Oylarınızı eksik etmeyin lütfen 🐰💓Jeongguk
Bugün büyük gündü. Yani en azından benim için öyleydi. Taehyung'la buluşacaktık. Bana attığı konumdan evine gidecek ve onu alacaktım. Sonra ise ne yapacağımız hakkında bir fikrim bile yoktu. Heyecandan düşünememiştim ki.
Aynada son bir kez kendime baktım. Mavi yırtık pantolon, içine soktuğum beyaz tişörtüm.. Hayatımda kendim kadar yakışıklı bir insan görmemiştim.
Şşş, Taehyung 'güzel' sınıfına giriyor.
Derin bir nefes alıp evden çıktığımda stresten ısırdığım dudaklarım sızlamaya başlamıştı. Dip Not: Sevgili dudaklarım, neden başka nedenlerden değil de ısırılmaktan sızlıyorsunuz ki?
Arabaya bindikten sonra aklımı kurcalayan birkaç soru yüzünden rahatsızca yerimde kıpırdandım. Taehyung gerçekten benden hoşlanıyor muydu? Tanrım, öyleyse cidden kafayı yerdim. Taehyung'la pek uzun zamandır konuşmuyorduk evet, ama fazlasıyla alışmıştık birbirimize. Sanırım çoktan hoşlanma boyutunu geçmiştim bile. Demek ki insan dokunmadan, öpmeden de sevebiliyordu.
Başımı hızlıca sağa sola sallayıp düşüncelerimi kovduktan sonra yola odaklanmaya çalıştım. Hatırladığım kadarıyla yaklaşmıştım, ama yine de tek elimle yan koltukta duran telefonumdan yeniden gönderiği konuma baktım. İki sokak sonra hedefime ulaşacaktım.
Heyecanımın yatışması için çalan müziğe eşlik ederek bir süre daga ilerledim. Sonunda istediğim yere ulaştığımda arabayı durdurdum. Dışarı çıkıp etrafta kısa bir göz gezdirdikten sonra kusursuz bir bedene takıldı göz bebeklerim. Fakat yalnızca sırtı görünüyordu Küçük Prens'imin.
Binadaki camın önüne geçmiş, sarı saçlarını düzeltiyordu. İstemsizce yüzüme takındığım gülümsemeyle tam adını sesleneceğim sırada onu biraz daha izlemeye karar vermiştim. Önce hafif rüzgarda uçuşan saçlarına daha sonra deri pantolonunun sardığı bacaklarına bir tura çıktım.
Daha sonra, anlarsınız ya işte, fark etmeden başka yerlere kaymıştı gözlerim.
Bir daha deri pantolon giymemesini söylemeliydim, tamam buna şu anlık hakkım yoktu ama, belki ricada bulunsam kabul ederdi..
Sessiz olmaya çalışarak yanına doğru adımladım, işine öyle odaklanmıştı ki beni fark etmiyordu bile. İyice yanına yaklaştığımda burnuma dolan baştan çıkartıcı kokusunu içime çektim. Ardından kendime hakim olamayıp kollarımı beline sardım.
"A-ah!" Korkmuş olacak ki hafifçe yerinde zıpladığında kıkırdayarak tutuşumu daha da sıkılaştırdım. Birkaç saniye sonra derin bir nefes verdiğini duymuştum.
"Küçük Prensim'i korkuttum mu?" diye mırıldandığımda ellerini bileklerime atıp çekmeye çalışmıştı. Galiba yüzünü göremediğimi sanıyordu, ama karşımızdaki camdan yere bakıp utangaçça gülümsediğini görebiliyordum. Hafifçe bedenlerimizi sağa sola sallamaya başladım.
"Korktum aptal" o da benim gibi mırıldandığında belindeki ellerimden yardım alarak bedenini kendime doğru döndürdüm. Aniden yaptığımdan olmalı, birbirine yapışan vücutlarımız ve birbirine değen alınlarımız birden bütünleşmişti. Hissettiğim hızlı kalp atışları onun muydu, yoksa benim miydi algılayamıyordum. Şu an hiçbir şeyi düşünecek gibi değildim ki.
Sıcacık nefesi yüzümü ısıtırken deli gibi atan kalbimle inatlaşıyormuşcasına dudağınun hemen altındaki bene dudaklarımı bastırdım. Belindeki elimi sıkılaştırıp bir süre daha öyle kalmıştım, üst dudağım onunkilere değiyordu ve ben çıldıracak gibi hissediyordum. İstemeden de olsa ayrıldığımda aralık dudakları, kapalı gözleriyle bekleyen bir Taehyung görmüştüm.
Nefes alışverişlerimin bir türlü düzene girmeyeceğini anladığımda Taehyung'dan uzaklaştım ve gözlerimi kızaran yanaklarında gezdirip gülümsedim. "Yakından daha da güzelmişsin Küçük Prens'im"
Kıkırdayıp elimi tuttu ve az ileride bizi bekleyen arabaya doğru beni çekiştirmeye başladı. Kapıya ondan önce ulaşıp açtım ve binmesi için bekledim. Daha sonra sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım. Yolda ilerlerken aramızdaki sessizlik birkaç dakika sürmüştü.
"Anlat bakalım güzelim, neler yapıyorsun?" Soruma karşılık dudaklarını büzerek yanıtlamıştı beni, "Seni beklerken resim çiziyordum, 'yıldızlı gece' yi. Daha doğrusu çizmeye çalışıyordum" deyip güzel kıkırdamasını sunmuştu yeniden. "Van Gogh'a karşı ayrı bir hayranlığım var da"
"Sen yıldızlı geceyi, ben seni çiziyorum sevgilim" Neredeyse fısıldamıştım bunu söylerken. Anlayamadığından "Ne?" diye sormuştu.
"Hiç. Hiçbir şey"
O sırada gidebileceğimiz bir yer gelmişti aklıma. Bu yüzden sola doğru dönmüştüm. "Küçük Prens~ Küçük Prens~ Jeongguk'un Küçük Prensi~" kendi kendime yaptığım şarkıyı mırıldanırken birden yerinde zıplamıştı.
"D-dur, bak şimdi ben sana bir yer tarif edeceğim, oraya gideceğiz tamam mı? Lütfen"
Heyecanlı heyecanlı bahsettiği yere gitmemiz için yolu anlatırken bir yola, bir de güzel yüzüne baka baka yola devam etmiştim. Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum.
Size aşık olduğumu, söylemiş miydim?♥♥ evet evet size(っ'-')╮=͟͟͞͞💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
le petit prince:; kth + jjk
FanfictionJeongguk, Küçük Prens kitabının arasında bulduğu numaraya mesaj atar.