6// camellia

411 76 12
                                    







Jimin, siyah şapkasını çıkarıp açık kahverengi saçlarını düzeltti. Çökmüş, mor rengi ile süslenmiş göz altları yüzüne bakıldığında dikkat çeken ilk şeydi. Ardından soluk teni ve çatlamış dudakları geliyordu.

İşten çıkmış evine doğru yürüyordu. Güneşin batmasına son birkaç saat kalmıştı ve malum, günün bütün yorgunluğu üzerindeydi.

Kollarını göğsünde buluşturmuş yere bakarak ezbere bildiği yolu takip ediyorken bu kadar çökmesini sağlayan şeyi yapıyordu yine, düşünüyordu.

Hırkasının fermuarını sonuna kadar çekip düşünmeye devam etti. Çok geçmeden karmaşık düşüncelerine ara vermesini sağlayacak o sesi duydu:

"Jimin!"

Uzun zamandır duymadığı kalın ses kulaklarına dolunca şaşkınlıkla kafasını kaldırdı.

Onu gördü; pembeye çalan sarı saçları, geniş omuzları, parlak cildi ve yapılı vücuduyla son gördüğü halinden çok daha iyi göründüğü kesindi.

Oluşturduğu yavaş tempolu yürüyüşü istemsizce durdurdu. Yüzüne hasret kaldığı çocuğun yanına gelmesini izledi sadece.

Neden haftalar önce attığı mesajlara tek bir cevap bile alamadığını düşündü. Kafası çok doluydu. Hiçbir sorusuna yanıt bulamıyordu.

Benden nefret ettiği için cevap vermedi.

Ama... şu anda yanıma doğru yürüyor?

"Jimin! Nasılsın, görüşmeyeli uzun zaman oldu."

Jimin bir cevap vermedi; Namjoon'un yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyordu ya.

Sarı saçlı çocuk da bulundukları durumun garipliğini fark etmiş, konuşmasına devam etmişti:

"Numaramı değiştirdim de, haftalardır sana ulaşmaya çalışıyorum."

Utancından bakışlarını yere çevirdi sarı saçlı oğlan.

"Yaşadıklarımız hakkında çok fazla düşündüm de..."

Yanlış bir şey söylemiş gibi telaşla kafasını yukarı kaldırdı. Jimin'in ona dolu gözlerle baktığını o zaman fark etti.

"Her zamanki kafeye gidelim mi? Sanırım konuşacaklarımız var."



-son-

camellia// minjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin