Sabah kalktığımda çok dinçtim. Annem evde yoktu. İş için birkaç haftalığına Almanya'ya gitmişti. Annem sık sık iş seyahatleri yapardı o yüzden buna alışkındım. Annemin arabası garajda duruyordu. Bana onu istediğim zaman kullanabileceğimi söylemişti. Lise sondaydım. Yani tam olarak 18 yaşında. Ehliyetim ve yasal olarak araba kullanma hakkım vardı. Dünkünün aksine bugün saçlarımı bağlamış ve her zaman sıktığım annemin bana 18. Yaş günümde aldığı parfümü sıktım. Parfümün çok hafif ama etkileyici bir kokusu vardı. Tabii ince camdan yapılmış şeffaf uçuk pembe kabı da onu sevmem için bir sebepti. Dün takmayı unuttuğum ucunda ufak bir halka olan gümüş kolyemi boynuma taktım. Bu kolye olan büyükannemin bana son hediyesiydi. Ayna da kolyeye bakıp gülümsedim. Bu kolyeyi takınca yanımda sanki büyükannemin varlığını hissediyorum gibiydi. Sanırım dün takmadığım için olmuştu o uğursuz şeyler. 'Üff, Begüm bırak şu batıl inançları' dedim kendi kendime. Evet, artık hazırdım. Annemin, masanın üzerine bıraktığı araba anahtarını alıp garaja doğru yürüdüm. Annemin arabası kesinlikle çok güzeldi. Zaten Porsche'lere karşı acayip bir ilgim vardı bir de rengi kırmızı olunca. Ohh, mükemmel! Arabaya bindim ve anahtarları çevirip gaza bastım. Birkaç dakikaya okula gelmiştim. Arabadan inip kapıları kilitledim. Ve okulun girişine doğru yürüdüm. Bu sırada bir çocukta benimle yürümeye başladı. Ona 'Sen de kimsin?' dercesine baktım.
-Selam, ben Eren, dedi gülümseyerek. Gülümsemesinin harika olduğunu itiraf etmeliydim.
-Ben Begüm, dedim gülümseyerek.
-Evet, adını duyuyorum. Senden çok bahsediliyor, Begüm, dedi.
-Ciddi misin? Ahh bu iğrenç bir şey, dedim somurtarak.
-O kadar da kötü değil, dedi gülümseyerek. Ve devam etti.
-Ben sosyal yardımlaşma grubundanım. Babam Denken Holding'in iyi sekreterlerindendi. O yüzden Selim Bey beni buraya bedava gönderdi. Yani bu okula geldiğim de beni bayağı ezmişlerdi diyebilirim, dedi acı bir şekilde gülümseyerek.
-E-Eren ben gerçekten üzüldüm, diyebildim bu okuldaki hayvanların onu nasıl üzdüğünü anlayabiliyordum. Aramızda bir sessizlik oluşmuştu. Giriş kapısından içeri girdiğimiz anda bir ıslık ve alkış koptu.
-Evet sosyal yardımlaşma çocuğu ve yeni kız! Sizce de harika bir çift olmamışlar mı?, dedi bir ses bunu söyleyen Kuzey'di. Ve o bunu söyledikten sonra arkadan alkışlarla beraber topluca bir ''Evet!'' sesi çıktı. Eren'in yüzündeki ifadeyi görebiliyordum. Yüzü kaskatı kesilmişti.
-Ne oldu Soydaş? Annene mi koşacaksın? Ahh dur bir dakika senin annen yoktu değil mi? Seni küçükken terk edip gitmişti, dedi Eren'in zor durumda olduğunu biliyordum. Elleri titriyordu. Ve Kuzey devam etti.
-Ah annesiz büyümek zor olmalı. Üvey annenle iyi anlaşıyor musun Soydaş? Bak onu da unutmuşum o da seni evden kovmaya kalkmıştı değil mi? Ne kadar acı... Her zaman sevilmeyen ve aslında dünyada olmaması gereken bir hiç olarak yaşayacaksın, demişti ve Kuzey sabrımı taşırmıştı. Bu herif kendini ne sanıyordu. Eren'in elini sıkıca kavradım. Bir spiker edasıyla konuşmaya başladım.
-Kuzey Denken, iş kolik bir anne ve oğluyla hiç ilgilenmeyen bir babanın oğlu. Ablası o küçükken baskıya dayanamayıp evden kaçmıştır. Sevgisiz büyüyen bu küçük çocuk Kuzey. Sert görünümün altında aslında zayıf ve sevgiye mahrum bir çocuk barındırmaktadır. Sence de biraz klasik değil mi Denken? Bu hikayeleri çok duymadık mı?, dedim ciddi ama bir o kadar da alaylı bir ses tonuyla. Kuzey'in yüz kaslarının gerildiğini hissediyordum.
-Bu arada daha demin söylediğin o sözler vardı ya, onları ancak senin gibi aşağılık bir herif söyleyebilirdi zaten, dedim ve Eren'nin elinden tutarak onu sürükleyip dışarı çıkarttım. Arkamdan söylenen tehditleri duyabiliyordum. Kuzey Denken delirmişti. Evveeeet! Begüm-1 Kuzey-0! Bu roundun galibi Begüm Toprak! Ve işte düşüncelerim yine birileri tarafından bölünüyordu.
-Begüm sen daha demin ne yaptın?, dedi Eren. Belli ki hala olanları unutamamıştı.
-İçimden geleni, dedim gülümseyerek.
-İçinden gelen psikopat bir çocuğu kendine düşman etmekse, evet başardın, dedi somurtarak. Hala tuttuğum eline baktı ve aniden elini çekti.
-Begüm bu okul benim için bir cehennem. Senin içinde bunun olmasına izin verme. Kazananın tarafında ol. Yani Kuzey ya da Utku'nun, dedi.
-Neden bunu yapacakmışım?
-Begüm zaten bu son sene onlara bulaşma ki sana bu seneyi zehir etmesinler.
-Bana kimse ne yapacağımı söyleyemez. Sen de dahil, dedim ona kızmıştım yürümeye başladım. Bugün daha fazla okulda kalmak istemiyordum. Müdirenin odasına çıktım ve karnım ağrıyor bahanesiyle bugünlük okuldan izin aldım. Ve arabama bindim. Eve geldiğimde beni kendime getirebilecek en iyi şeyi yapmaya karar verdim. Alışveriş! Üzerimi hemen değiştirmek için odama çıktım. Üzerime fuşya bir tişört altına ise beyaz bir şort giydim, çantamı aldım ve ayakkabılarımı da giyip arabama bindim. Arabayı sürmeye başladım yaklaşık beş dakikaya alışveriş merkezine gelmiştim. Alışveriş merkezinde iki saat içinde mağazalar arası kendimi kaybetmiştim. Sonuç olarak sadece bir kot şort ve şifon bir gömlek alarak alışveriş merkezinden çıkmıştım. Arabaya bindim ve sürmeye başladım eve geldiğimde arabayı garaja park ettim ve tam evin girişine adım atmıştım ki arkadan bir el peçeteyle ağzımı kapattı. Ne olduğunu anlayamadan göz kapaklarım ağırlaştı. Ve kim olduğunu bilmediğim birinin kollarına düştüm. Daha sonrasında ise uyandığımda eski bir yerin içinde yalnızdım. Muhtemelen bir bodrum katı olduğunu düşündüğüm yerde oturuyordum. Demir bir kapı dışında pencere ya da başka bir şey yoktu. Demir kapıya gittim ve sert bir şekilde vurdum. Hiç ses gelmemişti. Burada bir koku vardı. Kokuyu derin bir şekilde içeri çektiğimde doğalgaz kokusu olduğunu anladım. Bunların amaçları beni öldürmek mi? Korkutmak mı?
Bir saattir buradaydım. Ve astımım vardı öksürüklerim başlamıştı. Astım ilacı da yanımda değildi. Öksürüklerimin artarken bir çift elin beni kaldırıp kucağına aldığını hissettim.