Mavi diyorduk değil mi? Umutlarımız ve hayallerimiz için. Her ne kadar bir klişeden ibaret olsa da mavi rengin enerjisi büyüktü. İnsana mutluluk ve huzur veriyordu. Bu yüzden gökyüzü ve deniz maviydi. İki mavinin arasına sıkışmış umut ediyorduk günlerce. Kimimiz hasta olan yakınımız için umut ediyorduk kimimiz ise aşk için. Kimimiz ise geleceğimiz için. İşte bunların tümüne ya deniz ya da gökyüzü şahit oluyordu. Ya da benim beyaz tavanım...Aslında her ne kadar gökyüzü gibi olmasada benim tavanıma bakınca da umut edilebiliniyordu...
"Ay Cansel kalk artık kalk! Yıldım vallahi. Bak Asiye teyzenin böreklerini ben yiyeceğim. Sonra avucunu yalarsın!"
Yatakta son hız doğrulurken kafamı kollarını göğsünün üzerine dolamış tek kaşını kaldırarak beni bekleyen Ecrin'e çevirdim.
"Böreklerime dokunma! Yoksa sana beddua ederim. "
"Senden ve beddualarından korkmuyorum Cansel İnce! Beni yıldıramazsın!"
"İnşallah düğün gününde regl olursunda kocan ilk günden senden soğur!"
"Cansel o bedduayı çabuk geri alır mısın? Söz börek yemeyeceğim. Ben zaten diyet yapıyorum! "
"Tamam tamam geri aldım."
Ecrin bana öpücük atıp odamdan çıktı. Bende yeni bir maratona hazırlanmak üzere ilk adımımı banyoya attım. Her günüm benim için yeni bir maratondu. Üniversitede staj yapıyor olsaydınız sizin içinde eminim öyle olurdu.
Üzerimi giyinip aşağıya indim. Babam gazetesini okuyor annemde Ecrin'in tabağına börek koymaya uğraşıyordu. Hınzırca sırıtıp Ecrin'in yanına oturdum.
"Aa annecim zorlama kızı bana ver sen onları bak zaten diyette o."
" Ay şekerim senin diyete ihtiyacın mı var ye şunları işte. Sende çek elini Cansel. Ecrin yiyecek onları."
"Asiye elleme kızı ne yerse yesin otur hadi"
"Ay tamam bir gün elleri yamulucak görücek açlıktan. Bizim Hacer'in kızına olduda valla kızın eli kolu zor düzeldi"
Kahkaha atıp kahvaltımızı ettik. Günün en sevdiğim öğünü kahvaltıydı. Kahvaltı edemezsem güne hiçte iyi başlayamıyordum.
"Babacım ve annecim biz çıkıyoruz geç kaldık öptüm sizi! "
"Allah zihin açıklığı versin yavrum!"
"Görüşürüz!"
Evden paldır küldür çıktık. Otobüsün kaçması demek bizim 1 dersi kaçırmamız demekti. Ecrin ile el ele tutuşmuş koşturuyorduk. Mahalledeki arkadaşımız Süleyman taksiciydi ve önümüzü kesti.
"Kızlar boşum atlayın da bırakayım sizi okula"
"Ay çok iyi olur Sülo"
"Aynen Sülo Allah gönderdi seni"
"Hadi sonra teşekkür edersiniz atlayın"
Kıkırdayıp arabaya bindik ve yol boyu bize yakışır şekilde geyik yaptık. Okula geldiğimizde ise cüzdanımdan 50lik çıkarttım ve Sülo'ya uzattım.
"Bu ne cansel"
"E okula getirdin. Taksimetre de ne yazıyorsa o"
"Taksimetrede bir şey yazmıyor in hadi"
"Sü-"
"Derse geç kalacaksın inadı bırak ve in"
"Peki sağol"