🥂3 Yıl önce Eylül 🥂
Parlak gümüş tepsiler...Kristal bardaklar...Çoğu genç takım elbiseli erkekler, zarafetleriyle göz kamaştıran kadınlar...Arka fonda çalan slow denebilecek bir şarkı...
Toplu ayakkabı seslerine birkaç deklanşör sesi eşlik ediyor, masalar gereksiz süsle fazladan süslenmiş. Şamdanlara kadar özenilmiş bir masa düzeni ve sanki bilerek ayak altında biraz fazla dolaşan garsonlar...İsim listesine göre oturtulmuş bir yığın insan.
Mutlu olmaya çalışan iki genç...Onlara nasıl köstek oluruz diye düşünen birkaç gereksiz insanın yalan gülüşlerle etrafta dolandığı , kadınların bol bol tuvalette dedikodu konseyleri oluşturdukları, erkeklerin birbirlerini gaza getirerek geceyi ayık geçirmediği dünyanın en iğrenç tablolarından birinde biraz zorla da olsa konuk ağırlıyordum. Bütün gece el sıkışmış ve milyonlarca kere kendimi tanıtmıştım.
Eğer bu geceyi atlatırsam , bir daha böyle bir ortama asla adım atamayacaktım.
Evet bir düğündeydim. Hem de en şatafatlı Cemre'nin deyimiyle en kibarcık olanlarından birinde...
Sarhoş enişte veya fırsatçı dayının olmadığı ya da kızın evden davul zurna ile alınmadığı, düğün konvoyunun olmadığı ve büyük ihtimalle asla Ankara havasının oynanmayacağı üstelik her şeyden para koparmaya çalışan bir piyanist kesinlikle halay çekerken dozu abartanlar olmayacaktı.
Sosyetik bir kesimin yine kendileri gibi sosyetik olan arkadaşlarının katıldığı bir düğün olacaktı. Ortamda orta çağ Avrupa'sına ait taç giyme törenlerini andıran bir görüntü vardı. Sanki gelinle damat içeri girdiğinde herkes kadeh kaldıracaktı...
Oynamak zorunda kaldığım rolden iliklerime kadar nefret ettim, buraya ait değildim...Sahi neden buradaydım?
Sude.
O, benim tek amcamın en büyük kızıydı. Aile bağlarımız babamın ailesiyle söküp atıldıktan sonra bile gelip beni ısrarla bulmuş olan kişiydi. Bizden saklananı bana geri verendi. Ona minnettardım bu yüzden böylesine özel bir gününde yanında olmamı istediğinde hayır deme şansım kalmamıştı. Hatır için çiğ et meselesi burada devreye giriyordu.
Bugün daha yirmi ikisinde dünya evine girmeye karar vermişti. Erken miydi? Bu o'nun bileceği işti. Bu konuda kimsenin söz hakkı olmadığı halde herkesin her zamanki gibi bir fikri vardı. Onlardan değildim, beni tanımıştı. Beni ilgilendirmeyen konular hakkında tek kelime etmezdim bu yüzden ona her zaman ne olursa olsun yanında olacağıma dair yemin vermiştim.
Ceket kollarımı düzelttim, amcamın gelmesini bekliyordum. Gelirse bana emanet ettiği arabasının anahtarını ona verecektim. Eski milletvekili olmanın dezavantajlarından biri olsa gerek çevresindeki bitmek bilmeyen kalabalıktan sıyrılıp benim olduğum tarafa gelemiyordu.
Düğün romantik bir filmin ana karakterlerin birbirlerini yıllar sonra gördükleri bir davet gecesinin sahnesine ait gibiydi. Eren burada olsa bu samimiyetsizlik karşısında demediğini bırakmazdı, sonra da sarhoş olur kıvıra kıvıra sahneden inmezdi. İzlemek pek keyifli oluyordu.
Yengemin istedikleri bir bir yapılmıştı. Eski bir milletvekili olsanız da sosyetenin biricik göz ağrısının avucundaysanız hayır demek çokta işe yaramıyordu. Bu zamana kadar gözlemlediğim kadarıyla zaten amcamda yengemin bir dediğini iki eden biri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
Teen FictionBir gece de planladığım geleceğim, bir başka gece sonlanacaktı. Ya zafer dolu bir gülümsemeyle geçmişi silip önüme bakacaktım ya da annem ve kız kardeşim tanıdıklarını düşündükleri ama neredeyse tanımadıkları soğuk bedenimin gömülü olduğu mezarımın...