Dudaklarımın arasındaki sigaram ve cebimde kalmış olan son 20 dolarım ile sokağın ortasındaydım. Son param olduğu için fakirhaneme taksi ile değil yürüyerek gitmeyi düşündüm. Sigaramı yere attım ve siyah botlarım ile üstüne bastım.
''Blue Bar'' yazan barın önüne doğru ilerledim. Her gün her saatte görebileceğiniz o insanların iğrenç öpüşmelerini hatta ayakta sevişmelerini izlememek için kafamı öne eğdim. Bar'ı geçtikten sonra sağdaki sessiz kimsenin olmadığı sokağa döndüm. Normal bir insan bu sokaktan ürkebilirdi ama biz grupça burada takıldığımız için alışmıştım.
Grubumuz, ''Nathan, Ed, Lucy'den oluşuyor'''. Ah tabi birde ben varım. Nathan bu saatlerde hep buralarda takılır. Gerçi o hep dışardadır. Ne tür pislik arasanız ondadır. Bende de bir fark yok zaten. Ed kendi halinde birisi. Ayrıca gizemli. Bize anlatmadığı o kadar şey varki gözlerinden anlayabiliyorum. Lucy sert ve seksi bir kız. Bildiği dövüş teknikleri sayesinde kaslı bir adamı bile yere devirebilir.
Ben bunları düşünürken takıldığımız binanın içerisinden sandalye fırlatılma sesi ardındanda çaresiz bir ''Bırakın beni!'' sözünü duydum. Hızla ilerledim. Genellikle Nathan kendine ters hareket yapanları buraya getirir, ölene kadar döverdi.
Binadan içeriye girdiğimde yerde yatan masum ve zengin olduğu her halinden belli olan bir çocuk yatıyordu ve Nathan ona deli gibi vuruyordu. Birden kendimi Nathan'a ''Dur!'' diye bağırırken buldum. Nathan şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama yerde kanlar içinde yatan çocuk bunu yapmama sebep oluyordu. Eğer başkası olsa belki bende deli gibi döverdim.
Nathan ''Ne? Siktir git Ashley deli gibi içmişsin yine!'' sözlerini söyledikten sonra çocuğa bir tekme daha attı. ''Nathan! Kendimdeyim! O çocuğu derhal bırak, yoksa bildiğim herşeyi polise öterim'' dedim.
Nathan sandalyeye tekme atıp yanımdan geçerken ''Kendine gel öyle konuşacağız'' dedi. Hemen yerde yatan çocuğa gittim. Acıyla karnına dokunuyordu. Yerden kaldırmaya çalıştım. O da yardım ettikten sonra kollarımın altına aldım ve yürümeye başladık. En yakındaki taksiyi çevirdim. Lanet olası son paramı bu çocuk için harcayacaktım. Taksiye bindiğimizde ''Evinin nerede olduğunu söyle'' dedim. O ise yarı baygın ''O lanet yere asla geri dönmeyeceğim'' deyip uyuyakaldığında son çarenin benim evim olduğunu anlamıştım.
Acaip derecede eski olan evime geldiğimde şoföre ücreti verdim ve kalan parayı cebime atıp çocuğu sırtıma aldım. Gerçekten baya ağırdı. Gerizekkalı adam yardım etme gereksinimi duymadan gaza basıp gitmişti. Çocuğu yeniden aynı pozisyonda merdivenlerden çıkardım. Kırık dökük kapımı açtığımda evimden daha eski olan, evimin tek mobilyası kanepeye yaylandım ve çocuk da üstüme düştü.
Yorgunlukla onu yatırıp kalktım ve yaralandığım zaman lazım olan pamuk, temizleyici çıkarıp yüzündeki kanları temizledim. Üzerindeki kanlı tşörtü çıkarıp yere fırlattım. Üzerine giyecek bir erkek tşörtü olmadığından üşümemesi için battaniyeyi üzerine örttüm. Yere bir örtü serip uzandım. Tanrı aşkına ne ara bu kadar iyi olmuştum ben? Belki de onu orada bırakıp gelseydim şuan yer yerine kanepemde uzanıyor olurdum.Ama içimden gelen bir ses bu çocuğu kurtarmamı söylemişti. Lanet olası iç sesime küfür edip uykuya daldım.
Zil deli gibi çalarken yerden kalktım. Ah! Her yerim ağrıyordu. Boş kanepeyi görünce hayal kırıklığına uğramıştım. Öylece gitmiş miydi yani? İnsan bir teşekkür eder diye söylenirken koşarak kapıyı açtım ve karşımdaki kişiyi görünce
EĞER BEĞENDİYSENİZ LÜTFEN VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN.AYRICA HİKAYE HAKKINDA İYİ/KÖTÜ YORUMLARINIZIDA BEKLİYORUZ.OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLER <3