0.5

799 509 2
                                    

One Republic & Timbaland - Apologize
Bölüm 5: Anlamsız

Delirmeme ramak kala görüş açıma bir çift siyah ayakkabı girdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Delirmeme ramak kala görüş açıma bir çift siyah ayakkabı girdi. Kafamı yukarı kaldırıp bu ayakkabıların sahibine baktım ve tabi ki beklediğim kişi değildi karşımdaki şahıs.

Saçları her zamanki gibi dağınıktı. Üzerindeki resmî kıyafetler bana onu son gördüğüm ânı hatırlatıyordu. Pislik herif.

"Nihayet..."

Oturduğum yerden kalktım ve güçlü olduğumu göstermek adına karşısına dikildim. Hâla ayakta olduğumu görmesini istiyordum. Kendinden nefret etmesini istiyordum. Benim hissettiğim gibi hissetsin istiyordum. Hiç istifini bozmadan konuşmasına devam etti.

"Seninle konuşmam gerek."

Onun yüzünden başıma gelenler yetmiyordu sanki. Bir de konuşmak mı istiyordu?

"Senin için harcayacak zamanım yok."

Ciddi bir ifadeyle suratıma bakmaya devam etti.
Arkamı döndüğüm sırada hiç beklemediğim bir şey yaptı.

"Yakut dinle beni... bir kere."

İsmimi söylediğinde sesinin tınısındaki çaresizlik ve yorgunluk karşımı bir edayla bana 'samimiyim' diyordu adeta.
Bir yanım bu konuşmaya olumsuz bakarken bir yanım ise bu konuşmanın nereye gideceğini merak ediyordu.

Önden yürümeye başladığımda beni takip etti.
Kafeterya olduğundan emin olduğum alana geldiğimizde boş bulduğum bir masaya oturdum.

Anlatmasını bekledim. Ama tek kelime dahi etmiyordu. Gözleri bir yere odaklanmıştı ve ciddi bir ifade vardı yüzünde. Cebimde titreyen telefonumu önemsemedim. Anlatacaktı artık değil mi?

Kalkmaya yeltendiğim sırada beni durduran şey gördüğüm kişiydi.

Erez elindeki beyaz torbaları ceketinin cebine atarken karşısındaki adam Erez'in omzuna elini atmış ona gülümsüyordu.

Neler dönüyordu? Erez ne işlere bulaştın sen? Cebimden telefonumu çıkarıp kimin aradığına baktım. Tanımadığım bir numara arıyordu. Cevaplayacağım sırada Serkan elimden telefonu aldı ve kapattı.

"Ne yapıyorsun? Ver telefonumu."

"Kalk!"

Kolumdan tutup beni dışarıya sürükledi. Mafya babasının sağ kolu olan birinden nezaket beklemek saçmalıktı zaten.

"Ha zorbalığa devam diyorsun?"

Dışarı çıktığımızda binanın önünde rastgele park edilmiş şekilde duran siyah jeepe doğru ilerledi, beni de peşinden sürükleyerek. Kendi aklına eseni yapıyordu resmen.

Ama artık karşısında çocuk yoktu. Onlara engel olamayacaksam ne faydası vardı güçlü durmamın?

Kolumu çekip yüzüne baktım.
Yüzünde tükenmişliğin ifadesiyle gözlerime baktı. Ona acımayacaktım.

Elimi uzatıp telefonumu istedim. Elime bırakıp arabasına ilerledi ve kapıyı açıp içeri girdi.

Anlamıyordum. Hiçbir şey anlamıyordum şu yaşadıklarımdan. Arabanın içine doğru baktım. Serkan kafasını direksiyona yaslamış elleriyle direksiyonu sıkıca kavramıştı.

Bu duygusuz adam şuan ağlıyor olamazdı değil mi? Arabanın kapısını açıp içeri girdim. Kafasını kaldırmadı.

"Özür dilerim, Yakut. Her şey benim yüzümden oldu. Yaşadığın acıların suçlusu benim ve bu yüzden kendimi asla affetmedim. Kardeşin..."

Sesinde hissettiğim pişmanlık duygusu içime işlemişti. İnanması güçtü ondan bu lafları duymak.

"Yüzüme neden bakmıyorsun?"

"Çünkü yüzüne bakarsam gözlerindeki nefreti görürüm."

Ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Serkan kafasını direksiyondan kaldırıp koltuğun başlığına yasladı ve gözleri kapalı bir şekilde konuşmasına devam etti.

"Babanı önceden tanıyordum. Kumara başladığı zamanlarda sürekli geldiği bir mekan vardı, oranın sahibine korumalık yapıyordum. Babanı her gördüğümde ona acıyordum. O kadar hırs yapmıştı ki tek istediği sadece kazanmak olmuştu. Kaybettikçe daha büyük oynuyor, kendini kaybediyordu..."

Babamın eve gece geç saatlerde geldiği zamanlar canlandı gözümde. Kendime ağlamayacağıma dair söz vermiştim. 'Güçlü dur, güçlü dur!'

"Bir gün korumalığını yaptığım adam bana baban hakkında bilgi toplamamı söyledi. Nedenini sormadım, neden diye sormazdım hiç. Durumunuzun kötüye gittiğini öğrendim. İflas durumlarını, her şeyi... Yardım etmek istedim. O gözünü sadece kazanma hırsı büyüyen adama gerçekten el uzatmak istedim. Para konusunda yardım etsem yine kumarda harcayacaktı biliyordum. Size yardım etmek istesem kabul etmeyecektiniz biliyorum. Sonra bir gün evinizin önündeyken sesler duydum. Kavga ediyordunuz, senin sesini hatırlıyorum. O güçlü ses başka kimin olabilirdi ki zaten?..''

Babamla kavgalarımız hiç bitmezdi ki! Yüzüne baktığımda belli belirsiz bir gülümseme vardı dudaklarında. Beni anlatırken gülümsemiş miydi? Güçlü mü?

Kendimi en güçsüz ve en çaresiz hissettiğim zamanlardı. Dışarıdan güçlü görünmüş olmak beni az da olsa sevindirmişti.

"Yardım etmeyi gerçekten istedim. Ama sonra karşıma tekrar çıktı o güçlü kız. Ailesini kurtarmak adına yaptıklarıyla karakterine hayran olduğum bir kız vardı karşımda. Nasıl yardım etmek istemem?
Ama sen bir gün pes ettin. O gün senin düşeceğini anlamıştım. Yıkık dökük duvarlarına rağmen ayakta durmaya çalışan bir bina gibiydin. Yıkılmamalıydın, yıkalamazdın ki temelindeki inanç bu kadar kuvvetliyken..."

İlk defa ona inanmak istedim o gün ve inanmayı başardım.

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin