerleyeceken annemi görünce buz kestim. Ama bu annem nasıl olur annem küçüklüğüme yaklaşıp onj sarıp sarmalamıştı. Bu benim beş yaş günümdü,o günkü annemle kavgamdı. Annem ve küçüklüğümü görmem gözümden bir damla yaşın düşmesine neden oldu. Ayağıma dokunan küçük ellerle kafa mı aşağıya indirdim. O çoçuktu yani hayal mi görmüştüm. Çoçuğun boyunca eğildim, minik ellerini boynuma doladı ve ağlamaya devam etti. "neden ağlıyorsun bakalım ufaklık" "annemi kaybettim bulamıyorum" çevreye bakınmaya başladım. Kumral saçlı güzel bir bayan telaşlı bir şekilde etrafına bakıyordu. Çoçuğun elini tutup karşıdaki kadını gösterdim. O kadını görmesiyle gülmeye başlaması bir oldu. Elini bırakmamla o kadına doğru koşmaya başladı. Bende kulaklığımı takıp eve doğru yürümeye başladım. Yağmur hafif hafif yağıyordu. Şaçlarımın ucundan yağmur damları toprağa bir bir düşüyordu. Yağmurda bir nevi göz yaşı değil mi?

    Yağmur hızını yavaş yavaş artıyordu. Eve yaklaşmıştım. Telefonumun titremesiyle irkildim. Mesaj gelmişti. Mesajın kimden geldiği bilinmiyordu. "OYUNA HAZIR MISIN?" Yazılanlar karşısında öylece kalmıştım. Ne oyunu? Nasıl bir oyun? Üstüm sırıl sıklam olmuştu. Evin kapısını açıp içeriye girdim. Yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Her yerim ıslak olduğu için ayakkabılarım arkamdan bir gölge misali iz yapıyordu. Odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Bu bilinmeyen kişi kimdi? Ne oyunundan bahsediyordu? Bu düşüncelerle yatağa uzandım. Bugün olanlar aklımdan çıkmıyordu. Annemin hayali, o çoçuk ve gizli numara bakalım başka neler olacaktı. Derin düşüncelerle uykuya daldım.

    Her yerin rengarenk çiçeklerle kaplı, küçük bir köprünün olduğu, kuğlarla çevrili göllerin, papatya bahçelerin olduğu bir yerdeydim. Etraf çok güzeldi. Karşısında ağaçların bol olduğu bir yer, yerin altında bir örtü seriliydi. Üstünde ise küçük bir çocuk ve bir kadın vardı. Onların yanlarına doğru yaklaşmaya başladım. Çoçuğun sapsarı uzun saçları  ve elinde bir bebek oynuyordu. Kadın ise küçük kızın saçlarını örüyordu. Onlara yaklaşma başladıkça küçük kız ve kadın tanıdık gelmeye başladı. Yanlarına geldiğimde gözümden yaşlar süzülüyordu. Bu nasıl olur? Bu ben ve annemdi. Benimle saçlarımı örüyor. Benimle konuşuyordu. Örtüye oturup onlar  izlemeye başladım. Keşke annem ölmeseydi. Annem ve küçüklüğümün ayağa kalkmasıyla bende ayağa kalktım. El ele tutuşmuşlar köprüye doğru yürüyorlardı. Arkalarında baktığımda siyah kapşonlu biri elinde silah öylece duruyordu. Oraya doğru  koşmaya başladım. Ama silah sesi...

    Yataktan fırlamamla kendime gelmiştim. Herşey rüya mıydı yani O adam kimdi? Komidinin üzerinden bir bardak suyu alıp içtip, yatağa uzandım. Ama şimdi nasıl uyuyaçaktım? O görüntüler aklımdan girmiyordu. Yatağımın içinde bir o yana bir bu yana dönerek saati beş yaptım. Çok yorgundum. Uykum gözlerimi kapamaya başladı ve kendimi karanlığa bıraktım.

"Genç kız herşeyden habersizdi. O karanlığın güneşi olaçaktı. Karanlık onu yavaş yavaş içine çekiyor, karanlığın esareti olmaya başlıyordu..."

Merhaba aradaşlar yeni bir kurguyla karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın. Bana kitabımı yazam konusunda yarım eden tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. İyi okumalar.❤️

#KUM SAATİ#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin