1- Kâbus

206 15 11
                                    

Merhaba arkadaşlar; uzun süredir içimde buraya bir hikaye yazmak vardı. Sonunda kafamda bir kurgu tasarladım ve şimdi yayınlıyorum. İlk hikayem olduğu için desteklerinize ihtiyacım var . Hikayenin kapağı Ceren'e ait . Ben çoook beğendiim ellerine sağlık Ceren :***  İlk bölümüm bu hikayeyi yayınlamamda bana çok destek olan Burcu ve Ayşenura gelsin :**** Neyse uzatmadan hikayeye geçeliim . Keyifli okumalaaaaar.

            ''50,51,52,53,54,55''

Karanlığın ortasında yapayalnızken,bu işkencenin bir an önce bitmesini dileyerek saydığım her saniyede nefesim biraz daha azalıyor gibiydi. Saniyeler arttıkça ölümle aramdaki mesafenin azaldığını hissedebiliyordum. İhtiyacım olan tek şey ışıktı. Eğer bu odada ışık olsaydı ömrümün geri kalanını burada geçirebileceğimden şüphem yoktu. Aslında şu an bir odada bulunduğumdan bile emin olamıyordum. Tek bildiğim şey zifiri karanlıkta yalnız başıma olduğumdu. Ve tek işittiğim ses kendi sesimdi. Korku içinde titreyerek saniyeleri sayan sesim, yalnızca karanlığın hakim olduğu bu korkunç yerde yankılanıyordu. 100. saniyeye geldiğimde içeriye dolan o hoş ve bana hiçte yabancı gelmeyen kloku duraksamama sebep oldu. Bu koku yağmur sonrası oluşan toprak kokusu kadar huzur veriyordu insana. Yıllarca tatdığımı sandığım,ama aslında hiç tadamadığım anne kokusu kadar şefkatliydi. Koku odayı doldurduktan hemen sonra gelen ışık gözlerimi kamaştırmıştı. Yüzünü tam olarak seçemediğim bir kadın yürürken etrafa ışık saçıyor, aynı zamanda neşeyle şarkı mırıldanıyordu;

Biliyorum sen bir meleksin,bana yardım için gönderildin.  Biliyorum sen bir meleksin , zor günlerimde çıkageldin.

Yüzümü güldürdün,başımı döndürdün. Acımı dindirdin, yolumdan çevirdin.

Eğlendirdin,sakinleştirdin , ehlileştirdin . Ve daha bir sürü şey....

Canım mısın sen benim misin her şeyim misin sen?

Hoşgeldin melek , sefalar getirdin. 

Ya gelmeseydin, yetişemeseydin , beni bulamasaydın.

Ne yapardım? Yarım kalırdım melek...

Şarkı mırıldanmayı bıraktığında ışıldayan gözleri ürkek gözlerimi buldu. İçimde sanki bu kadını tanıyormuşum gibi bir his vardı. Siyah,dalgalı saçları omuzlarına düşmüştü. Kahverengi gözlerinden mutluluk okunuyordu. Bu kadın gerçekten çok güzeldi, tıpkı melekler gibi. Tek elini bana uzatırken aynı zamanda konuşmak için dudaklarını araladı.

'' Asya, korkma kızım. Karanlıktan korktuğunu biliyorum. Ben senin ışığınım. Seni karanlığından kurtarabilecek tek kişiyim ben kızım. Haydi ver elini bana. Verde kurtarayım seni bu karanlıktan.''

Başta bu kadına inanıp inanmamak konusunda kararsız kalsamda başka şansım olmadığını düşünerek oturduğum yerden kalktım. Uzun süre korkudan duvara sinip hareketsiz bir şekilde beklediğim için bacaklarımın uyuştuğunu hissettim. Buna rağmen yavaş adımlarla beyazlar içindeki güzel kadına doğru yürümeyi başarabildim. Ona iyice yaklaştığımda artık yüzünü seçebiliyordum. Suratına bakmamla beraber şoka uğramam bir olmuştu sanırım. Bu kadın dün fotoğraflarını bulup gerçeklerle yüzleşmemi sağlayan kadındı. Bu kadın benim annemdi. ''ANNEM.'' Gözlerimden akmak üzere olan gözyaşlarıma engel olmaya çalışmadım. Konuşmak istiyordum, konuşamıyordum. Bağırmak istiyordum, bağıramıyordum. Sarılmak istiyordum,sarılamıyordum. Sonunda konuşacak gücü kendimde bulduğumda dudaklarımdan tek bir kelime dökülebilişti.

''Anne.''

Ve kendimi annemin kolları arasında bulduğumda hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Ona kemiklerini kırabilecek derecede büyük bir kuvvetle sarılırken tapılası kokusunu içime çekiyordum.

''O öldü.''

Annemle birbirimizden ayrılırken başımızı aynı anda sesin geldiği yöne doğru çevirmiştik. Karşımda nefret dolu gözlerle bana bakan babam duruyordu.

'' Lanet olası sana o öldü diyorum!Senin yüzünden öldü! Sen bir katilsin Asya Duran!''

Birinin beni sert bir şekilde dürtmesiyle gözlerimi araladım. Korku dolu bakışlarımı yanımdaki teyzeye çevirirken gördüklerimin yalnızca kabustan ibaret olduğunu anlamıştım. Yaşlı teyze endişeli bakışlarımı üzerimde gezdirdikten sonra konuşmak için dudaklarını araladı.

'' İyi misin hanım kızım? Ter su içinde kalmıştın uyandırdım seni , kusura bakma. Ama korkuttun beni.''

İçimdeki ters bakışlar atarak ''sana ne benim rüyamdan ya?'' deme isteğini hızla kovarak cici kız gibi görünmeye çalıştım.

'' Korkmana gerek yok teyzecim. Rüya gördüm sadece.'' 

''Ne rüyası kızım?Hayırdır inşallah.''

Sanırım bu teyzede susmayan teyzeler takımındandı. Bende konuşmayı pek sevmediğimden çareyi kulaklığımda buldum.

''Boşver teyze. Uzun hikaye benimkisi. Ben şimdi müzik dinlicem. Bir şey söylersen seni duyamam.''

Teyze ağzında bir şeyler geveledikten sonra önüne döndü. Ve tabi , müziğin sesi gereğinden fazla yüksek olduğundan duyamadım. Teyzeyi bırakıp camdan dışarısını izlerken karanlık düşünceler beynimde dolaşmaya başlamışlardı bile. Alışkanlıklarımı,anılarımı,değer verdiklerimi geride bırakıp hiç bilmediğim bir yere gidiyordum. Oraya alışmam ne kadar uzun sürebilirdiki? Bir gün? Bir hafta? Bir ay? Bir yıl? Alışmam uzun sürmezdi ama yaralarım ne kadar sürede iyileşecekti? Hayır. Yaralarım hiç iyileşmeyecek,acılarım hiç dinmeyecekti. Nereye gidersemgideyim onlar hep peşimden geleceklerdi. Herkesi , her şeyi geride bırakıp gitmemin sebebi dün öğrendiğim gerçeklerdi. Bir yandan dün geceyi hiç yaşamamış olmayı dilerken bir yandanda yalan dolan içinde yaşamaktansa gerçekleri görmenin benim için daha iyi olduğunu düşünüyordum. Peki ben? Ben İstanbul'a yalnızca kafamı toparlamak için mi gidiyordum yoksa temelli mi? Bu sorunun cevabını bende bilmiyordum. Ama bildiğim tek şey karanlığımdan kurtulmadan asla geri dönmeyeceğimdi.

Gelecek bölümde Asya'nın dün gece öğrendiği gerçekleri göreceksiniz. Bir gün öncesini anlatan bir bölüm olacak. Aslında Asya'nın gördüğü kâbus'tan dün gece öğrendiklerine dair birkaç şey anlayabilirsiniz. Yorumlarınızı ve Votelarınızı bekliyoruum :*

 

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin