Chill 15.Bolum

16 1 0
                                    

Deniz’i beklerken soyledigim kahvemden bir yudum daha aldigimda iceri girdigini gordum. Beni gordugunde, yuzune her zaman yerlestirdigi gulumsemeseni yerlestirmeye gerek duymayarak karsimdaki sandalyeye oturdu.

“ “Belani sikecegim senin Deniz, agzina sicayim pezevenk herif” diye aranmami neye borcluyum Melek?” diye sordu bana bakarak.

“Pelin’i sikip birakmak nasil geliyor kulaga?”

Yuzune alayci bir gulumseme yerlestirip, basini one egdi usulca. Dalga gecercesine iki yana sallayip, tekrar gozlerime dikti resmen alev fiskiran gozlerini. “Pelin mi soyledi bunu?”

“Hayir, Pelin soylemedi Deniz. Cunku Pelin, senin onunla sevistigini saniyor. Klasik Deniz olup, agzinin icine dusen kizlardan birine yuz verdigini saniyor. Benim merak ettigim, cok aradin mi? Illa Bicem olacak diye kastin mi yani?”

“Bicem’le ne derdiniz var anlamiyorum bile ben sizin- hem, hem konu da bu degil zaten. Konu senin, daha ne oldugunu anlamadan, dinlemeden, bana pezevenk demen. Lan her aninda yaninda olayim senin, gecenin bir yarisi sarhos halinle barlardan toplayayim, ilaclarini kendi ellerimle icirmeye calisayim sana; Efe olmaya calisiyim senin icin, sen bana- neyse ya, bir kendine gel de sonra konusalim demeye gelmistim ben” dedi sandalyesini iterken.

“Deniz-“ dedim kalkmasina karsilik koluna uzanip.

“Melek bak kalbini kiracagim. He bu arada ufak bir tavsiye, bir dahakine sevgi diye bir seyin varligindan haberiniz olsun ikinizin de. Insanlarin duygulari olabildiginden. Konusmayalim bir sure” dedi kolunu cekip, arkasini bile donmeden cekip giderken.

Pelin’i aramak icin elime aldigim telefonu, masaya koydum tekrar. Daha da uzulmesine gerek yoktu. Deniz hakli falan degildi, yaptigi tamamen haksizlikti hatta. Bicem’i sevmiyordu, seviyorsa bile “askindan olecek kadar” bir sey yoktu aralarinda. Iki gunde olmasi imkansizdi. Aralarindaki de her neyse, arkadaslarindan daha onemli olmamasi gerekiyordu.

Hesabi istemeden masaya cantamdaki elli lirayi birakip, kalktim. Tam kapidan cikiyordum ki, Ali’ye carpti gozum.

Gunes gozluklerimi basima itip, “Ali” diye seslendim.

Basini cevirip, beni gormesi uzerine yuzune nazik bir gulumseme yerlestirdi. Yanima gelip, nazikce belime sarildi. “Melek, degil mi?” diye sordu.

Adimi bile bilmemesi uzerine basimi one egip, kikirdadim. Ona degil, kendime guluyordum. Adimi bile hatirlamayacak bir adama butun gece “seninim” diyerek kendimi birakmistim.

“Melek, evet” dedim tekrar basimi kaldirdigimda.

“Ya arkadasim bekliyor beni, cok sevindim tekrar gordugume. Gorusuruz” dedi cevabi bile beklemeden arkasini donup giderken.

Hic bir sey soylemeden, yoldan gecen taksinin durmasi icin elimi kaldirdim. Iceri binip, “Yenikoy” dedikten sonra, basimi cama yasladim usulca. Neden bu kadar sinirim bozulmustu, neden icimde yine bu bok gibi his vardi anlamiyordum.

Bu kadar daginik olmanin en nefret ettigim yani buydu zaten sanirim, kendimi anlamiyordum, anlayamadigim icin kendime sinirleniyordum.

Eve geldigimde, kapida bekleyen Tolga’yi gordum. Kapinin onune oturmustu, bacaginin kenarinda ise iki kahve vardi. Beni gormesi uzerine ayaga kalkti.

“Ne yapiyorsun ya burada sen?” diye sordum gulerek.

“Sana kahve getirmistim, evde yokmussun. Telefonumu unutmusum ben de, beklemeye karar verdim o yuzden” Omuzlarini silkeleyip, yerdeki kahve bardaklarini alip, ekledi; “Gecen seferki gibi chai latte almistim ama once benimkini, sonra da seninkinin yarisini ictim. Soguyordu zaten”

ChillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin