Sabun Kokulu Adam

643 13 2
                                    

Okul... Binlerce ergenliğe girmiş kızın ve hormanları tavan yapmış erkeğin toplanıp, garip hocalar eşliğinde kısıtlamalara uğratılan bir pislik yığını. Burda hayatta kalmak için diğerlerinden daha zeki ve kurnaz olmak gerekiyor. Sonuçta topukluların kirlenmeden zirveye ulaşmak için diğerlerini ezmen gerek dimi?. Ancak o zaman saygı duyulursun. Ah evet unutmadan birde güzellik konusu var. Eğer güzelseniz %50 şansınız var demektir. Sexi bir kalça hareketinin ve somurtmaktan sarkmış dolgun bir dudağın yapamayacağı şey yok. Bende bu bileşenlerin hepsi mevcut tanrıya şükür.

Diğer kızların aksine "güzelsin" lafını duyunca hayır çok çirkinim gibisinden tavır gösteren biri değilim. Evet harika bir fiziğim ve mükemmel bacaklarım var. Gözlerim iri ve mavi. Ayrıca gurur duyduğum uzun kestane rengi saçlarım var. Evet tatlım ben kesinlikle kusursuzum...

Başucumda çalan saat beni deli ediyordu. Kim lanet saatlere böyle iğrenç sesler koyardı ki. Elimle saatin üstünde bulunan minik düğmeye dokunmaya çalıştım. Ufak bir dokunuş bağıran saati susturmaya yetmişti dikkatlice tırnağıma baktım. Tabikide kırılmadı. Yataktan kalkıp etrafıma bakındım benim tarafımdan dizayn edilmiş mükemmel odam. Beyaz odanın içindeki çoğu şey pembe tonlarındaydı. Yatağın hemen karşısında makyaj malzemelerinin bulunduğu yuvarlak aynalı bir masa vardı. Masanın solunda şık ve beyaz ahşap dolap bulunuyodu. İnce işlemeleri bile ben pahalıyım der gibi bana bakıyodu. Dolabın yan tarafında pencere pencerenin karşı duvarında ise kapı bulunuyodu. Hızla yataktan kalktım ve tek krallığım olan okul için hazırlanmaya başladım. Yeni gün yeni eğlenceler demek dimi ?

Kapının önünde beklerken ayağımı sinirle yere vurmaya başladım. Nerde kaldı bu çocuk? Manikürlü parmağımı telefonun ekranında gezdirdim ve jacke mesaj attım:

-NERDESİN?!?!?

cevap beklediğimden bikaç saniye daha geç geldi:

-Çok üzgünüm bebeğim hemen geliyorum, trafik felaket

-Umrumda olması mı gerekiyor?

-5 dk sonra ordayım

Cevap vermedim. Eğer gelmezse başka birini ararım ve bunu o da iyi biliyo. Jack ile 1 haftadır çıkıyoruz, okulun tiyatro bölümünde başkan. Onunla sırf başrolü kapmak için çıkmıştım ve bu artık tam bir eziyet. Yakışıklı sayılıcak bir yüzü var yuvarlak bir surat yavru köpek tarzı iri kahverengi gözler, uzun bir boy ve kısa kesim kumral saçlar. SIKICIIIII. Beni pek cezbettiğini söyşeyemem.

Bu düşüncelere dalmışken yolun başında beliren siyah ford arabayı gördüm. Kapının önünde yavaşladı ve sürücü koltuğundan çıkıp bana doğru ilerleyen jack'in düzgün gülüşlü suratını gördüm:

-Çok üzgünüm adalyn cidden çok kötüydü yollar. Sabahın bu saatinde hemde inanılacak gibi değil dimi. Aç mısın yedin mi bişeyler ? Daha okula geç kalmadık istersen bişey...

Elimi dur şeklide havaya kaldırdım. Jack beni yavru köpek gibi izliyordu:

-Başımı şişirdin. Bu kadar çene yapıcak ne var anlamıyorum. Ben yedim yemek ama bi kahve fikri fena değil.

Jack anlamamış olucak ki gözlerimi üstüne dikip hadi işareti yaptım ve birden harekete geçerek bana arabanın kapısını açtı. İçeri oturur oturmaz deri kokusu midemi bulandırdı. Hemen arabanın diğer tarafına geçip sürücü koltuğuna yerleşen jack bana kaçamak bir bakış attı:

-Kemerini bağlasan iyi olur.

Gözlerimi devirerek ciddi misin harekeri yaptım. Sağ elimin tırnaklarını ona doğru uzatıp:

-Bunu görüyor musun ? Bu 1 günlük bir çalışma sonucu zahmetle yapılmış manikürlü bir tırnak. Yani kırılırsa bende senin arabanın o güzel camlarını kırarım tatlım anladın mı ?

En tatlı gülümsememle jacke baktım. Salak şey ne kadar da çok korktu. Hemen önüne dönüp arabayı ilk vitese taktı ve yol boyunca gözünü yoldan ayırmadı. İşte güzel bir gün başlıyor, kimse moralimi bozamaz.

Sanıyordum ama herşey daha yeni başlamaktaydı...

Arabayı okulun birkaç sokak gerisindeki minik bir parkı olan havadar bir cafenin parkına park ettik.

Jack benim tarafıma koşup kapıyı açtı. Jack benle hemen hemen aynı boylara sahipti. Topuklu ayakkabıyla onu birkaç santim geçmiştim hatta. Beyaz cafe benim tarzım değildi çok..çok sıkıcıydı. İnsanlar çok sessizdi ve herkes önündeki işle meşguldü. Somurttuğumu gören jack:

-Beğenmedin mi ? Sakin biyer seversin diye tahmin etmiştim.

-Beni deli ediyosun biraz susar mısın ? Artık çok geç tamam mı başka biyere gitmek daha fazla zaman alır ve ben o iğrenç deri kokusunu bidaha koklarsam kusmaya başlıcam.

Cafenin merdivenlerinden çıkmaya başladım insanlar beni fark etmeye başladıklarındaki o şaşkınlığı seviyordum. Şu değersiz insanlar evet evet bakmaya devam edin biraz kıskanın. Küstah bi gülümsemeyle insanların arasından geçtim ve bir çiftin yanında bulunan beyaz pervazlı bi bencerenin yanına oturdum. Biraz eğlence vakti. Jack karşıma oturdu onu tamamen unutmuşum. Yüzüme bakıp ne istediğimi sordu

-Benimle çıkıyosun ama bilmiyorsun öyle mi beni kızdırmaya mı çalışıyosun!

Sesimi inceltip daha çok somurttum. Çevredekiler büyülenmişti. Yanımda bulunan çiftteki çocuk bana kaçamak bakışlar atmaya başlamıştı. Güzeeel. Jack özür dileyip içicekleri almaya gitti. Çenemi nazikçe dirseğimin masada olduğu elimin içine yerleştirdim ve pencereden dışarıyı seyretmeye başladım dışarda işine yetişmeye çalışan telaşlı insanlar ve dolanıp duran hayvanlar vardı. Hafif bir rüzgar esti. Rüzgar ağacın yaprklarını dürterek arasından geçerken o bilindik sesi çıkardı. Gözlerimi kapadım ve burnuma gelicek kokuları bekledim. Taze defne ve nane kokusu beni içine aldı. Biyerlerde bir tahta gıcırtısı duyuldu. Bi dk defne ve nanenin içinde sabun kokusunun ne işi var ? Gözlerimi hızla açtım. Az önceki huzurlu hava gitmişti. Etrafıma bakındım herşey normaldi. Jack nerde kalmıştı ? Bu çocuk beni deli ediyordu. Ondan hemen kurtulmalıyım. Arkamdan gelen ayak sesini duydum. Muhtemelen bu o diye düşündüm. Tüm sinirimi yüzüme yansıtmaya başlamıştım ki birden o çok tabıdık koku beni içine aldı. Taze defne ve nane kokusu eşliğinde sabun. Ani bi hareketle dönmeye çalışıp ayağa kalkmak kötü bir fikirdi. Çünkü kafamın tepesi tepsiye sertçe vurdu ve tepsideki soslu makarna eşliğindeki kola kafamdan aşağı döküldü. Siyah ceketimin omuzlarından makarna sarkıyordu. Şaşkınlıkla karşımdakine baktım. Öfkeyle soluyunca burnumu makarna kokusuna karışmış defne nane ve sabun üçlüsü doluştu. Karşımda bana müzip bir gülümsemeyle bakan ama gözleri belayı anlatan sabun kokulu adam duruyordu...

İLK BÖLÜM SONU....

Devamı gelicek, beğenmenizi ümit ediyorum. Yorum yapmaktan çekinmeyin.

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin