Ona baktığımı farkedince, kafasını kaldırıp bana gülümsedi ve ayağa kalktı. O kalkınca Jimin de eş zamanlı ayağa kalktı. Aman Tanrım, bu tarafa geliyorlardı. Jungkook'u masanın altından dürttüm fakat, o hala gözlerini Jimin'den ayıramıyordu..
ו×
Masamıza yaklaştıklarında, telefonumu elime alıp bir şeyle uğraşır gibi görünmeye çalıştım. Hoseok;
- Hey, sen Namjoon'un kardeşisin değil mi? Taehyung'dı galiba?
+ Evet, doğru. Hoseok değil mi?
- Evet, bu da arkadaşım Jimin. Abin parti için bizi de davet etmiş. Gelip bir bakayım dedim.
Konuşmasını bitirdikten sonra bana baktı ve yeniden kafasını çevirip
- Imm, o zaman gece görüşmek üzere!
deyip bize kafasıyla selam verdi ve Jimin ile bahçeye indiler.
+A-man Tan-rım! Yoongi yakından daha da mükemmel görünüyorlardı farkettin mi?! Bu gece bizim gecemiz olmalı. Bu şansı bir daha yakalayamaya biliriz!
Merdivenlere bir daha bakıp JungKook'a döndüm
- KESİNLİKLE ÖYLE OLMALI! Aman Tanrım, parfümü burnumu kutsadı resmen! Ah, siktir ne giyeceğim şimdi ben?
JungKook hızlı bir şekilde konuştu;
+ Ben diyorum ki, dışarı çıkalım. Hem ders biyoloji, kim uğraşır o buruşuk suratla?!
Taehyung'a 'sence gidelim mi?' dercesine baktık.
Başını geriye atıp gözlerini devirdi.
- Tamam, gidelim hadi.
Heyecanla ellerimizi çırptık. Çantalarımızı alıp bahçeye indik.
JungKook;
- Namjoon hyung bizi alamaz mı?
+ Bekle.
Taehyung telefonunu çıkarıp abisini aradı. Bir kaç dakika bekledikten sonra telefon açıldı.
- Alo, Taehyung?
+ Hyung, bizi okuldan alabilir misin? Bir yere gitmemiz gerek.
- Tae, partinin bu akşam olduğunu biliyorsun. İşim var.
+ Ama Hyuuuuuuuung, lütfeeeeen!
- Taehy-
+HYUUUUUUUUUNG!!
-Of, Tae. Ben gelemem fakat arkadaşımı yollarım o sizi bırakır. Oldu mu?
+O da olur Hyung, teşekkürler.
+Bu arada, kimi yollayacaksın?
- SeokJin. Neyse, şimdi kapatıyorum. Bekleyin biraz gelecek.
+ Tamam, hyung. Seni seviyorum.
Taehyung telefonu elinde tutup bize baktı.
+ SeokJin bizi alacakmış.
JungKook bir anda gülmeye başladı. Sesini inceltip Taehyung'un taklidini yaptı;
- Hyung, Seni seviyoruuuuuuum.
+ Seni serseri!
Taehyung ve JungKook ile koşuşturup gülerken onları izleyip bende gülmeye başladım.
O sırada yakışıklı bir adam okulun kapısından içeri girdi. Taehyung'a bağırdım;
- Tae, sanırım geldi!
Tae durup adama baktı ve yanına gidip selam verdi.
+ Merhaba hyung. Um, biz alışveriş merkezine gidecektik abim meşgul olduğu için gelemedi.
- Sorun değil, Tae. Bende zaten kuzenimi almaya geliyordum.
+ Peki hyung.
Yakışıklı adam yanımıza gelip bize selam verdi.
- Selam.
Hepimiz eğilip selam verdik.
- Biraz beklememiz gerekecek iki kişiyi daha alacağız.
Jungkook ile birbirimize baktık.
Yarım saat kadar bekledik ama gelen yoktu. Ayağa kalkıp bağırdım;
+ Yarım saattir burada bekliyoruz ve beyler kıçını kaldırıp gelemedi bir türlü. Gidelim artık!
- Geldik ufaklık, sakin ol.
Arkamı dönüp konuşan kişiye baktım.
Nerede kalmıştı şimdiye kadar?
Seokjin konuştu
- Eveeeet onlarda geldiğine göre, gidebiliriz.
Önden giderek bize arabanın yolunu gösterdi. Tae'de onu yanından ilerliyordu, bir şey konuşuyorlardı. Bu anıyı aklıma kaydettim, daha sonra soracaktım. 4 kişi yan yana, öndeki iki kişiyi takip ediyorduk.PJM + Evet, nasıl oturuyoruz?
JHS- Tamam, Tae öne geçsin, biz dördümüz arkada otururuz.
MYG- Neden Tae öneymiş?
Bana baktılar.
KTH- İstersen sen geçebilirsin, Yoon.
Hoseok ile yanyana oturmak, önde oturmak, hm..
Cevap zaten belliydi.
MYG- Boşver Tae, sen otur. Gidelim artık hem.
Ben böyle deyince herkes arabaya yerleşti. Cam kenarında Jimin, onun yanında Kook, Kook'un yanında ben, benim yanımda ise Hoseok vardı.
Heyecandan ikide bir okul eteğinin uçlarını çekiştiriyordum.
JHS- JungKook, hep böyle misin? Çok sessizsin.
JungKook kafasını ona çevirdi. Gergindi ve bu yüzünden okunuyordu.
- Ah, evet. Genelde böyleyim affedin.
PJM- Affedilecek bir şey yok. Boş konuşmaktansa sessiz olmak iyidir.
Hoseok'a bakınca kendimi tutamadan güldüm. O da bana baktı ve güldü.
Ah, ona bu kadar yakın olmak tanrının bir lütfuydu.🌻💫