İlkbaharın en sevdiğim havası bu. Ne yakıyor ne de üşütüyor. Ilık ılık esiyor. Tabii ki bu havayı fırsat bilip bahçede keyif yapıyorum. Yapabileceğim başka bir şeylerin olmaması üzerine şu an en iyisi bahçede olmak diye düşünüyorken birden aklıma dün Selin’in verdiği hediye geldi.
Soğuk ve duvarları arkasında saklanan biriyim. Duvarlarının arkasında onlarca şey saklayan ama hiçbir sıkıntısı yokmuş gibi görünen. Hani şu sınıfta pek konuşmayan kızlardan. Hiç kimse ile yakın arkadaş değilimdir. Olan arkadaşlar da sadece okul içinde.
Selin, okula geçen hafta başlayan ve sürekli yanımda gezen kız. Sınıfta o kadar boş yer varken benim yanıma oturdu ve sürekli konuşmaya çalışıyor. Böyle davranmasa belki ona daha yakın olabilirdim ama sanırım bu mümkün değil. Çenesini tutabileceğini sanmıyorum.
Düşünceleri hemen aklımdan kovup hamaktan yavaşça kalkerken kulaklığımı da çıkardım. Eve doğru ilerlerken Justin Timberlake – Mirror’u mırıldanıyordum. Ah bu adam hayallerimin baş tacı.
Merdivenleri de hızlıca çıkıp odama yöneldiğimde evin kapısının açıldığını duydum. Sanırsam annem gelmişti. Aldırış etmeden odama girdim ve Selinin verdiği hediye paketini alıp kendimi yatağa attım. İlk defa hediye alıyorum diyebilirdim de bu kız doğum günümün yarın olduğunu nereden biliyordu onu bilemiyorum. Yavaşça paketi açtım ve şaşkınlıkla yatakta doğruldum. Bir günlük mü? Üstünde de bir not;
‘’Duvarlarını yıkmayı başaramayacağımı biliyorum ama senin gibi bir arkadaşa sahip olmayı çok isterim. Anlatamadıklarını anlatman, içini dökmen için. –Selin’’