KİM BİLİR? ◄♫♥∞►

55 8 1
                                    

 Sabah uyandığımda telefonumdaki cevapsız çağrılara bakınca şok oldum ve annem ve babama akşamki olayı anlatmadığımı hatırladım. Üzerime kabanım örtülmüştü ama ben o kabanı üstüme örtmediğime yemin edebilirdim, ayağa kalkıp eski ama antika olan pencere kulplarından birini çevirerek açtım, iş yerim(aslında bu kitapçıya iş yerim demek hiç içimden gelmiyor ben buraya iş yeri olarak bakmıyorum burası benim hayatım) büyük ve yıkık bir binanın en alt katında olduğu için pencereden ayağınızı dışarı attığınızda sanki kapıdan dışarı çıkarmış gibi olurdunuz burası mükemmel bir yerdir sessiz,huzurlu...

 İçeriden bir kaç ses duyunca patronumun gelmiş olabileceğini düşündüm bu arada patronum dediğime bakmayın Mert benim lise arkadaşımdır üniversitede yollarımız ayrılsa da bağlantıyı hiç koparmadık ve ben TOBB da o da Gazi Üniveristesi'nde mimarlık okumayı bitidikten ve ikimiz de işsiz kaldıktan sonra son çare burayı açmaya karar verdik hani beni yanlış anlamayın tabiihalimden memnunum ama ne biliyim o kadar yılını okuyarak geçirdikten sonra bir de burda olmak biraz garip ama kesinlikle halimden memnun değilim gibi bir durum yok, bu düşüncelere dalmışken omzuma inen sıcacık el ile yüzümü kocaman bir sırıtma kapladı bu çocuğu sevdiğim kadar kimseyi sevmiyordum be sekiz yılda ailem dostum her şeyim olmuştu. Dünyada onun kadar iyi kalpli birini daha bulamazdınız. Mert bir eli kirli sakalındayken diğer eliyle de bana sıcak çikolatayı uzatıyordu elindekini alıp onu da yanıma elimi iki kere koltuğa vurarak davet etmiş bulundum isteğimi ikiletmeden yanıma oturdu ve o da düşünceli bir şekilde pencereden dışarı bakmaya başladı. İkimizin de düşünecek o kadar çok şeyi vardı ki...

 Mert bana bakıp elindeki parayı gösterdi o kadar çoktu ki en az üç bin lira vardı ki ben bu tür konularda iyi değilimdir ona bu paranın nerden geldiğini sormak için tam ağzımı açıyordum ki o söze atıldı:

"Bugün sabah kitapçının önündeki posta kutusunun içinde bir şeyler olduğunu fark ettim ve bakmak için açtığımda yandan iki kişi gelip bana dün olanları anlattı, işte senin o adamı kurtarışını falan,"

Mert'in siniri gözlerinden okunuyordu ne yapacağımı şaşırmış bir halde ağzımı açmadan onu dinlemeye karar verdim.

"Sen tanımadığın etmediğin bir insanı ne diye yanına alırsın hadi onu geçtim ama ne diye buraya getirirsin?!? farkında mısın bilmiyorum ama burası sadece senin değil benim de hatta burası benim yani senin burayla ilgili hiç bir çaban olduğunu bile düşünmüyorum" dediği anda gözümden bir damla yaşın düşmesi ve benim hiçbir şey demeden ordan çıkmam bir olmuştu Mert'in dediği hiç bir şeye alınmazdım ama bu gerçekten biraz fazlaydı

  Buranın badanasını bile birlikte yapmıştık, son bi umut benim peşimden gelip o filmlerdeki dramatik sahneyi yapııp özür dilemesini bekledim ama gelmedi. Ben de uzun sokağın kavşağından dönerken fil dişi rengindeki kulaklıklarımı kulağıma geçirip sırtımdaki çantamı tek koluma alıp uzun ve depresif yolda yürümeye devam ettim. Bu belki sadece bir son belki de bir başlangıçtı...

KİM BİLİR?

TAMAM ◄♫∞►Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin