Merhaba, ben geldim 😍😍
İlk bölüme yaptığınız muhteşem yorumlara çok teşekkür ederim yeniden. Yorumlara neredeyse bir ay sonra cevap yazabildim, bunun için de özür dilerim kusura bakmayın lütfen.
O halde keyifli okumalar diliyorum, bolca yorumunuzu bekliyorum 😄😄
🌱
Her varoluşun, bir sebebi vardı. Bir niyeti, bir amacı vardı. Yeryüzündeki hiçbir varlık boş yere yaratılmamıştı. Önemli olan sevmekti yaratılanı, Yaradan'dan ötürü. Fakat öyle bir dünyadaydık ki, gözünü para, hırs ve kendini beğenmişlik saran insanoğlu artık hiçbir şeyi sevemiyordu.
Esasen kendini de sevemiyordu.
Tek sevilen şey, elindeki para ve varlığın verdiği güçle, dünyaya hüküm sürme merakıydı.
Yere ufaladığım ekmek ufaklarını koklayıp yiyen küçük köpeğin başını bir kez daha okşadığımda, içime dolan merhametin huzuru sarmıştı bedenimi.
Bir yavru köpeğin başını okşamanın verdiği huzuru başka ne verebilirdi ki ?
"Hadi Mihriban," diyen ince sesi duydum sonra. "Babam bakıyor bura, görmez misin ?"
"Görsün," dedim bir yandan elimdeki son ekmek parçasını evin kapısı önündeki küçük köpeğin önüne koyup ayaklanırken. "Adam mı öldürüyorum sanki ?"
"Öyle de," dedi Gül koluma girip beni evin çevresine çevrilerek çakılmış tahtaların oluşturduğu küçük boşluktan dışarı sürüklerken. "Kızdıracaksın yine. Allah'tan keyfi yerinde de bugün bir şeye söylenmiyor."
"Demez tabi," dedim. "Seni muhtarın kart oğluna, beni Doğan'a verecek. Ne diye sinirlensin ?"
Uyarır gibi dirseğini belime vurdu fakat akşamın karanlığı çökmüş patika yolda adımlamaya devam ettim umursamadan.
Abdullah'ın keyifli olduğu bir akşamdı bugün. Ondandır, köyde samimi olarak sevdiği tek kişi olan, aynı zamanda bizim oturduğumuz eve neredeyse on dakika yürüme mesafesi olan komşu Cengiz ağabeye sürüklüyordu bizi çay kahve içmeye.
Adımlarım hafif alçalan yolda sürüklenirken, derin bir iç çektim. Hemen yanımdaki Gül'ün heyecanla davul gibi çarpan kalbinin sesi ta bana kadar ulaşıyordu.
Fakat ben tam tersi, utanıyordum. Gitmek de istemiyordum böyle akşam gezmelerine. Gündüz neyse, Abdullah olmuyordu yanımızda. Gönlümüzce oturur konuşurduk gittiğimiz yerde ama gittiğimiz yerde o da olduğunda, ömrümce yaşamadığım hisleri yaşıyordum.
Annemle benim bu aileden olmayışımız daha da göze çarpıyordu böyle anlarda.
Abdullah'ın, hemen birkaç adım gerisinde yan yana yürüyen annemle Narin teyzenin hali, kalbime çekiçle vuruluyordu sanki o anlarda.
Bir kadın daha fazla nasıl böyle kötü hissettirilir, hem annemin hem de Narin teyzenin gözlerinden okunurdu çünkü.
Derin bir iç çekip gözlerimi kapattım.
Dünyadaki tek kuma annem değildi, üzerine tek kuma gelen kadın da Narin teyze değildi... Ama bu hali yaşıyor olmak kanıma öyle dokunuyordu ki...
"Kız dikkat etsene !" diyen Gül beni bir kez daha dürttüğünde, ayağımın takıldığı büyük taşa ayağımla bir tekme savurdum.
Akşamın karanlığında dağın yamacına kurulmuş küçük köyde etraf boşalmıştı tek tük kişiler hariç. Etraf karanlıktı, gündüz cennet gibi görünen yemyeşil vadi şimdi korkutucu bir mekan gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mihriban
General Fiction"Her nesnenin bir bitimi var ama," diye mırıldandı ismimi barındıran o türküyü, bendine zıt yumuşacık bir sesle. Siyah gözleri aynı anda, yetim kalmış başımı okşuyordu sıcaklığıyla. "Aşkta hudut çizilmiyor, Mihriban..." -- 01.07.2018