Şehrin en derin kuytularından boğucu bir rüzgarın sesi yankılanıyordu. Hava insanın tenine deyince can yakacak kadar soğuktu ama aynı zamanda güneşin dünyayı kavurması kadar da sıcaktı. Andromeda her zaman böyleydi, ikiye bölünmüş safkanlardan ayrı bir dünyası vardı o şehrin. Oertha İyi Kan adı verilen meleklerin başıydı. Eşitliğe, dürüstlüğe, adalete ve iyiliğe inanırlar ve dünyanın düzenini sağlarlardı.
Kyriel ise Kötü Kan'ın başıydı. Burada yalnızlar, terk edilmişler ve dünyanın düzenini bozmak isteyen birçok melek bulunurdu.
Andromeda bu iki ayrıma karşın düzenli bir şekilde yönetilmişti. Hiçbir zaman bu şehirde bir sorun, sıkıntı olmazdı. Düzeni bozanlar cezalandırılır, düzeni sağlayanlar da Cennet'e gönderilirdi. Ama bugün, uzun zamandır olmayan bir şey yaşanacaktı, bunu bütün melekler hissediyordu. Kyriel ve Oertha çok sessizdi, birbirleriyle dahi tek kelime etmemişlerdi. Ama bu onların suçu değildi. O an yaklaşıyordu, sakin ama sinir bozucu bir sessizlikle bütün melekler bölümlerine ayrılmış bekliyorlardı.
Otheos uzaktan gelmeye başladı, meleklerin yanına yaklaştıkça yüzünü onlardan gizliyordu. Hava puslu bir hal almaya, şimşekler çakmaya başlayınca herkes ne olacağını anladı.
"Öldürülmeyi hak eden birini öldürdüm. Kanatlarımı şu dakika koparsanız bile umurumda değil!" dedi Otheos şiddetle. Bu şiddetin arkasında safkan olmanın verdiği bir nefret vardı. Otheos bütün melekler arasından en özeliydi, en değerlileriydi. Ancak şimdi yaptığı o büyük hatanın bedelini ödeyecek, kanatları koparılacaktı.
Kyriel, sessizce Otheos'un yanına yaklaştı. "Sakin ol küçüğüm, bizim gibiler cezalarını çekseler dahi, asla pes etmezler. Bunu unutma," dedi usulca yanına yaklaşarak. Kyriel'in gereğinden fazla sakinliği bütün melekleri ürpertiyordu.
"Lyra benim canımı alacaktı, ben de yapmam gerekeni yaptım. Benden asla özür dilememi istemeyin," dedi Otheos. Sinirli olduğunda her zaman boynundaki damarlar belirginleşirdi. Kızıla çalan kahve gözleri kıpkırmızı olurdu. Duygularını genellikle kendi içinde yaşardı sadece nefretini saklayamazdı insanlardan. Kendisine yapılan kötülüğü ölse dahi unutmazdı. Güçlü bir çocuktu ancak şu an dünya ile Andromeda arasındaki uçsuz bucaksız bir uçurumun kenarında duruyordu.
"Yeter artık! Ne yapacaksanız yapın. Ama senden bir ricam var Kyriel. Otheos'un kanatlarını ben koparmak istiyorum. En yakın arkadaşımın acısını ona ben yaşatmak istiyorum," dedi Ramona sinsice bir gülüşle. Uzun kırmızı-pembe karışımlı saçlarıyla her zaman Kötü Kan'ın gözde meleği olmuştu. Ancak arkadaşı Lyra'nın ölümünden sonra gözü dönmüş, ona bunu yaşatanlardan intikam almak isteyen bir kız haline gelmişti.
"Bunun asla olmayacağını biliyorsun Ramona, lütfen işimizi zorlaştırma. Otheos, seni neyin beklediğini bildiğini farz ediyorum. Kanatlarını kopardığımdan itibaren dünyaya düşen bir melek olacaksın. Ve seni her dakika izleyeceğiz. Eğer dünyada, bu yaptıklarını telafi etmezsen artık benim de yapabileceğim bir şey kalmaz oğlum. Seni sevdiğimi ve sana daima güvendiğimi bilmeni istiyorum..."
Kyriel sözlerini bitirmeden Otheos bir hışımla Ramona'ya döndü.
"Ben hiçbir şey yapmadım Ramona. Sadece kendimi korudum, sana söz veriyorum bunu ispatlayacağım. Lyra sandığın kadar iyi bir melek değildi. Arkadaşlığımızın bozulmasına o sebep oldu. Bunu hiçbir zaman anlamadın. O üstüme geldikçe sana anlatmaya çalıştım, ama en sonunda kafayı sıyırdı işte! Öldürmeye çalıştı beni!"
Ramona, arkadaşları arasında asla tercih yapamazdı. İkisine de değer veriyordu ama Otheos'un Lyra'yı öldüreceği aklının ucundan geçmezdi. Göz yaşları yanaklarından süzülürken en yakın arkadaşına son kez baktı, Andromeda'nın gök gürültüleri onun içindi, bu sessizlik onun içindi. Ama o da çok iyi biliyordu ki Otheos gittikten sonra burada hiçbir şey eskisi gibi yürümeyecekti.
Otheos, Kyriel'e son kez baktı, Andromeda'nın güzel havasını son kez içine çekti. Yaptığından asla pişman değildi, ama burayı terk etmek onu içten içe üzüyordu. O kız yüzünden en yakın arkadaşını ve binlerce safkan ailesini hayatından çıkarmak zorunda kalacaktı.Hiç bilmediği dünyaya gidecekti, orda yaşamaya çalışacaktı.
Andromeda'da gök gürültüleri kesildi, herkes nefesini tutuyordu. Otheos gözlerini kapadı, bu acı onun için bir hiçti. Kanatlarının koparıldığı o an, içinden bir canavar çıkmışçasına bağırdı. Bu bağırış içindeki pişmanlıklardı, içindeki hüzündü ama asla acı değildi. Nefesi yarıda kesildi, uçurumun kenarından Andromeda'ya veda ederken evine, ailesine ve en yakın arkadaşına son kez baktı.
Aslında bu düşüş Otheos'un geri dönüşüydü.