Aklımdaki düşünceleri bastırmaya çalışarak Ella'ya beni takip etmesini söyledim.Öncelikle bilet lazımdı ve param hangisine yetebilecekti onu bile bilmiyordum.Ama Ella'ya birlikte olmak beni sakinleşmiştirdi,aklıma gelen ilk şeyi yapmaya karar verdim.Eve gidip çay içmek.Eve girip çayımı içtikten sonra iyice rahatlayan vücudumu uykunun ele geçirmesine izin verdim.Uykuya dalarken duyduğum tek şey Ella'nın meraklı ötüşüydü.Rüyalarım.Rüyalarımda o anki rastgele veya seçebileceğim bir kuşun görüşünü görürdüm.Lisedeyken uyurken güzel miyim? diye bakardım.Bu uykumda rastgele olmasına karar verdim.Renkli bir orman,başka kuşların örtüşleri,maymun sesleri.Yağmur ormanlarında,bir papağanın görüşünü görüyordum.İrkilerek uyandım ve Ella'ya gülümsedim.Çok daha iyi hissediyordum.Tren bileti bakmaya karar verdim.En ucuz olanı aldıktan sonra trende yemek için sandviç yaptım.Tony Stark'ın ay pardon amcamın ve diğer avengers üyelerinin ofisi olan Avengers Kulesi New York'daydı.Oraya ulaşmak çok zor olacaktı.Girişte güvenlik olduğuna emindim.Başarabilirdim yani bir şekilde başaracaktım.Hiç New York'a gitmemiştim sanırım bu gezi her şeyin bir ilki olacaktı.Akşamı geçirmek için film izlemeye karar verdim.
3.filmden sonra uykumun geldiğini hissettim ve uykuya daldım.Sabah Ella'nın didiklemesiyle uyandım,saate baktım.'08.30'ağızımdan kaçırdığım küfürle koşarak kalktım.Duş almak,bavulumu hazırlamak ve trene yetişmek için tam bir saatim vardı.Aklıma gelen düşünceyle gülümsedim ve içimden kuşlara emirle yağdırmaya başladım. 'Şu çantayı al,içine şunları doldur...'
Duşa girmek için hazırlanırken ve hatta duştayken emirler yağdırmaya devam ettim.Dairemde hep bir pencere açık olurdu böylelikle kuşlar bir sorun olduğunda gelebilirlerdi.Bu sayede içeri girip bavulumu hazırlamışlardı.Duştan çıkınca hazırlanmış bavulumu görüp gülümsedim.Kuşlara teşekkür ettikten sonra saçlarımı kurutup istasyona doğru yola çıktım.Tren istasyonu olamayacak kadar sakindi.İçimden bastıramadığım kahkahayı atıverdim.Yani bir günde neler olmuştu öyle,kaç senelik işimden kovulup Tony Stark'ın yeğeni olduğumu öğrenmiştim.Kahkaham sonlandığında etrafımda bana garipçe bakan birilerini gördüm.Onları aldırmayıp gelecek olan trenime odaklandım.Karnımın guruldadığını duydum.Açtım hemde çok.En yakın otomata gidip hayatta en sevdiğim tatlıyı aldım. 'Chips A'hoy' (Hanımellerin Amerikan versiyonu).Onu yerken trenin düdüğünü duydum ve koşarak oraya gittim.Trene bindiğimde şarkılarımı açtım.Aklımda amcamla olan konuşmalarımı canlandırmaya çalıştım.Gerçekten garip bir konuşma olacaktı gerçekten çok garip.Gelen köndüktore biletimi gösterdikten sonra sandiviçimi yedim ve dışarıyı izledim.Yaklaşık bir saat sonra New York'taydım.Derin bir nefes alıp telefonumdan Avengers Kulesine yakın hosteller aramaya başladım.İşte bulmuştum, yüzümdeki zafer gülümsemesini silip bir taksi bulmaya çalıştım.Yaklaşık on dakika beklemekten sonra gelen taksiye bindim.Hostele geldikten sonra burnuma gelen iğrenç koku yüzünden suratımı ekşittim.Şaşırtıcı şekilde ucuz olan taksi parasını verince sadece camdan bu koku geliyorsa içerisinin nasıl kokacağını tahmin etmeye çalıştım.Bavulumu bagajdan aldıktan sonra şöföre teşekkür ettim ve hostele girdim.Burnum imdat diye isyan ederken kendi kendime beş dakika daha dayan sonra alışacaksın diyordum.Hosteldeki çalışandan ortak olan odalardan yani en ucuzdan bir tane istedim. 'Bu odaların banyosu ve duşu ortaktır biliyorsunuz değil mi?'diyen görevliye gülümseyip 'Evet,biliyorum.'dedim.Ben bu kadar zorluk çekerken amcamın bilyoner olması çok ironikti. 'Sağdan dönün üçüncü kapı.New York'a hoş geldiniz'
'Teşekkür ederim.'
Saat 13.00'dı.,ya o gün gidip konuşacaktım ya da o günden sonraki gün.O gün etrafı dolaşmaya karar verdim.Çıkmadan önce üstümü değiştirdim ve lenslerimi taktım.Gözlük takmak zordu bende bu yüzden gözümü çizdirmek için para biriktiriyordum.Dışarıya adım attım ve gülümsedim.New York'taydım.Yürürken gözüme güzel gelen yerlerin fotoğrafını çektim,sıcak köpek (hot dog)(yazar burada yazdığı şeyin ne kadar saçma olduğunu fark edip gülümser)yedim.Saatin 23.00 olduğunu fark edince şaşırdım ve hostele doğru yürümeye başladım.Arkamdan gelen adım seslerini görmezden gelmeye çalıştım.Adımların sahibinden kurtulmak için sapağa döndüm.Şansıma çıkmaz sokaktı.
'Selam güzel kız,yolunu mu kaybettin?'
Yanıma yakındaki kuşlardan bazılarını çağırdım.Gittikçe bana yaklaşıyordu,bende geriye doğru gidiyordum.Sırtım duvara çarptığında adam kolumdan tutup beni sürükledi.Çığlık attım.Kuşlar saldırmaya hazırlanıyorlardı.
'Sakın bağırma,boşuna sesini yorarsın.Burada seni kimse bulamaz.'
'Yanılıyorsun.'
Adam iğrenç bir şekilde gülümseyince.Kuşlara ne yapmaları gerektiğini söyledim.Adamın ağzından çıkan küfürleri duyunca ayağa kalkarak gülümsedim ve bacaklarının arasına bir tekme attım.
'Yanıldığını söylemiştim.Bundan kimseye bahsedersen bundan daha kötüsü başına gelir.'
Oradan uzaklaşırken kuşlara 2 dakika sonra saldırmayı bırakmalarını söyledim.Acı bir ötme kulağıma geldi.O barbar adam cebinden çıkardığı bıçakla kuşlarımdan birini yaralamıştı.İçimdeki sinir dalgası büyürken daha fazla kuş çağırıyordum.
'Sen ne yaptığını sanıyorsun!!'diye bağırdım ve kuşlara katılarak adamı tartaklamaya başladım.
Adam çaresizce kaçarken arkasından 'Eğer başka birine daha zarar vermeye çalışırsan karşında kuşları bulursun.' dedim.Arkamda duran yaralı kuşu elime alıp ona sabit kalmasını söyledim.Çantamda olan eşarbı kesilmiş kanadına bastırdım ve onu kucağıma alarak oradan uzaklaşmaya başladım.Kuşa odaklanmıştım ta ki kocaman bir vücuda çarpana kadar. 'Pardon.' 'Sorun değil.' Aklıma gelen düşünceyle panikledim ve ona sorulabilecek en saçma soruyu sordum 'Bu olayın ne kadarını gördün?' 'Hepsini.' İşte şimdi batırmıştım.
'Bak şimdi benim ucube falan olduğumu düşünüyorsun biliyorum hatta öyleyim lütfen bunu kimseye söyleme.Kuş hayati tehlikede ve onu kurtarmam lazım.' Beynim tam çalışmıyordu o yüzden saçmalıyordum.
'Yakında bir veteriner biliyorum ona götürebilirsin.Kimseye söylemeyeceğim ama kuşu bıraktıktan sonra senle konuşmak istiyorum.Sen bir ucube değilsin.'
Dediği şey çok hoşuma gitmişti.
'Çok teşekkür ederim.'
'Hadi götürelim kuşu.'
Benim endişeli nefeslerim dışında sessiz geçen bir yürüme sonrasında gelmiştik.İçeri girdiğimizde nöbetçi veteriner bizi selamladı ve hemen kuşu aldı.
'Çok kötü olmuş,hemen yarasını sarmamız lazım.Kuş sizin mi?'
'Hayır,sokaktan bulduk.'
'Tamam,siz gidin.ben iyileşince onu salacağım.'
'Tamam ben numaramı buraya bırakıyorum iyileşince lütfen beni arayın.İyileşmesede arayın lütfen.'
'Tabiki de.'
'Teşekkürler.'
Rahatladığımı hissederek derin bir nefes aldım.
'Daha iyi misin?' dedi yanımdaki adam.
'Evet, teşekkürler her şey için.'
'Bir şey değil.Şimdi bir banka gidip oturalım.Sana anlatmak istediğim şeyler var.'
'Tamam.'Aklımda bir soru vardı. 'Bu adam neden bu kadar tanıdık geliyordu?'
Bir bank bulup oturduğumuzda ben kendimi tanıtma isteği duydum.
'Ben Luna.Gizli yeteneğimi görmüş oldun evet kuşlarla konuşabiliyorum ve evet beni dinliyorlar.'
'Memnun oldum Luna.Ben Steve Rogers.'
İçimden geçen şok dalgasını hissettim.
'K-kaptan Amerika yani?'sesim titremişti.Bana gülümsedi ve 'Evet.'dedi.
'Ayrıca,özelliğin işimize yarayabilir.İzin verirsen seni bizzat kendim eğitmek istiyorum.'
Acaba ona söylemeli miydim? Uygun anı beklemeye karar verdim.Bu benim gitmem gereken yere biletimdi.Özelliğimi tümüyle kullanabilecektim.Kabul etmeye karar verdim.
'Bundan gurur duyarım ama benim Griffith bölgesinde bir hayatım var.Her şeyim orada Bay Rogers'
'Öncelikle ben Steve de lütfen.Ayrıca bunların hepsi halledebilecek şeyler.Ailene buradan bir ev ayarlayabiliriz.Eşyalarını aldırabiliriz ya da sen gidip alabilirsin.Evcil hayvanın varsa kuşlar dışında onlar da seninle birlikte kulede kalabilirler.'
'Pekala Steve,ailemi ne yazık ki kaybettim.Kuş olarak kendime ait 1 tane var.Onun dışında eşyalarımı gidip kendim almayı tercih ederim,ama yanımda kıyafetlerim var.'
'Duyduğuma gerçekten üzüldüm.Yarın sabah sana kuleyi göstermek ve seni bazı kişilerle tanıştırmak için 10.00'da alırım.Seni oteline kadar bırakayım.'
'Lütfen buna gerek yok.'
'Yaşanan olaydan sonra yalnız gitmene izin veremem.'
Ona gülümsedim.
'O zaman gidelim.'
Arabasına girdiğimizde kulaklarıma dolan klasik müzik beni mutlu etmeye yetmişti.
'Sanıyorum ki klasik müziği çok seviyorsun.'
'Galiba,tamam kesinlikle çok seviyorum ama modern müziğinde çok severim.'
'Bana önerin var mı?'
'Dodie Clark beni her zaman sakinleştirir ve mutlu eder.'
'Anladım.Bana yolu tarif eder misin lütfen?'
Not defterine Dodie Clark yazdı.
Yolu anlattıktan sonra sessiz bir bekleyiş gerçekleşti.Vay be ben Kaptan Amerika'yla aynı arabadaydım ve amcama gittikçe yaklaşıyordum.
'Pekala geldik.'
Kapıyı açınca içeri o iğrenç koku doldu.O da bende suratımızı ekşitince ağzımdan çıkan minik kahkaha onunda kahkaha atmasına sebep oldu.
'Çok teşekkürler Steve.Yarın görüşürüz.'
'Sorun değil Luna.Bu arada soyadın neydi?'
'Krüss.'
'Sana da görüşürüz,Luna Krüss.'
Hostelime girerken arkama son kez baktım.Gitmişti.Yani ondan etkilenmem normal miydi? Kaptan Amerika'dan etkilenmemek imkansızdı sonuçta.10 kişiyle paylaştığım odama girip duş almak istedim.Tabi duş dolu olmasaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seriously
FanfictionTalihim Tony Stark'ın biricik yiğeni olduğum ortaya çıkınca başladı