Two

438 34 3
                                    

"Tebrik etmeliyim seni, bir insanı görmezden gelerek öldürmeyi başaran ilk insan olarak tarihe adını altın harflerle yazdırmana çok az kaldı. Ve biliyor musun... pardon tabi ki bilmiyorsun ben yoruldum.

Peşinden koşmaktan yanında durmaya çalışmaktan en yakın arkadaşınmışım gibi davranmaktan çok yoruldum.

Ve tebrik etmeliyim seni, aşık bir insanın sinirlerini nasıl anında hoplatacağını ve aşık bir insanın nasıl harap edilmesi gerektiğini çok iyi biliyorsun. Zaten bildiğin tek şey bu ikisi. Beni sinir etmek ve harap etmek.

Ama tekrardan karşında şapka çıkarıyorum Jungkook çok zekisin. Aşık olduğun kızın elini tutabilmek için bahçede iki saat insanlara konuşma yaptın ve vaat verdin fakat sonuca ulaştın. Kürsüden inerken tuttuğun elı kırmak istesemde yapamazdım değil mi ne de olsa ben kimdim.

Başkan adayının en yakın arkadaşı... "

Aldığı derin nefesle birlikte alnına düşen saçlarını geriye ittirdi genç adam. Ruhu fazla yorulmuştu ve yapacak hiçbir şeyi olmaması ruhuna saplanan bıçaklardan sadece birisiydi.

Ağzında son günlerde çokça dinlediği ve sevdiği şarkıyla günlüğü kitaplığın üçüncü rafına kırmızı kapaklı defterin yanına koydu. Şimdi okula gitmesi ve en yakın arkadaşına(!) bir açıklama yapması gerekiyordu.

Dün gece yatmadan önce bir saat boyunca ne diyeceğini düşünmüş, ne söylerse kızmaz ona odaklanmıştı.

🌠🌌🌌🌠

Okulun büyük demir kapısından içeri girerken koluna dolanan el ile kendini Kook'un arkasında sürüklenirken buldu.

"C-canımı acıtıyorsun." Titreyen sesine lanetlerini sunup koluna dolanan elden kurtulmak için kendine hızlıca çekti. Sonucunda karşılaştığı hüsranla birlikte daha da sıkılan koluna baktı.

"Jungkook yeter canımı acıtıyorsun! " Yüksek çıkan sesine aldırmadan Kook'tan durmasını bekledi. Tabi ki durmadı ve erkekler tuvaletine kadar Tae'yi sürükledi. Tuvalette sadece ikisi olduğundan emin olduktan sonra Tae'yi duvar ile kendi arasına aldı.

"Şimdi bana neler olduğunu anlatıyorsun posterler nerede Tae? " Tae söyleyeceklerini önceden düşünmüştü ve düşündüğü şeyleri şimdi söylemeye başlamıştı.

"Dün bana izin almadığını söylemiştin kapıdayken eve gittiğimde aklıma takıldı okula bu tür şeyleri izinsiz asmanın suçu var mı diye. Biraz araştırdım uzaklaştırmaya kadar ceza verildiğini gördüm ve başkan olmak istiyorsan sicilinin temiz olması gerekiyor. Seni düşündüğüm için yaptım kötü bir niyetim yoktu." (Y/N: Burada Tae'ye kötü davrandığını felan yazacaktım sonra Kook'um yapmaz diyip buradan sonrasını doğaçlama yazdım kopukluk veya anlam bozukluğu varsa belirtin boş bir zamanımda düzeltirim.<3)

Beline dolanan kollarla neye uğradığını şaşıran genç adam çok beklemeden ellerini karşısındaki bedenin omuzlarına sardı.

"Kötü davrandığım için özür dilerim. Sanırım başkanlık işini biraz fazla kafaya taktım ve sabah posterlerin hiçbirini görmeyince... Özür dilerim. " Son cümlesiyle Tae'nin belindeki kollarını daha da sıkılaştırıp kafasını bedenin omzuna gömdü.

Yaklaşık yirmi saniyenin ardından belindeki kollarını gevşetip Tae'den ayrıldı. O sırada Tae saniyede üç kere atan kalbine küfürler edip az önce ki 20 saniyenin beraberinde getirmiş olduğu feelsı yaşıyordu. Çok geçmeden yaşadığı feels boğazında kalmıştı zaten.

"Çok oyalandım Lisa'nın yanına gitmem gerek." diyip çıkan bedene baktı Tae. Arkasından fısıldar bir şekilde söylediği sözleri kendi bile zor duymuştu.

"Gitme... "

🌠🌌🌌🌠

Tuvalette ağladığını belli eden kızarık şişmiş gözleri ve kızaran burnunu gizlemek amacıyla kafası eğik bir biçimde yürüyordu Tae. Tek istediği kimseye yakalanmadan sınıfına gidip başını sıraya gömüp uyumaktı.

Sınıfa girdiğinde anlık gözü Kook'un sırasına kaydı, boştu. Yerine geçti ve kafasını sıraya koyduğu kolları ile buluşturdu. Yanında olan kıpırdanma ile göz ucuyla yanına baktı. Yanındaki bedenle içine salınan korkuya engel olamamıştı.

"Tae artık zamanı geldi bence. " Kafasını sıradan kaldırdığında unuttuğu şey yüzünden kafasına sıkmak istedi.

"Sen.. sen ağladın mı? " Karşısında duran şaşırmış bedene baktı.

"Çok mu belli oluyor? " Ürkekçe kurduğu cümlede bulunan hayal kırıklığı gözle görülür cinstendi.

"Biraz... " diyip etrafına dolanan kollarla karşısındaki bedene doğru çekildi. Kafasını karşısındaki bedenin göğüsüne yaslayıp kollarını kafasını yasladığı bedene sardı.

"Minho... Teşekkür ederim. " diyip dolan gözlerini kırpıp gözyaşlarını serbest bıraktı. Göğüsü ıslandığı için ağladığını fark eden Minho kollarını bedene daha sıkı sardı.

"Şhh... Tamam geç-. " Sözleri omzuna dokunan el ile kesilmişti. Şaşırmış ve birazda sinirlenmiş olduğu suratında belli olan Kook söylendi.

"Neler oluyor burada?! " Duyduğu sesle yaslanmış olduğu göğüse dahada sinen Tae yüzünü görmemesi için tanrıya yalvarmaya başlamıştı bile. Göğüsüne sinen bedenle görünmek istemediğini anlayan Minho konuştu.

"Uyuyor sessiz ol! " Duyduğu cümleyle Tae biraz rahatlasa da Kook'un söylediği sözlerle daha da gerilmişti.

"Uyandığında ona eve gittiğimi ve çıkışta bana gelmesini söylersin o zaman. " Tamam anlamında kafasını yukarı aşağı sallayan bedene son kez bakan Kook sırasına geçip çantasını alıp sınıftan çıkmıştı.

🌠🌌🌌🌠

Bütün günü sırasında sessizce geçiren Tae sıra arkadaşı tarafından çokça kez güldürülmeye çalışılmış fakat bu çabalar sadece anlık istemsiz gülümsemeler olarak kalmıştı.

Çalan zil ile çantasını alıp sınıftan çıkmış Kook'un evinine doğru yürümeye başlamıştı. Merak etmişti neden çağırdığını ve eve neden erken gittiğini. Düşünceleriyle beraber yürüdüğü tanıdık sokağa girdiğinde terleyen ellerini pantolonuna silmiş az ilerideki Kook'un evine yönelmişti.

Duygusal olarak yorulmuş bedeni sanki iki gündür uyumamış gibiydi. Aptal gibi ortada dolaşan bir bedendi şuan genç adam.

Uzun parmaklı narin ellerini zilin üstüne koydu ve yavaşça bastırdı. Bir kaç saniye sonra elini çekmiş kapının açılmasını beklerken ayağıyla ritim tutuyor hep söylediği şarkının sözlerini mırıldanıyordu.

Açılan kapıyla birlikte büyüyen gözleri ve boğazına kaçan tükürükle öksürmeye başlamıştı. Gördüğü manzara kapıda Tae'nin Kook'a doğum günü hediyesi olarak aldığı büyük beden gömlek ve onu giyen yarı çıplak Lisa'dan başka bir şey değildi. Aklına gelen düşüncelerle nefesinin daraldığını hisseden Tae derin bir nefes alıp bir kaç kelime geveledi.

"Kook'a geldiğimi söylersin. "

______________________________

Umarım hikayeyi beğeniyorsunuzdur. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyoröm 💜💜💜

Let Me Love You//TaeKook//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin