Kelimeler... ◄♫♥∞►

139 10 0
                                    

  O gün iş yerinden geç çıkmıştım. Ara sokağın loş lambasının altından yavaş ve temkinli adımlarla geçiyordum.

Ailemin bugün geç çıkacağımdan haberleri olduğu için açık havanın tadını çıkarıyordum.

Biraz daha yürüdükten sonra aklıma çalıştığım kitapçıyı kilitlemediğim geldi. Kahretsin!

Çok uzun bir yol olmasa da dönmek pek iyi bir fikir gibi gelmiyordu ama gene de adımlarımın yönünü değiştirerek geldiğim yoldan gerisin geriye kitapçıya doğru yürümeye başladım. Anahtarı –çok kullanılmaktan eskimek üzere olan bir sürü anımı içinde barındıran- sırt çantamdan çıkardım ve kapıyı seri hareketlerle kilitledim arkamı dönüp tekrar aynı yolu yürümeye başladım boş sokakta botlarım yankı yapıyordu birkaç siteyi küçük loş ışıklar aydınlık tutuyor ve bana o devasa binaları inceleme fırsatı veriyordu .

Uzaktan bir otobüsün ışıklarının belirdiğini fark ettim eve otobüsle mi yürüyerek mi gitsem diye ikilemde kalsam da yürümeyi seçtim biraz daha yürüyüp bizim mahalledeki ortaokulun kavşağına geldiğimde birkaç inilti sesi duydum kavşağı döndükçe sesler daha çok arttı ve ben kabanıma daha sıkı sarılma gereksinimi duymaya başladım birden ayak bileğimde bir el hissetmemle çığlığı basmam bir oldu. İnilti bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ayak bileğimi tutan ele baktığımda elin bir erkek eli olduğunu fark ettim yavaş yavaş yüzüne doğru bakmaya çalıştım kolunda bir çok kas vardı ve kendini çok sıktığı için kasları kesinlikle çok belli oluyorlardı, yavaş yavaş yüzüne doğru gelirken boyun çizgilerini farkettim gerçekten çok güzellerdi  yüzüne gölge vurmuştu ama dudağının patladığına yemin edebilirdim. Ve gözleri bir tek gözlerini görebiliyordum bir çift ela göz bana o kadar çok şey anlatıyordu ki …

Yavaş yavaş gözlerini bana doğru tuttuğunda o ela gözlerin içinde kaybolduğumu hissettim yüzü mükemmeldi çenesi üçgen şeklindeydi ve belirgin hatlara sahipti sarı saçlı ve kirli sakalı vardı bu ona ayrı bir hava katıyordu bu havada üstünde sadece yarım kollu beyaz bir tişört vardı üşüdüğüne emindim ne yapabilirim diye düşünürken en sonunda onu "iş yerime" yani kitapçıya götürmeye karar verdim çok yorulmuştu onu konuşturmak istemiyordum bu yüzden hiçbir şey demesine fırsat vermeden eğilip kolunun altına girdim ve onu kaldırdım yavaş yavaş yürüyorduk daha doğrusu ben onu sürüklüyordum.
Yan taraftaki nöbetçi eczane dikkatimi çekti ama onu burda bırakıp eczaneye girmek istemiyordum en sonunda üstüne benim kabanımı geçirdim ve onu yere oturttum tenha sokakta hızlı adımlarla eczaneye girdim ve tentürdiyot ve pamuk aldım dışarı çıktığımda onun yerde oturmuş ve üstündeki kabanIMI incelediğini fark ettim sonra gine koluna girdim ve konuşmasına fırsat vermeden onu yürütmeye çalışmaya devam ettim en sonunda çalıştığım kitapçıya gelmiştik sırt çantamla uzun bir savaş verdikten sonra anahtarları buldum ve kapıyı açtım içeri girdiğimizde onu bir sandalyeye oturttum ve karşısına da bir sandalye çektim ve öksürüp dikkatini üzerime çektikten sonra;
" konuşmak ister misin?" dedim başını iki yana sallayınca
" tamam." deyip başımı salladım ve eczaneden aldıklarımı seri hareketlerle masanın üstüne koydum kitapçının ısısını arttırdıktan sonra onun üstündeki kabanımı çıkarttım sonra karşısına oturdum ve yüzünü temizlemeye başladım sadece gözlerime bakıyordu yüzünü temizlemeyi bitirdikten sonra yara bantlarını çıkardım ve yaralarının üstüne yapıştırdım sonra ona
"Senin için arayabileceğim birileri var mı?" diye sordum sanki o uzaydan gelmiş gibi bağırarak konuştum tipik Türk hareketi işte, bu hareketime gulumseyince ben de biraz utanarak gülümsedim.
"Evet" dediği anda hemen telefonumun tuşlarını açıp ona uzattım elimden aldı ve numarayı çevirdi ardından birkaç anlamsız şey söyleyip burayı tarif etti ve kapatıp telefonu bana uzattı uzun ve sessiz bir aradan sonra sana bir şey "sorabilir miyim ? "diye sordu
"tabii" dediğimde kafasını bana çevirip
"beni neden orda bırakmadın ?')" dedi bu soru pek düşünebileceğim o sorulardan olmadığı için klişe bir cevap vererek
"kim olsa aynı şeyi yapardı." dedim başını salladı ve hayal kırıklığıyla onune döndu ne diyebilirdim ki ! ardından çok lüks bir spor araba kitapçının kapısının önünde belirdi.

ona geçmiş olsun diyerek gülümsedim o da bana gülümsedi her kızı eritebilecek kadar tatlı bakıyordu hoşçakal dediğimde görüşürüz deyip gülümsedi fakat bu gülümseyiş altında bir çok şey barındırıyordu .Bunu düşünemeyecek kadar çok yorgundum, kitapçının kapsını kapatıp içeride beni bekleyen derin uykuya doğru yol almaya başladım...

TAMAM ◄♫∞►Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin