Bölüm - 1

50 6 1
                                    



Ahh ! Şu işler. Gerçekten çok yorgundum. Bacaklarım bütün vücudumun ağırlığından daha fazlasını taşıyor gibiydi.
Aslında doktor olarak normal bir şeydi bu. Bir an önce eve gidip, sıcacık yatağımdan yağmur damlalarının sesini dinleyerek uyumak için can atıyordum.

Tam hazırlanmış hastaneden çıkıyordum ki Hoseok yanıma gelip
"iyi akşamlar Dr. Jeon" gibi bir şeyler
mırıldanıp, ellerini cebine sokup hastaneden ayrdıldı. Ben ona cevap bile veremeden gitmişti.

(...)

Evin kapısını açıp içeriden gelen sıcak hava ile istemsizce mutlu olmuştum.
Ve hızla içeri girdim. Direk üzerimi çıkarıp yatak odamın içinden açılan banyoya girdim ve duş aldım.

Yatağa yattığımda işte şimdi yaşadığımı hissetmiştim. Bugün olanları düşünerek uykunun beni esir almasına izin verdim.

(...sabah olur...)

Gözlerimi açmaya çalışıyordum, ancak pencereden gelen güneş buna izin vermiyordu. Belki de hala rüyada olmalıydım. O güzel rüyada.
Gerçekten büyüleyici bir rüyaydı.

Tarihi yerden çıkan adam eserleri.
Kral,kraliçe,prens ve prenses. Hepsi birer şaheser gibiydi. Sıcak güneş tam tepedeydi, öğlen saatleri olmalıydı.
Yere bakarak yürümeye başlamıştım.
Kafamı kaldırmak çok isterdim ancak güneş gözlerimi acıtıyor ve sızlamasına neden oluyordu.

Nasıl bir tatile çıktıysam artık yanımda güneş gözlüğü bile yoktu. Yürürken bacağıma çarpan bir çanta dikkatimi çekmişti. Bir kamera çantasına benziyordu. Doğal olarak içinde bir kamera olmalıydı. Kamerayı çantadan çıkarıp etraftaki yapıtları çekmeye başlamıştım.

Çekerken içinde bulunduğum ortamın güzelliğini bir kere daha farketmiştim. Kameradan bakmak yerine çıplak gözle bakmanın daha iyi bir fikir olduğunu düşünüp kamerayı gözümden çektim. Ah şu ışık.....

Uykumun ışık yüzünden bölündüğünü anlamıştım. Kör olmamak için doğrulmaya karar verdim. Bunu yapmak zor da olsa başarmıştım.

Bugün...Bugün ki planım neydi ?
Jimin hyung ile bir planımız vardı.
Kafa dağıtmak için bir yerlere çıkacaktık.

Daha fazla oyalamadan dağınık olan mutfağa ilerledim. Gerçekten dağınıktı.... Üst üste dizilmiş olan tencere ve plastik leğenler. Tezgahın üzerinde duran meyve ve sebze kabukları. Ocakta çorba kalıntıları.

Bunları temizlemek istemiyordum. Ancak kendime kahvaltı hazırlamalıydım. Temizlemeye koyuldum. Ancak bazı şeylere dokunmak beni gerçekten iğrendiriyordu.

"Jeon jungkook ! Senin yediğin yemekler burada yapıldı"

diyerek kendimi gazlandırıyordum. Böylece daha çabuk bitmesinş sağlamıştı.

Kahvaltımı hazırlayıp hızlıca atıştırdıktan sonra giyinip Jimin'i evinden almaya gittim.
Evinin önüne geldiğimde yere çökmüş bir şekilde yanı başında duran kedi ile oynuyordu. Gerçekten tatlıydılar.

Hangisinin daha tatlı olduğu kararına
varamadan durup kornayı çaldım. Sonunda o da geldiğimin farkına varmıştı. Kedi ile vedalaşması uzun sürsede arabaya binmeyi başarmıştı.

Kapıyı açmasıyla gelen rüzgarla birlikle saçlarım geriye doğru havalanmıştı. Kemerini taktıktan sonra sürmeye başladım.

"Bir an hiç gelmeyeceksin sandım"

"O kadar beklettim mi?"

"Yani...."

"Hiç sıkılmışa benzemiyordun, bu yüzden beklemen sorun değil"

Dedikten sonra ikimizde güldük.

Bir süre muhabbet ettikten sonra vardığımızı farkettik. Arabadan hızla inip okyanusun karşısındaki banka oturup, derin hayallere dalmak için can atıyordum.

Jimin benden önce davranıp okyanusa doğru yürümeye başlamıştı bile. Hızla arabadan inip Jimin'in peşine koyuldum.
Jimin kendisinin fotoğrafını çekmemi istemişti ben de belimde bulunan kamerayı çıkardım.

Jimin garip garip pozlar veriyordu. Gıkımı çıkarmadan sadece çekmeye odaklanmıştım. Nasıl çıktığına bakmak için hızla yanıma geldi.

Fotoğraflarını beğenmişti. Kendini övüyordu ve bunları fısıldayarak söylüyordu ancak ben duyuyordum. Kamerayı aldı ve eskiden çekilmiş olan fotoğraflara bakıyordu.

Bunu pek umursamadım. Ondan saklayacak bir şeyim olmadığı için rahatlıkla karıştırmasına izin verdim.
Boş bir banka oturup, o güzel havanın beni esir almasına izin verdim. Stersli olduğunda gelinecek en güzel yer olabilirdi. Jimin'in yanıma aniden oturmasıyla bu rahatlık sona ermişti.

"Jungkook! Burası neresi böyle? Ne zaman gittin?"  daha ne olduğunu kavrayamadan kamerada olan fotoğrafı gösterdi.

Bu da neydi böyle ? Burası.....Rüyamda gördüğüm yer ile aynıydı. Öyle bir yere hiç gitmemiştim. Daha neresi olduğunu bile bilmiyordum.

"Buraya kiminle gittin?"

Ne cevap vermeliydim. Eğer olanları anlatırsam bana inanmayacak ve dalga geçecekti. Bu da akıl hastanesine kapatılmak için iyi bir nedendi.
Gerçi söylemek yerine

"Tek gittim" demeyi tercih ettim.

O da razı olup kamerayı kapattı ve bana uzattı.

"Bu fotoğrafları çıkaralım olur mu ?"

Başımı sallayarak onayladım. Bu da neydi böyle ? Ne yani şimdi rüyada çektiğim fotoğraflar kamerama mı gelmiş gelmişti?

Akla mantığa sığmazdı bu olay. Fotoğraflar bir türlü gelmiş desek benim içimde olduğum fotoğraflar verdı.

Bunun bir açıklaması olmalıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 11, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Nightmare // VKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin