"İnsan, dünyaya etki edebildiği sürece hayattadır." derdi babam. Ölmüş olsak bile düşüncelerimiz, yaptıklarımız ya da ismimiz, bir şeylerin değişmesinde rol alıyorsa hâlâ yaşıyoruz demektir. Bazı sözleri anlamanın tek yolu, onları yaşamaktır. Bu seferki babamın değil, benim sözümdü. "Başıma gelmese anlamazdım." dediğiniz durumlar var mı? Gerçekten de her şeye etki edebileceğini düşünüyor musunuz? Sadece bu dünyaya değil, göremediğimiz ya da görsek bile içine giremediğimiz dünyalara da müdahale edebiliyor muyuz?
Hiçbir şeyi umursamadığını söyleyen kişiler, aslında her şeyi kafasına takan tipler olabiliyor, öyle değil mi? Bunun en büyük sebebinin "yalnızlık" olduğunu düşünüyorum. Bir insanın yalnız olduğunu kabullenmesi kolaydır ama bunu başkasına söylemesi çok zordur. Yalnızlık artık bir moda oldu, öyle değil mi? Herkes farklı bir şey söylüyor. Neyse, son zamanlarda bu konudan bahseden çok kişi olduğu için ben de aynı şeylerle sizi sıkmayacağım. Benim anlatmak istediklerim daha farklı.
"Her şey o gün başladı." diye klişe bir giriş yapmak istemezdim ama gerçekten de her şey o gün başladı. Aralık ayının başlarıydı. Neden bilmiyorum ama sınıf arkadaşlarımı havuza gitme sevdası sarmıştı. Bunun bir saçmalık olduğunu düşünsem de defalarca davet edildim. Israrlara dayanamayıp daveti kabul ettim.
Yarım saat süren otobüs yolculuğu sonunda havuza varmıştık. Otobüste maruz kaldığım o samimiyetsiz muhabbet bile bana burada ne işim olduğunu düşündürmeye başlamıştı ama geri dönemezdim. Sonuna kadar sabredecektim. Herkes üstünü değiştirip hazırlanmıştı. Bir tek üstümü çıkarmakta biraz tereddüt ediyordum. Sınıftan birkaç kız etrafıma toplandı.
"Bizimle yüzmeyecek misin?" diye sordu içlerinden biri. Muhtemelen bu kız hakkında düşüncelerimi söylememi bekliyorsunuz ama söylemeyeceğim. Gerek yok.
"Yüzeceğim." diye cevap verdim. Gerçekten hiç niyetim yoktu ama birazcık da olsa samimi görünmeye çalıştım.
"E hadi çıkar üstünü o zaman!" dedi kız. Üstümü çıkarma konusunda neden mi bu kadar nazlı davranıyordum? Bu sorunun cevabı, kızın ikinci sorusunda gizliydi.
"Bizden mi utanıyorsun?" diye sordu.
"Hayır." dedim ciddi bir şekilde. "Kendimden utanıyorum." Kendinizden utanmanıza neden olan insanlar, kendilerine hayran olanlardır. Size kendinizi sevme fırsatı vermezler.
Kız tuhaf bir şekilde gülerken üstümü çıkardım. Evet, o kadar zayıftım ki kemiklerim sayılıyordu. Kız beni süzdü. Alay edermişçesine gülümsedi ve bir şey söylemeden havuza atladı. Ben de birkaç dakika köşede somurtarak oturduktan sonra sınıftakilerin ısrarıyla havuza girdim ve eğleniyormuş gibi yaparak yüzmeye başladım.
Eve dönerken ne düşündüğümü hatırlamıyorum. Muhtemelen otobüsün camından dışarıyı boş boş izlemişimdir. Benim size asıl anlatmak istediğim şey, eve vardıktan sonra olanlar. Hızla içeri girip çantamı bir köşeye attım ve bilgisayarı açtım. Keşke havuza gitmeseydim diye düşünüyordum. Ardından, havuz davetinden kaçsam mutlaka başka bir yere gitmek zorunda kalacağım aklıma geldi.
İnternette amaçsızca takılmaya başlamıştım. Genelde, günün yorgunluğunu atmak için oyun oynardım ama o gün oyun işe yaramamıştı. Kafamı dağıtacak başka bir şey arıyordum. Tam da o sırada aklıma gelen fikir, her şeyin başlangıcı olmuştu. E-postalarınızı ne sıklıkla kontrol edersiniz? Ben üye olduğum sitelerden gelen aktivasyon bildirilerine bakmak dışında hiç etmem. O gün farklı bir şey yapmak istedim ve e-postalarıma baktım. Belki de eğlenceli bir şeyler vardır ümidiyle hesabıma girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Besle Beni
Fantasyİnsanlardan, çevrenizden ve hatta kendinizden bile bıktığınız bir gün "Besle Beni" başlıklı bir e-posta alsanız, cevabınız ne olurdu?