•BAŞLANGIÇ

663 22 4
                                    

ÖNCELİKLER HERKESE MERHABA BU İLK HİKAYEM HATTA İLK BÖLÜMÜM UZUN BİR MARATONA BAŞLIYORUZ. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. İYİ OKUMALAR...

Havalar serinlemeye başlamıştı. Yazı bitirip sonbahara girdiğimizin habercisiydi bu rüzgarlar. İşten çıkmış hızlı adımlarla evimin yolunu tutmuştum. Tek başıma yürüdüğüm Levent sokakları daha hareketliydi bugün. Ayağıma vuran topuklularıma içimden kısa bir lanet okuyup yürümeye devam ettim. Havanın iyice çekilmesi içimdeki enerjiyi de alıp çok uzaklara götürüyordu. Trafik ışıklarının yanına geldiğimde çalan telefonumu fark etmemle bavul gibi olan çantamın içine elimi daldırdım. Telefon hariç her şeye elimin gittiğini fark ediyordum. Işıkların yanmasıyla karşıya geçmeye çalışıyor bir yandan da telefona ulaşmaya çalışıyordum. Ayağımın takılmasıyla kendimi yerde bulmam ve hafif bir çığlık basmam saniyeler içinde gerçekleşti. Kendi kendime söylenmeye başladım
"Gerçekten mi? Bir Cuma günü daha ne gelebilir acaba başıma." Yerden destek alıp kalktığımda bir şeylerin eksik olduğunu fark etmem bir oldu. "Tabi topuğumda kırılsın ne olacak tabi!" Bir çırpıda çıkardığım ayakkabıları elime alıp yürümeye devam ettim. Artık çalan telefonda pek umrumda değildi. Önemli bir şey olsa geri dönerlerdi diye düşünüp ayağıma bir şey batmamasına özen göstererek yavaş yavaş tuttum evimin yolunu. İnsanların bakışlarına aldırış etmeden apartmanın önüne geldim. "Şimdide anahtarı ararım ben bir saat bugün ki şansımla 5 güne falan bulurum herhalde." Diye söylenirken kapının açılması ve Kapıcı Mehmet ağabeyin çıkması bir oldu.

Beni görünce "İrem Hanım hoşgeldiniz." dedi ve sonra çıplak ayaklarımı görünce "Kızım iyi misin? Bir şey falan mı oldu?" diyerek hızlı hızlı sorularını yöneltti sadece topukluları göstererek "Mehmet Bey çok yoğun bir gün geçirdim. Müsadenizle." diyerek hızlı hızlı merdivenleri çıktım. Merdivene oturup çantamda hızlı hızlı göz gezdirdim ve bingo anahtar. Kapıyı açıp kendimi nasıl içeri attım hatırlamıyorum. Üzerimdekilerden kurtulup kendimi küvetin içindeki sıcak suya bıraktım. Gerçekten yorucu bir gün olmuştu. Ayaklarımın altının sızladığını farkettim biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Köşeden telefonumu alıp Playlistimi oynatmaya aldım.

Teoman - İstanbul'da Sonbahar

Kendimi şarkının güzelliğine bıraktım. Sahi şu yoğun iş temposunda İstanbulu gezmeyeli ne kadar uzun zaman oldu diye geçirdim içimden. En son ne zaman gittim Galata'ya veya en son ne zaman vapura binip karşıya geçtim. Kendime uzun zamandır zaman ayırmıyordum. Ayıramamaya da devam edicektim. Yarın büyük patronun küçük veliahtı İstanbul'a döndüğü için şirkette onun dönüşü için parti organize ediyordum. Sanki bunlarla uğraşmak için o kadar yıl üniversite okumuşum gibi.

Üzerime pijamalarımı geçirip bir şeyler atıştırdıktan sonra. Yatağıma doğru yol aldım. Alarmımı kurup kafamı yastıklar buluşturdum. Bingo telefon çalıyor. "Ama yeter ya..."

Ege arıyor.

"Kuzum nerdesin sen aradım bugün seni çok merak ettim." Çok merak etmiş ya o kadar merak etmiş ki kaç saat ona dönmeme rağmen şimdi arıyor. "Yoğun bir gündü Ege eve nasıl gel-" sözümü kesti ve "Bugün olanlara inanamazsın İrem bu mutlu günümde seni yanımda çok isterdim. EVLENİYORUM!!!" Beni istemediğini bende o da çok iyi biliyor nispet yapıyor aklı sıra yer miyim ben bu numaraları "Yaa çok sevindim Ege. 5 Yıl sonra evlenmeye ikna ettin demek Burak'ı." Gol 1. Cevap vermedi.

"Neyse sen yorgunsundur sonra konuşuruz İrem." diyip hızlıca kapadı telefonu. Adamı sevdiği falan da yok hayatını benim önüme geçmeye çalışarak devam ettiriyor. Yok çok zengin yok çok yakışıklı. Saate son kez baktığımda 01:08'i gösteriyordu.

ULAŞILMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin