2. BÖLÜM

18 2 0
                                    

Yatağımın hemen yanındaki komodinde ısrarla çalmaya devam eden telefonumu elime alıp, kısık gözlerle ekranda yazan yazıyı okumaya çalışıyordum. Daha fazla gözlerimi açık tutamayacağımı anlayınca hemen çağrıyı kabul edip telefonu kulağıma dayadım ve arayan kişinin sesinden kim olduğunu anlamaya çalıştım.

+alo?
-alo

Telefonun diğer tarafından öyle bir ciyaklama sesi geliyordu ki cevap verdiğime pişman olmuştum.

-yağmur sen neden hala okulda değilsin.
+saat erken olduğu için.

Bu arada sesten ve ciyaklamadan hilal olduğunu anlamıştım

-saat erken olduğu için mi? Saat 10 daha ne kadar zamanın ilerlemesi gerekiyor okula gelmen için?

O anda gözlerim kocaman açılmıştı. Bir çırpıda yorganı üstümden atıp dolabın karşısına geçtim.

+geliyorum hemen
-lütfettiniz hanımefendi. Paşa gönlünüze sorar mısınız acaba sınava yetişmeyi planlıyormuymuş?

O anda gözlerim mümkünmüş gibi daha çok açıldı. Bu sefer ben bağırmaya başlamıştım.

+sınav kaçta!
-10:30 da başlayacak.
+kapat

Telefonu yatağın üstüne atıp dolaptan formaları çıkarttım, hızlıca giyindim. o sınava yetişmem lazımdı. Saçlarımıda hızlıca bir dağınık topuz yapmıştım. Zaten bu durumda düzgün bir topuzu zor yapardım. Çantamın içine telefonumu ve kulaklığımı atıp merdivenlerden hızlıca inmeye başladım. Annemin yanağından öpüp 'gidiyorum ben valide görüşürüz.' diyip evden çıktım. Evden çıkar çıkmaz koşmaya başlamıştım. Ama 10 dakika koştuktan sonra belime ağrı girmesinden dolayı fazla devam edememiştim. Hemen bir taksi durdurup bindim. Okulun adını söyleyip arkama yaslandım ve nefesini düzenlemeye başladım. Neyse ki okula varmam 5 dakikamı almıştı. Taksiden inip sınıfa koşmaya başladım, sınıfın kapısını açıp içeri girdim ve kendimi sırama bıraktım. O sırada hilal, merve ve ada bana sanki bir turnuvada şampiyon olmuşum gibi gururla bakıyorlardı. Ada bir anda sarılıp "yetişemeyeceksin sandım bebeğim yaa" dedi. Saate baktığımda sınava daha 10 dakika olduğunu görünce rahatladım. Arkamda oturan ömer'e dönüp "Ömer ne oldu bizim konser işi? Hallettin mi biletleri falan?" dedim. Yaz tatiline girdikten sonra son sınıfa geçmenin şerefine bir konsere gitmeyi planlamıştık. Ömer, benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi ve bu tarz işleri en çabuk o hallederdi. Birsürü tanıdığı olduğuda göz ardı edilemez bir avantajdı.
Önündeki defteri karalarken bir anda durup bana baktı "yağmur ben ne zaman bir işi halledemedim? Biletler hazır sahne önü. Karne gününden bir gün sonra uçuyoruz" güldüm. "İyi bakalım uçarız." diyip önüme döndüm.
Okuldaki saçma sistem yüzünden, her sınava farklı bir sınıfta gidiyorduk. Önüme hangi sınıfta olduğumuz yazan kağıt gelince listeden adımı buldum. Yine en saçma sapan sınıfa düşmüştüm. Uzun bir 'of'  çektikten sonra çantamdan kimliğimi kalemimi ve ajandamı alıp hazırlanmaya başlamıştım. Ajandamın içinde ders notları olmasa da, her sınava ve hatta gittiğim her sınavla kalmayıp gittiğim heryere götürürdüm. Zil çalınca bizimkilerden ayrılıp sınıfa çıkan merdivenlerde ilerlemeye başladım.

İngilizce sınavı olduğu için hızlıca bitirip kağıdı verdikten sonra ajandamı çıkarttım. Bir şeyler yazmak bende bağımlılık yapıyordu. İlkokuldan beri yazmama rağmen 3 senedir ciddi anlamda özel ajandalara yazmaya başlamıştım ve altı tanesi bitmişti bile.
Aklıma gelen sözleri yazdıktan sonra süslemeye geçmiştim. Hepsini kurşun kalemle yaptığım için sınıfa gidip hepsinin üzerinden bir kez daha renkli kalemlerle geçmek zorundaydım. Yanımdaki oturan kişide kağıdını vermiş dikkatle yazdıklarımı okuyordu. Kafamı çevirdiğimde hafifçe gözlerini kaçırdı. Bende çaktırmayıp tekrar ajandama dönmüştüm. Defterin kenarına çizdiğim galata kuleside bittikten sonra hemen yanına denizlerin ortasında bir kız kulesi çizmeye başlamıştım. "Çok güzel çiziyorsun." dedi oturan kişi önündeki kimliğe bakıp isminin sefa olduğunu öğrenmiştim. Tebessüm edip "teşekkür ederim." dedim. O da içtenlikle bir gülümsemeyle karşılık verdi ve devam etti.
- galata ve kız kulesine bir hayranlığın var sanırım?
+ çok severim. Yani evet hayranım.
- yapı olarak mı yoksa hikayelerinden dolayı mı?
+ hem yapı hem hikaye olarak.
- ben sefa bu arada.
+ biliyorum, ben de yağmur.

Şaşırmıştı. Yüzündeki şaşkınlığı görünce güldüm.

- nasıl ya

Bu sefer o da gülmeye başlamıştı ama yinede yüzündeki şaşkınlık tam olarak silinmemişti.

+ önünde kimliğin var. Oradan okudum.

Kafasını aşağı doğru eğip önündeki kimliğe baktı.

-  dikkatlisin.
+ sadece ayrıntılara dikkat ediyorum. Stalk yapa yapa bu hale geldim.

Dersin bittiğini müjdeleyen zil çalınca eşyalarımı toplayıp sınıftan ayrıldım. Merdivenleri hızlı hızlı inip kendi sınıfıma girdim. Arkadaşlarım yine etrafımda toplanmış cevapları sormaya başlamışlardı. Hepsine tek tek cevap verip kendimi yine sıraya attım. Sıranın üstüne baktığımda burada sınav olmuş kişinin instagram hesabını yazdığını gördüm. Evet bende bunu çok yapardım. Böylece okuldan çok fazla tanıdığım kişi olurdu. Hemen instagrama girip ekledikten sonra adaya döndüm "hadi bişey yapalım." önde oturan merve ve hilali çağırınca bize doğru döndüler. "İsim şehir mi oynasak?" diyince hilal "yine mi yaa?" diyerek kafasını sıraya koydu. Onun aksine ada ve merve eğlenceli olacağını düşünüyordu. Herkes bir defter çıkarttı. Bu oyunu severdim çünkü benim kimsenin bilmediği jokerlerim vardı. Birincisi oyun başlamadan önce kendime bir harf seçer onunla birsürü kelime bulurdum. Oyun başlayacağı zaman herkes 'kim harf sayacak?' diye birbirine bakarken, ben "ben sayıyorum siz durun diyin." derim ve onlar durun dediğinde kendi seçtiğim harfi söylerim. İkinci jokerim ise tam benim arkamda oturan ömer oyunu dikkatlice takip eder ve ben ayağımı salladığımda bazen internetten bulduğu bazense o anda aklına gelen kelimeleri bana söyler. Böylece kazanamamak benim için imkansız hale geliyor.

Yine oyuna başlayacağımız zaman ben saydım. Bu sefer "Y" harfini seçmiştim. hızlı hızlı zaten hazırladığım kelimeleri yazdım. İsim,  şehir, eşya, hayvan, ünlü hepsini yazmıştım ama bir türlü bitkiyi bulamamıştım. Ayağımı sallayınca ömer yavaşça kafasını öne doğru uzatıp kağıdıma bakmaya başladı. Daha çabuk anlaması için kalemi bitki kelimesinin üzerine ritmik bir şekilde vuruyordum. Çok zaman geçmeden kulağıma "yaprak" diye fısıldadı. Yaprağı da bitki kutucuğuna yazıp "bitti." dedim. Üçü yine şaşkınca bana bakıp "imkansız ya.", " daha bir dakika bile olmadı.", "nasıl ya?" diye söyleniyorlardı. Gururla gülümseyip sıranın altında titreyen telefonumu elime aldım. Annemden mesaj gelmişti. Mesajın whatsApp tan değil de sms olarak geldiğini görünce önemli birşey olduğunu hemen anlamıştım. Hızlıca mesajı açtım.

"Yağmur biz şuan hastanedeyiz. Baban kalp krizi geçirdi. Anahtarın varsa okuldan sonra hemen eve git. Bugün geç gelirim ama abin ve ablan senin için eve gelecekler. Kendine dikkat et."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Telefonlar ArasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin