2.bölüm

35 3 0
                                    

Okulun sona erdiği bir gün daha. Eve gidecek olmanın mutluluğuyla sokakta hızlı adımlarla yürüyorum. Anneme sarılıp hazırladığı yemeklerden atıştıracak ve odama çekileceğim. Bu sayede müziğimi dinleme ve gönlümce kitap okumaya vaktim olacak. Bunu düşünüp adımlarımı daha da hızlandırıyorum. Kapıya geldiğimde içimi bir huzursuzluk kaplıyor. Ev çok sessiz, ne annemin şarkı söyleyen sesini, ne de babamın ona susması için yaptığı sitemlerini duyuyorum. Belki evde yoklardır diye düşünüp kapıyı açıyorum ve karşımda o dehşet manzara. Annemin bedenini kanlar içinde görüyorum. Köşede öylece yatıyor, başı vücudundan ayrılmış bir şekilde. Dehşete kapılıyorum, ne yapacağımı bilmez bir şekilde panikle karşıya bakma hissi duyuyorum ve o sırada babamı görüyorum. O da beni görüyor ve saldırma pozisyonuna geçiyor. Şokun etkisi henüz geçmeden girişte asılı olan av tüfeğini kapıyorum ve ateş ediyorum. Babamın bana kuş avlamak için öğrettiği silahı onu avlamak için kullanabileceğimi hiç tahmin etmezdim. Oysa gerçekten oldu, babamı o av tüfeğiyle öldürüyorum. Defalarca! Karşımda sarsılan bedeni yere yığılıyor. Tüfek yavaşça ellerimden kayıyor ve gözlerime hücum eden yaşlara aldırış etmeden annemin cansız bedenine yaklaşıyorum. Ona veda edecek zamanım yok, bunun farkındayım ama bir türlü kaçamıyorum evden. Silah sesini duyan komşular çoktan polisi aramış olmalı bunu düşünüp duraksıyorum. Polisler geldiğinde bu durumu nasıl açıklayacağım sorusu beliriyor kafamda. Hiçbir yanıt bulamıyorum, kaçmak zorundayım hem de vakit kaybetmeden. Hemen kapının yanında duran av tüfeğini alıyorum, delil bırakmak niyetinde değilim çünkü. kapıyı ardımdan hızlıca çekip polis sirenlerinin uzaktan gelen sesleriyle kaçıyorum. Nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim yok. Tek bildiğim bir an önce oradan uzaklaşmam gerektiği. Bu yüzden koşuyorum, durmak bilmeden. Ormanlık alana geldiğimi farkedince içine dalıyorum. Böylece beni kimse göremez ve peşimde biri varsa izimi kaybeder. Ormanın derinliklerine doğru ilerlediğimde kaybolduğumun farkına varıyorum. Ormandan çıkış yok. Geri dönmek için ardıma baktığımdaysa ne yöne gideceğimi bile bilmiyorum. Her çıt sesinde ürkerek etrafıma bakınmaya başlıyorum. Koşarken üzerimde olan şokun etkisi artık geçmiş olmalı. Etrafta olan bitene bilincim açık durumda. Yavaş ve kendimden emin adımlarla ilerlemeye devam ediyorum. Epey ilerlediğimde çalılıktan oluşmuş bir duvara varıyorum. Bunu ormanın içinde kim yapar ki diye merakıma yenik düşüyor ve duvar boyunca bir giriş arıyorum. Çalılar öyle güzel bir şekilde biçilmiş ki ilerledikçe duvara hayranlığım daha da artıyor. Kim ormanın ortasında böyle çalılardan duvar yapar ki? Bu sorumun cevabını öğrenmek üzere sarmaşıklarla çevrili demir kapıyı ittiriyorum. Bahçenin ortasında ufak tahta bir kulübe ile karşılaştığımdaysa içimi bir heyecan sarıyor. İçerde beni ne beklediğini bilmiyorum ve öğrenmek için hızlı ama dikkatli adımlarla yaklaşıyorum. Kapıyı daha çalmadan biri açıyor ve kafasını yavaşça dışarı çıkarıyor. Korkmuş bakışlarıyla beni gördüğünde tamamen çıkıyor kapıdan.

‘’Ahh küçüğüm beni korkuttun, burada ne arıyorsun?’’ diyor gayet sevecen bir ses tonuyla. Onun bu sıcak kanlı yaklaşımı biraz olsun içimi rahatlatıyor. Gülümsemeye çalışıyorum ve ‘’Kayboldum.’’ Diye mırıldanıyorum. Yalan da sayılmaz hani, ormanın derinliklerindeyim ve çıkış bulamıyorum. Beni hemen içeri davet ediyor. Biraz soluklanmak için kabul ediyorum, yanımda tüfek varken güvende hissediyorum ne de olsa. İçerinin tuhaf dizaynı beni şaşırtıyor. Kavanozlarla dolu bir oda. Her rafta değişik otlar ve tahta parçaları görüyorum. Bir şifacı olduğunu düşünüp ona merak ettiğim soruyu yöneltmiyorum. Bana sıcak bir şeyler ikram etmek için mutfak diye adlandırdığı köşeye gidiyor ve bitki çayı ile geri dönüyor. Başta içmek istemesem de kokusundan tanıdık bitkiler olduğunu anlıyorum ve yavaşça bir yudum alıyorum. O ise beni süzüyor ve sonunda konuşmaya başlıyor.

‘’Burayı öyle herkes bulamaz küçüğüm, belli ki senin bana ihtiyacın oldu ve yollar seni bana getirdi.’’ Ağzımdaki çayı püskürtüyorum. Durup dururken bu da ne demek şimdi! Adam şaşırdığımı görüp gülümsüyor ve bir peçete uzatıyor.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 12, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

-Av-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin