Esmer Yabancı açısından...
Karşımda gördüğüm kıza tek kaşımı kaldırarak baktım. Böyle bir kızın ne işi vardı buralarda? Denizden çıktığımdan beri tek bir insanla karşılaşmamıştım. Şimdi neden bu kız birden karşıma çıkıvermişti ki?Yavaş yavaş yanına yaklaşıp kokusunu içime çektim. Ağaç gibi kokuyordu. Ve üzerinde de biraz ölümsüzlük kokusu vardı. Bu nasıl olurdu? Ölümsüz gibi durmuyordu ama vücudunda ölümsüzlük kokusunu taşıyordu. Kızla sohbet etmek için gülümsedim:
"Selam." Kız korkuyordu. Cevap vermek için tereddüt ediyor gibiydi. Güzel kızdı. Ama burada ne işi olduğunu anlamam gerekiyordu Sonuçta burası Ölümsüzlerin Ormanı'ydı. Burada dolaşması için deli olması gerekirdi. Sonunda cesaretini toparlayıp cevap vermeye karar verdi:
"Selam" Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki ne dediğini anlayamamıştım bile. Cesur muydu? Hayır. Aptal mıydı? Evet. Madem korkuyorsun ne işin var ormanda?
"Kimsin ve bu ormanda tek başına ne arıyorsun kızım?" Ops biraz kaba davranmıştım sanki. Erkek de olsam bu kadar kaba davranmam gerekmiyordu. Sonuçta karşımdaki bir bayandı. Tanrı Poseidon aşkına ne diyorum ben ya? İçimde taşıdığım bütün güce rağmen asla kibar olamamıştım. Kız ellerini beline koydu tek kaşını kaldırdı :
"Sanane be! Sen kimsin ki bana soru soruyorsun! Lanet olası!" Kıza bak ya. Öfkelenip gözlerimi kapattım. Yakınımdaki bütün enerjiyi çektim. Tam kıza doğru savuracaktım ki :
"Senin o gücün bana yetmez. Bir yarı tanrı mısın?" Hey bu kız nasıl biliyordu?
"Evet. Bir yarı tanrıyım. Ama sen bunu nasıl bilebilirsin ki?" İmalı imalı bakmaya başladı:
"Beni tanımıyor musun? Daphne. Zeus'un eski sevgilisiyim. Hera tarafından 120.000 yıl önce buraya bir ağaç olarak hapsoldum. Sende Poseidon'la Thetis'in oğlu olmalısın. Annen de Deniz Tanrıçası.Sende Kratos'sun" Benim kim olduğumu gerçekten biliyordu. Bu ilginçti.
"Evet.. evet ben oyum. Ama amcam seni buraya hapsettiyse nasıl oldu da kurtulabildin?" Dudaklarının kenarı kıvrıldı:
"Şans eseri üzerime Ambrosia yağdı. Bende böylelikle kurtuldum. Senin Hades tarafından Ölüler Diyarı'na kapatıldığını duymuştum sen nasıl oldu da çıktın?"
"Biliyorsun hiç birimiz asla Olimposluları göremeyiz. Sadece ruhlarını. Sende Zeus'un sadece ruhunu sevdin. Ben de Ölüler Diyarı'na benim için birisini çağırdım. Ona sadece ruhumu gösterdim. Benim için orada kalmayı kabul etti. Evren yasalarına göre bu olmak zorundadır. Kendisi yerine ölen birisini bulabilirse Ölüler Diyarı'ndan kurtulur.Ben bir ölü değildim. Ama oradan çıkmam için bu gerekliydi."
"Madem böyle kurtulunabiliyor o zaman orada bulunan Titanların hepsi kaçabilir."
"Saçmalama Daphne. Ben Ölü Değildim. O yüzden oradan kurtulabildim." Anlamışa benziyordu.
"Peki. Neyse ben gidiyorum."
"Hey nereye gittiğini sanıyorsun?"
"Bu seni hiç mi hiç ilgilendirmez. Sana hesap vermek zorunda değilim." Ellerimi havaya kaldırdım :
"Hey hey sakin ol bakalım. Sana hesap ver demiyorum sadece merak ettim."
"Bak sana şu an güvenesim gelmiyor. Bir Deniz Tanrısı'nın oğlu gibi değil de ölüm gibi kokuyorsun. O yüzden benden uzak dur."
"Sana her şeyi anlatıcağım ama bekle. Lütfen." Off Lütfen mi demiştim ben? Lanet olsun.
"Evet seni dinliyorum."
"Sana dedim ya oradan çıkmak için takas yaptım diye. İşte o dünyada yaşayan bir Ölüm Perisi ve Ruh Emiciydi. Bu yüzden böyle Ölüm gibi kokuyorum." Bana delirmişim gibi bakıyordu.
"Bunun sonuçlarını biliyor musun gerizekalı! Bununla başa çıkabileceğine gerçekten inanıyor musun?" Ne? Bu ne sonucundan bahsediyordu?
"Hayır, bir dakika ne sonucundan bahsediyoruz?"
"Sen artık bir Cehennem Meleğisin seni aptal! Bundan sonra birilerini öldürmek için yaşayacaksın. Nefes alan her varlığı öldürmek için varoldun! Ah,Tanrım. Sen bunu nasıl bilmezsin? Sana bunu kimse anlatmadı mı? " Saçmalıktı bu. Ben kimseyi öldürmek istemiyordum. Ama ya doğruyu söylüyorsa?
"Hayır, yalan söylüyorsun. İnanmıyorum sana."
"Eh madem inanmıyorsun çok sevgili ebeveynine sor."
"Kapa çeneni seni pislik! Ben onlarla konuşmuyorum! Tek konuştuğum Afrodit halam."
"Cidden mi? Senin onlarla sorunun ne?"
"Onu bunu boşver senin derdin ne?"
"Hepsinden nefret ediyorum. Hepsinden nefret ediyorum. Hiç birini bir kere bile görmedim. Bir tek Athena'yı gördüm. O benim için çok değerli."
"İkimizin amacı da aynı. İkimiz de onlardan öç almak istiyoruz. Birlikte çalışırsak bunu başarabiliriz. Ama söylediğin gibi hiç birini gerçekten görmedik. Onları bulmamız kolay olmayacak. Seni evime götürmeliyim."
"Evine mi? Cidden mi? Ben ailemi bulmayı planlıyordum."
"Saçmalama. Dünya artık eskisi gibi değil. İnsanlar çok değişti. Artık Tanrılara tapmıyorlar. Herkes başka bir şeye inanıyor. Bu yüzden önce senin bu dünyaya ayak uydurman gerekiyor." Birlikte yola çıktık. Her geçtiğimiz yere dikkatle bakıyordu. Şehre çıktığımızda gözlerine inanamadı :
"Aman Tanrım! Neler olmuş böyle?" diye fısıldadı. Etrafa baka baka evime kadar yürüdük. Eve geldiğimizde rahatlamışa benziyordu. Televizyonu görünce :
"Hey bu da ne?"
İşte başlıyorduk. Ona her şeyi anlatmam gerekeiyordu. Onu koltuğa oturttum.Bir saat kadar ona olan biten her şeyi anlattım. Çabuk öğreniyordu. Ama onda değişik bir şeyler vardı. Ölümlülere benzemiyordu. Bunu test etmem gerekiyordu.
"Daphne şimdi bir şey deniyeceğim ama sakın bana kızma." Tamam dercesine kafasını salladı. Elime çakmağı aldım. Yaktım ve koluna tuttum. Yanmıyordu. Tanrım biliyordum. Onda bir değişiklik olduğunu biliyordum!