1. Bölüm I İyi olan kazansın

20 2 0
                                    

"Jungkook dekan seni çağırıyor."

Daha derse girdiğim sınıftan dışarı adımımı yeni atmıştım ki yolum daha önce hiç görmediğim bir çocuk tarafından kesildi. Bakışlarını yerden kaldırıp gözlerime bakmaya tenezzül etmeden zoraki sarf ettiği sözcüklerden sonra bir dakika beklememiş ve gitmişti. Arkasından bir süre gidişini izlerken daldığımı fark etmemle kendime çeki düzen verdim ve umursamazca omuz silkerek yönümü dekanın odasına çevirdim. Odanın önüne varana kadar kafamda çağrılmama neden olabilecek şeyleri tartmıştım ama bir neden bulamıyordum. Hazırlıkla birlikte okulda üçüncü senemdi ve şimdiye kadar kimseyle atışmamış ya da kavgaya karışmamıştım. Yani, bir kişi hariç. Yine de son günler önümden film şeridi gibi geçerken kötü bir şey için çağırılma ihtimalim olanaksızdı, sadece merakla duyacağım şeyi bekliyordum. Sonunda odanın önünde durduğumda derince soluyarak nefesimi düzenledim ve kapıyı tıklattım. Birkaç saniye içinde "Gir." sesini duydum ve yüzüme zoraki yerleştirdiğim gülümsemeyle kapıyı açtım. Masasında oturur vaziyette bulmayı beklediğim dekan hemen masanın arkasındaki boydan pencereli yerde dikilmiş dışarıyı izliyordu. Yutkunarak içeri girdiğim gibi kapıyı yavaşça çektim ve biraz daha yakınlaştım. Etrafı taramak amacıyla gezinen gözlerim anında bir kişiye sabitlenirken fark etmeden adımlarımı da durdurmuştum. Odada benimle birlikte bir çocuk daha vardı. Min Yoongi.

Hayatta öyle çok büyük mutluluklar yaşamadığımdan mutsuzluk çamuruna batacak vaziyetlere de düşmezdim fakat bir günüme kötü demem için Min Yoongi'yle karşılaşmam yeterliydi.

Benim geldiğimi fark ettiği an yüzüne oturmuş piçimsi gülümseme bugünün de iyi geçmeyeceğini bana net bir şekilde gösteriyordu. Yanında güçsüz görünmemek adına omzumu dikleştirdim ve Yoongi'nin hizasına gelene kadar adımlarımı sürdürdüm. Bakışlarım Yoongi'ye sabitlenirken o ona baktığımı fark etmeyerek erafa bakınıyordu. Sonunda bakışlarımı yakaladığı an, "Ne var?" diye sorar gibi omuzlarını hareket ettirdi.

Başımla dekanı göstererek ikimizin birden burada ne işi olduğunu öğrenmeye çalıştığımı belli ederken onun da bilmediğini gösteren düşen yüzüyle umudumu kestim. Bakışlarım cevabı alabileceğim tek kişiye döndü. Sırtı bize dönük bir şekilde dışarı odaklanmıştı ve ben ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde sonraki hamlesini bekliyordum. Ani bir hızla bize doğru dönerken bu irkilerek bir anlığına bakışlarımı kaçırmamı sağladı. Hemen ardından tekrar ona baktığımda ortamda hüküm süren sessizliği devam ettirerek Yoongi ve beni dikkatlice süzdüğünü gördüm. Yavaş adımlarla arkasında bıraktığı topuk sesleriyle sandalyesinin yanına ilerledi ve bakışlarını bizim üstümüzden ayırmayarak yavaşça oturdu. Konuşmaya başlayacağını belli etmek istercesine boğazını temizlemesi Yoongi'yle ona biraz daha yaklaşmamıza neden oldu. İkimizin de korku içinde olduğu bariz belli oluyordu.

"Bugün biliyorsunuz ki konferans için çok önemli bir misafirimiz var. Kendi fotoğrafçısını getirmek konusunda ısrarcıydı ama bir sorun çıkmış bu yüzden bizden rica etti. Ben de sizi düşündüm."

Derin bir nefes verdim. O kadar yüksek sesle vermiş olmalıydım ki dekan cümlelerinin arasında göz ucuyla bakmıştı. Konuşmasına devam etti. "İkinizin birden kırk dakika sonra konferans salonunda olmasını istiyorum. Derslerinizin olduğunu biliyorum bu yüzden size de bir faydası olsun dedim ve bir fikir geldi aklıma. Gelen sanatçının fotoğraflarını daha fazla beğendiği kişiye bir haftalık staj ayarlayacağım. Önemli bir staj."

Bir anda gözlerim parlarken dudaklarım kıvrılmıştı ve biraz daha kulak kesilmiştim. Son günlerde ailem ve ev arkadaşım iş bulmam gerektiğini bana en sert şekilde öğütlerken kendimi yıpratmıştım. Bu işe ihtiyacım vardı.

I Call You HIM | taekookWhere stories live. Discover now