[1,5] ❝ Sevgi yaşla ölçülmez. ❞

228 26 18
                                    

"Pekala, velet, üç saat boyunca çeneni kapayıp oturursan playstation oynamana izin vereceğim." Levi kapıyı kapatıp mutfağa doğru ilerlerken, küçük çocuğun duyması için bağırarak söyledi fakat mutfağa girdiğinde onu az önceki sandalyesinde görememişti. İçeriye şöyle bir göz attı; dolaplara -buzdolabına bile- , masanın altına ve kapının arkasına baktı. Kaşları istemsizce çatılmıştı. Küçük bir çocuğu iki dakikada kaybetmiş olamazdı, değil mi?

Mutfaktan çıktı, oturma odasına geçti ve koltukların arkasına teker teker baktı. "Ah, benimle oyun mu oynuyorsun?"

Isabel'i gerçekten öldüreceği hakkında mırıldanırken banyo ile tuvalete de bakmış, sonrasında arkadaşının odasına girmişti. Her yere kıyafetler saçılmıştı, masasındaki birkaç deodorant şişesi devrilmişti ve evden çıkalı en az on dakika olmasına rağmen ağır kadın parfümü kokusu hâlâ duruyordu.

Kesik kesik nefesler ve hareket halinde olan bir yorgan, Eren'in varlığını açık ediyordu.

Levi böyle bir durumda ne yapması gerektiği hakkında bilgilendirilmemişti.

"Eren, battaniyenin altında olduğunu biliyorum, aptal mı sanıyorsun sen beni?" Yatağa doğru ilerlerken söylediğinde, kelimeleri kulağına ilk kez sert gelmişti. Aptal Levi, karşındaki bir çocuk!

Sıkıntıyla nefesini verdi. Yatağa oturdu. Gerçekten, ne söylemesi gerekiyordu? Eren her ne kadar cevap vermese de burnunu çekip durmasından ağladığı anlaşılıyordu. Ne söylemeliydi?

"Bak, üzgünüm, ben-"

"Senden nefret ediyorum." Güzel, küçük bir çocuğun nefretini kazandım. "Ve Isabel'den de nefret ediyorum. Annemden ve babamdan da. Neden kimse beni sevmiyor?"

"Hey!" Levi hızla yorganı çocuğun üzerinden çekerken, Eren'in gözyaşlarıyla karşılaşması sert ifadesini bozmamıştı. Büyük, yeşil gözlere dikkatle baktı. "Büyüklerinden nefret etme hakkını sana kim verdi? Onların seni sevmediğini nereden çıkarıyorsun?"

"Çünkü beni bırakıyorlar!" Eren kaşlarını çatıp sesini kızgın çıkarmaya çalışsa da gözyaşları yanaklarından akmaya devam ediyor, sesi titriyordu. Küçük yumrukları altındaki beyaz örtüyü sıkıca kavramıştı. "Hepsi beni bırakıyor! Büyükannem babamın cennet diye bir yerde olduğunu söyledi, geri gelmesi çok uzun sürecekmiş. Annem sürekli çalışıyor ve tüm bunlar yetmezmiş gibi beni haftasonuna kadar burada bırakıyor. Isabel'in yanımda olması gerekiyordu ama o bile gitti! Hiçbiri beni sevmiyor!"

Eren hızla ayağa kalktığında Levi da şaşkınlıkla onun peşinden gitti fakat odadan çıkana kadar küçük çocuk kendisini banyoya kilitlemişti bile. Levi bir süre kapı eşiğinden banyoya baktı. Eren gerçekten üzgündü ve bir şey yapılmazsa tüm gece de üzgün kalacaktı. Bu durum genç oğlanın canını sıkıyordu. Isabel'i aramayı ve onu buraya çağırmayı düşündü fakat sonra Eren'in onu yanında istemeyeceğine karar verdi. Bunun için Levi'a kızabilirdi ve Levi'ın en son istediği şey onun daha çok üzülmesiydi.

Levi çocuklardan haz etmemekle doğru olanı yapıyordu.

Sağ elini saçlarının arasından geçirirken banyoya doğru adımladı. Eren'in haberi olup olmadığını bilmiyordu fakat kapıyı içeriden kitlemesine rağmen dışarıdan da açılabiliyordu. Görmezden geldi, kulağını kapıya dayadı. Küçük çocuğun burnunu çektiğini duyabiliyordu.

Levi onun eninde sonunda çıkacağının farkındalığıyla yere oturdu ve beklemeye başladı fakat bu işin neredeyse iki saat süreceğini bilmiyordu. Eren daha önceden de kendisini banyoya kilitlemiş olmalıydı, yedi yaşında biri için o kadar uzun süre, hem de oyalanacak bir şey olmadan orada kalması imkansızdı.

"Eren?" Oğlan, küçük çocuğun uyanık olup olmadığını anlamak için seslendiğinde Eren'in kapının arkasından boğuk gelen sesini duydu. "Git buradan."

"Bak, farkındayım, zor zamanlar geçiriyorsun" dedi Levi; sırtı, son bir buçuk saattir olduğu gibi, beyaz banyo kapısına yaslıydı ve ayakları krem rengi parkede boylu boyunca uzanıyordu. "Bir çocuk için gerçekten zor şeyler ama ağlayınca hiçbir şey değişmeyecek. Bunu sen de biliyorsun, değil mi?"

Cevap gelmedi.

"İnan bana, ben de senden farklı değilim. Isabel de değil. Hepimizin problemleri var. Annen sana bakmak için çalışmak zorunda. Isabel koca bir yıl boyunca beklediği randevu teklifini aldı ve sen onunla gitseydin bunun istediği gibi geçmeyeceğini biliyordu ama seni burada bırakamazdı, bu yüzden seni götürmeyi bile düşündü. Bana bak, buraya ödevimi almaya geldim ama şimdi seninle konuşuyorum. Eve gitseydim, şimdiye kadar çoktan ödevimi bitirip uyumuştum." Derin bir nefes aldı, hâlâ cevap yoktu. "Anlayacağın, hepimizin uğraştığı şeyler var ama birbirimize yardım ediyoruz çünkü birbirimizi seviyoruz. Annen, baban, büyükannen, Isabel, hepsi seni seviyor. Senin de onların işlerini kolaylaştırman gerekiyor. Bir çocuk olduğunu biliyorum ama sevgi yaşla ölçülmez, Eren. Onlara yardım etmen gerekiyor."

Levi burada bitirmesi gerektiğine karar verdi. Biraz abartmış gibi hissediyordu, küçücük bir çocukla bunları konuşmak ne kadar doğruydu bilmiyordu fakat Eren kilidi açıp kapıyı araladığında, o kadar da yanlış bir şey yapmadığını fark etti.

Eren hâlâ nemli olan gözleri ve kızarık burnuyla banyodan çıktığında, Levi yerde yarım yamalak otururken neredeyse aynı boyalardı. Sağ elini yumruk haline getirip gözlerini sildi, kaşları hâlâ çatılıydı fakat artık gözlerinde öfke yoktu.

"Acıktım" diye mırıldandığında, Levi bu durumu atlattıklarını anlayıp rahatlıkla nefesini bıraktı ve ayağa kalktı. Eren'e uzattığı eli küçük oğlan tuttuğunda şaşırmıştı fakat onun küçük eli, Levi'ın büyük avucu arasında kaybolurken, çocukların düşündüğü kadar sinir bozucu olmadığına karar verdi.

Gecenin geri kalanında -mutfakta yemek yapabilecek hiçbir malzeme olmaması üzerine- Levi'ın haftalık harçlığıyla hamburger sipariş ettiler. Biraz Playstation oynadılar.  Levi, Eren'e kitap okudu ve Isabel olması gerekenden iki saat geç geldiğinde, akşam 10'da, Levi'ın ona bağıracağından ve bir hafta boyunca bu konu hakkında şikayet edeceğinden emindi.

Yakın arkadaşını, küçük kuzeni üzerindeyken kanepede uyurken bulmayı ummuyordu tabii. Elleri, üzerine yüz üstü uzanan Eren'in sırtında birleşmişti ve ikisinin de yüzünde yumuşak bir ifade vardı.

Levi o gün ödevini Isabel'den almadı ve bu bahaneyle haftanın geri kalanında -ne hikmetse her gittiğinde ödevini almayı 'unutuyordu' - Isabel'in evine gitti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

her zaman böyle || ereriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin