Yoksa plana sadık kalmayacaklar mıydı? Hades ortalıkta boş boş dolanmaya başlamıştı. Kafasında bir sürü düşünce vardı. Eğer kardeşleri ve diğer Olimposlular plana sadık kalmazlarsa bu Hades'in sonu olacaktı. Zaten bu plan başından beri Hadesi 'in aklına yatmamıştı. Başarısız olma ihtimalleri çok yüksekti. Ama güçlerini kaybetmek istemiyorlardı. Güçlerini geri kazanmak için hepsinin hedeflerine ulaşması gerekiyordu. Özellikle de en büyük hedefi. Bütün güçler O'nun içinde gizliydi. Ya O'nu bulup yok edeceklerdi ya da kendileri ölecekti...
120.000 yıl önce... (DAPHNE)
120.000 yıl önce Tanrılar ve bir kız arasında çok büyük sorunlar ortaya çıkmıştı. Güzeller güzeli Daphne ve Tanrıların Kraliçesi Hera arasında bir arbede olmuştu. Daphne'ye aşık olan Zeus Daphne ile sevgili olunca Hera sinirlenip Daphne'yi bir ağaca çevirmişti. Tanrıçalar ve gazapları. Daphne tam 120.000 yıldır ağaç olarak yaşıyordu. O günden beri de herkes Daphne'yi unutmuştu. Ama kimse bilmiyordu ki Daphne onlara büyük bir öfke duyuyordu. Bir gün Zeus'un yarattığı fırtınalardan birinde Tanrıların içeceği olan Ambrosia Daphne Ağacına düşmüştü. Bu da 120.000 yııl sonra Daphne'nin uyanmasını sağlamıştı.
Gözlerimi yavaşça açtım. Kafamı kaldırıp etrafa bakınmaya başladım . Sonra Tanrılarla olan hesabımı hatırladım. Vücudum intikam ateşiyle kavruluyordu. O andan itibaren onlardan intikam alacağıma yemin etmiştim. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Bu kadar zamandan sonra yürümek çok zor geliyordu. Vücudumun her yeri ağrıyordu. Adım attıkça canım acıyordu. Nefes almayı bile unutmuşum. Ormanın içinde yürümeye başladım. Asla Tanrıların gerçek yüzünü görememiştim. Sadece ruhlarını görebilmiştim. O sırada yağmur yağmaya başladı. Ormanın içinde yürümeye devam ettim. Yürüdükçe kaslarım açılıyordu. Tamamen savunmasızdım ama zekamla herkesi alt edebilirdim. Buna inanıyordum. Zamanında Athena'yla birlikte yaşamıştım. Onun savaşçılarından birisiydim. Onun o zeka ile parıldayan gözlerini hala hatırlıyordum. Asla ona karşı bir öfke hissetmiyordum. O iyi birisiydi. Ağaca çevirildiğim gün Hera'ya karşı gelmişti. Yağmur daha da hızlanmıştı. Ormanın içine gelmiştim. Çalılıkların içinden bir ses geliyordu. Kafamı çevirip sesin geldiği yere döndüm. Kimse gözükmüyordu. Etrafı kokladım. Değişik ıslak bir koku geliyordu. Yılların tecrübesi. Yanıma yaklaşanları hissedebiliyordum. İçimde kopan fırtınalara karşı olarak gökyüzü gümbürdedi. O sırada çalılıkların arasından birisi çıkıverdi. Esmer ,uzun boylu ,kaslıve çok yakışıklıydı. Tişörtü yoktu. Islanmıştı. Yanıma yanaştı. Ölüm gibi kokuyordu...