BÖLÜM 1 • Düşmüş Melek

119 16 3
                                    

Bomboş bir beyazlık olağanüstü edasıyla her yeri kaplıyordu. Lynne, göğsünde ki boşlukta ritimsizce atan bir organ hisseder gibi olduğundan bayılabilecek kıvama gelmişti bile. Şaşkındı. Köklerinin başladığı yer muamma olan, sarmaşıklarla bezeli dev bir ağacın dalına oturmuş, sağ yumruğunu insanların kalbinin yer aldığı noktaya sertçe bastırmıştı. Sol göğsü biraz önce sezdiklerinin aksine şu an bir taş kadar sakin ve katıydı. Oysa o dakikalar önce elinin altında kalan kısmın deli gibi attığına yemin edebilirdi. Neden? Ortada bir şey yokken bu şekilde hissetmesi saçmalığın daniskasıydı. İnsan kılığına girmesi gereken bir görev dahi almamışken, kısa bir an için onlara özgü bir uzva sahip olduğunu hissetmişti.

Burada daha fazla boş boş oturamayacağını biliyor olduğundan yavaşça havada süzüldü, basacak yer yoktu ancak bu koca boşlukta insan gibi düşecek değildi. Asılı kaldığı havada kısa adımlar atarken, insan animasyonlarındaki peri cinlerini andıran Michael uçarak yanında bitmişti. Lynne bembeyaz uzun bir elbise giyiyordu, Michael ise yeşil, insanların takım elbiselerini andıran tuhaf bir kumaş giyinmişti. Lynne gördükleriyle gözlerini şaşkınca kırpıştırdı, ne zamandan beri cennet bu tür giysilere izin veriyordu? Oysa Lynne her zaman insan modasının bir sanat olduğunu düşünürdü. Bulundukları yerin bu denli soğuk, amaçsız ve sıkıcı olması onun bu boşluğun altındaki renkli dünyada yaşanan acıları bile kıskanmasına neden oluyordu.

İnsanlar doğuyor, büyüyor ve ölüyordu ancak bir aileye, sevgiliye ve zevk aldıkları bir çok şeye sahiplerdi. Düzgün bir şekilde yaşandığında ölümün bile huzurlu olabileceği kesindi. İnsan olsaydı, bunun tadını mutlaka dibine kadar çıkarırdı.

"Nereden geliyorsun böyle? Seni en son tanıdığım insan olan George dedeye benzettim. Zavallı adamın torunu ile arasını düzeltmeye yardım ediyordum ancak son kavgalarında kalbini o şekilde tutup büyük bir kriz geçirmişti."

Michael büyük ihtimalle bu dehşete düşmüş ifadeyi George dedenin torunun işlediği günahın ne kadar büyük olduğunu düşündüğü için yapıyordu. Ama öyle değildi, ona kalırsa George dede torununu çok sevdiği için, üzülmeye dayanamamıştı. Yaşanan yanlış anlaşılmanın sonuçları korkunçtu, evet korkunç olan kesinlikle buydu.

"Bir an için ne kadar soğuk olduğunu düşündüm."

"Bazen şefkat duygusuna sahip olduğunu düşünüyorum Lynne. Şeytanları kıskançlıktan çatlatan güzelliğin, insan gibi düşünme kabiliyetin melekleride kötü yola sokacak."

"Ben böyle bir şey..."

"Biliyorum, endişelenme."

Michael karşısında ki meleğin lafını kesip sevimli bir şekilde göz kırptığında, Lynne onun kesinlikle bir peri cini gibi göründüğüne emin olarak kıkırdamıştı. Yapması gereken işler olduğu bir gerçekti. Burada benim kalbim mi var gibi saçma düşüncelerle daha fazla vakit kaybedemezdi. Eğer aksattığı bir iş yüzünden insan hayatında ciddi yaralara sebep olmuş olaylar yaşanmışsa sonsuza kadar cehennem azabı çekecekti. Kanatları bu acıyı kaldıramazdı.

"Benim gitmem gerek."

Lynne alçak, ipeksi sesi ile Michael'a söylediğinde Michael donmuş bir şekilde başını salladı. Lynne bunu fark edemeyip kanatlarını açarak daha aşağılara süzüldü, tamamen gözden kaybolana kadar ise Michael ardından baka kalmıştı.

"Bir an... insan olduğunu düşündüm..."

▪▪▪

Henüz dört yaşında olan çocuğa çatık kaşlarla bakıyordu Lynne, hayatında bu kadar asabi bir çocuk insan daha görmemişti. Neredeyse bin yıldır kırışmayan alnı kırışacaktı ama direndi, bu şekilde pes edemezdi.

STARDUST // HUNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin