4. Bölüm

102 10 2
                                    

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Başım ağrıyordu ve kolumdaki serum canımı acıtıyordu. Kapı açılınca içeri güler yüzlü bir hemşire girdi.

"Uyanmışsın! Ben hemşiren Jenny." dedi kadın ben bir hastane için fazla neşeli davrandığını düşünürken.

"Bana ne oldu?" dediğimde biraz yüzü düştü ama gülümsemeye devam etti.

"Bayılmışsın. Kanında yüksek dozda eroin bulundu. Seni buraya getiren arkadaşın da uyanmanı bekledi." Bunu sanki çok normal bir şeymiş gibi söyledi. Her gün her hastanın kanında yüksek doz eroin bulunması gibi. İşte o sırada beni kucağına alan Aidan'ı hatırladım. Hayır o benim arkadaşım değildi. O tam olarak bir hırsız!

Cevap vermeyince lafa girdi "Onu çağırmamı ister misin?"

"Kendimi çok iyi hissetmiy..." daha cümlemi tamamlayamadan kapı çaldı ve Aidan girdi.

"Nasılsın?"dedi gülümserken. Jenny dudaklarını hafifçe yukarı kaldırdı ve sırıttı "Ben sizi yalnız bırakayım..." bu kadına daha şimdi kendimi iyi hissetmediğimi söylüyordum. "... ama hastayı çok yormayın." dedi Aidan'a dönüp gülümserken. Aidan yavaşça kafasıyla onay verdi. Kapı yavaşça kapandıktan sonra yanımdaki siyah deri koltuğa oturdu. Bir süre hiç konuşmadık ama sonunda sessizliği Aidan bozdu.

"Neden kullanıyorsun?"

"Hesap vermek zorunda değilim."dedim. Değildim. O da beni buraya getirmek zorunda değildi.

"Bir dahaki bayılmanda ya da krize girdiğinde seni bulup hastaneye getirme olasılığım çok yüksek değil."dedi. Cevap vermek yerine sadece gözlerimi devirince devam etti.

"Hadi ama hayatını kurtardım! Ben bir kahramanım!"

"Hayır sen bir hırsızsın!"dedim. Buna kendisi kaşınmıştı.

"Bence o şeyi çalmakla sana iyilik yaptım."derken gayet neşeli görünüyordu.

"Hayatın o küçük şeye bağlı, farkında mısın?" dedi. Bunun benim için olan önemini bilmiyordu.

"Benim hayatıma karışmak sana düşmez!" Ses tonumun farkında değildim. Kaşlarını çatmaya başladı.

"Seni getirmeseydim ne olacağını söylememe gerek var mı? Neden kendini zehirliyorsun?"dedi. Eroin öyle bir şey ki hiç kullanmayan bir insanın tüm sorunlarını bir süre de olsa kafasından siliyor. Kendinizi bulutların üstüne uçuyor gibi hissetmenize yetiyor. Devamlı kullanan biri ise bu etkiye alışıyor ve bu etkinin sürmesini istiyor. Sarhoş olmak gibi ama içkinin size veremediği her hazzı verebilen bir şey. Zehirli ama peri tozu gibi.

"Sen kendini hiç zehirledin mi?"dedim.

"Sen eroini alınca çok mu iyi hissediyorsun?"dedi. Soruma cevap bile vermedi.

"Ne yaşadığımı ya da nasıl büyüdüğümü bilmiyorsun. Benim de sorunlarım var ve evet sorduğun buysa eroini alınca çok daha iyi hissediyorum." derken o hemşire tekrar içeri girdi ve taburcu olabileceğimi söyledi. Çıktıktan sonra Aidan yüzüme baktı, yerinden kalktı. Kapıyı açtığında dudaklarını yukarı doğru kıvırarak gülümsedi "Yakında endişe edeceğin kötü bir hayatın olacağını sanmıyorum."

Eve gittiğimde gün doğuyordu. Annem otelde temizlik işinde çalışıyordu ve bugün eve gelmeyeceğini biliyordum. Ne anneme ne de Ben'e hastane olayından bahsetmeye niyetim yoktu. Bir iki saat kestirdikten sonra her günkü gibi kalkıp okula gittim.

Okuldan sonra basket sahasının önünden geçerken Aidan'ın yine orda olduğunu gördüm. Hastane konusunu kimseye söylememesi için yanına gittim.

"Aidan! Ne söylemiş olursan ol hastaneye götürdüğün için teşekkür ederim." beni duyunca demir tellere yaslandı ve gülümsedi.

"Benim içn sorun değil ne zaman hastaneye gitmek istersen arayabilirsin."dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Aslında o kadar da can sıkıcı bir çocuk değildi. Malımı çalması dışında.

"Bu arada hastanede hiç eroin alıp almadığımı sordun. Akşam altı blok ötedeki depoya gel benimle. Merak etme Ben'de orda olur. Ama geleceğini söyleme. Senin için çok daha iyi olur. Şimdi izin verirsen."dedikten sonra basketbol topunu yerde sektirmeye başladı. Ben nasıl Aidan'la aynı yere gidecekti ve daha önemlisi Aidan, Ben'in nerde olacağını nasıl biliyordu? Aralarının iyi olmadığını söylemişti. Aidan'a güvenmek istemesem de işin içinde Ben varsa tüm riskleri göze almaya hazırdım.

Koşar adım eve gittim. Yangın merdiveninden çıktıktan sonra pencereden içeri girdiğimde bir kot pantolon ve siyah Rolling Stones tişörtümü giydim. Sekiz gibi gitmeyi planlıyordum. Annemle biraz oturup yemek yedikten sonra dışarı çıktım. Söylediği yeri bulmakta zorlanmamıştım. Ben içeri girerken bağırma sesleri duyuyordum. İçerde ise büyük bir ring vardı. Etrafıma bakınıp Aidan'ı bulmaya çalıştım. En son bir kıza Aidan diye birini tanıyıp tanımadığını sordum. Önce beni süzdü sonra küçümsemeyle bana baktı. Eliyle ileride bir yeri işaret ettiğinde onu görebilmiştim. Bir masaya yaslanmış, süper mini etekli iki kızla sohbet ediyordu. Ona doğru ilerlerken kızları eliyle susturup bana doğru yürümeye başladı. Kızların suratları asılmıştı ve bana bakıp bir şeyler söyledikten sonra yüzlerini ekşittiler. Öyle giyinmiyor olabilirim ama istesem bende son derece çekici olabilirdim. Yani. Sanırım.

"Gelmen gözlerimi yaşarttı." dedi.

"Senin için değil Ben için geldim." dediğimde sırıtmaya başladı.

"Bende umutlanmıştım güzel bayan."derken dalga geçtiği her halinden belli oluyordu. Ona aldırmadan devam ettim.

"Ben nerde?"

"Korkmazsa bugün ringde olacak."

"Anlamadım?"dediğimde tüm depoyu kaplayan bir anons duyuldu. Bu sırada Aidan ringe doğru koşmaya başladı.

"Beyler, bayanlar! Bu oyuna bir ton para yatıran kumarbazlar! Bir köşede Aidan Henry!..."

Cidden mi? Bu çocuk boksör mü? Hadi ama kavga olsa kemiklerinin kırılması an meselesi. Hiçte güçlü görünmüyor.

"Diğer köşede en yeni boksörümüz Ben Crawling!"

Bir Müptelanın İtiraflarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin