Bölüm Şarkısı:
• Anathema - Lost Control
• Sia - Chandelier2. BÖLÜM : "MAVRİ MİRA"
Issız bir karanlıktı sadece, bu gece. Miskin sular kum saatinin tozlarını döküyordu usulca.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık, evlerin bacasını kolluyordu saikalar. Ağılı saatler gün dökümüne düşen yalın kelâmlardan, mavi sürgün, kızıl bulutları konuk ediyor; yerine sükûn vâveylaların usul laflar arasındaki bayağı ithamlarına maruz bırakıyordu.
O ise, sadece bekliyordu.
Genç adam hiddetliydi. Hırslı ve gergin. Kavurucu bir karanlık vardı saatlerinde. Damarlarında ise yanıcı, meçhul yegâne bir tehlike. Ter damlaları şakaklarındaki dövmelerden kayıp omzuna düşerken vuruşu her geçen dakika daha da sıklaşıyordu. Mah ışkınını vurduğu boş odadaki parkelere helezonlar çizerek sırtına değiyor, onu kusursuz saplantıya sokan iştahlı bir kalıba bürüyordu.
Bir yumruk daha.
Saatlerdir berran hiddetindeki sık soluklar kudretini arttırırken torbaya vurduğu yumruklar kanlı ellerini sıvazlıyordu. Yüreğindeki kin gözlerini kuşatırken hoyratı onu hiddetli bir canavara dönüştürüyordu. Kalp ritmi her geçen saniye biraz daha hızlanırken o bununla zerre kadar ilgilenmiyordu.
Zira, ağılı saatler aleyhindeki oyunların gizemine kavuşmasının önünü açıyordu.
Sonunda şu delicesine kullandığı alıştırma cihazını yumruklamayı kestiğinde susadığını fark edip kum torbasını durdurdu. Yaklaşık iki saattir aralıksız ter dökmesi bu sayede sonlanmıştı. Üzerine giydiği siyah tişörtü terden sırılsıklam olurken aynı zamanda gözleri kanlı gibi duruyordu. Ama o bunu da umursamamış, umursamıyor ve umursamayacaktı. Zira çıplak ayakları soğuk, gıcırtılı zemine hunlu emarelerini bırakırken ciğerlerindeki sık soluklar nefes alışlarını zaten daraltıyordu... Burnunu çekti sertçe. Hiddetinden gelen bek mizaç onu diğer insanlarla ördüğü duvarların hep, gerisinde bırakıyordu. Kasvetli tavrı, sırlı yaşamı ve çirkin oyunlarıyla o bir leş lideriydi. Vahşet, kendisinin diğer adıydı.Ve bu adam düşmanını bile tek bakışla önünde diz çöktürebilen, irislerinin efsunu ile kazdığı çukura onun leşini gömen bir kudrete sahipti.
Kanlı ellerinin mürekkep koktuğu bu câni, böylesi bir güzelliğe nereden sahip olmuştu?
Güzel katil.
Mutfağa vardığında elektrik düğmesini bile açmaya tenezzül etmeden direkt dolaba yöneldi ve kapağını açar açmaz beyaz şiddetli ışığın onu aydınlatmasına müsaade edip, raflardaki cam sürahinin içindeki soğuk suyu eline almasına yardımcı oldu. Karanlıktı. Kimsenin bitmeyeceği bir sevda ile lanetli bir karanlık... Işkın yıldızların sihirli kilitlerinde dahî kendinden uzaklaştıracak şekilde, karanlık.
Raflardan birinde rastgele eline aldığı cam bardağa suyunu doldurmuş içecekken ansızın bir telefon sesi ve beraberinde açık balkon kapısından sokak köpeklerinin havlama sesleri işitilmişti. Bu çok rahatsız ediciydi. Tanrı aşkına! Bu ses de nereden çıkmıştı böyle? Kahretsin! Adam, azgın bir boğadan farksızken nasıl normal olması beklenirdi ki ondan? Ya da nasıl düzgün konuşma? Öyle ki, mümkün olsa herhâlde şu lahza açılıp kapanan burun deliklerinden kırmızı buharların çıkması an meselesi idi. Hışımla tezgâhın üzerindeki telefonu eline aldı ve yanıtladı.
"Evet?" dedi bariton bir sesle. Telefona evvelâ bir gürültü ilişti ve hemen ardından ise büyük bir patırtı koptu.
"Birader, geçen gece mekânı basan köpeği yakaladık," sandalye üzerinde yüzü, gözü dehşet-ül vahşet içindeki adama kısa bir bakış atıp geri telefona döndü. Yüzündeki çarpık gülümseyiş bozuk ruhlu bir hastayı andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCI
Teen FictionO, düşmanını, önünde diz çöktürecek cinsten güzel ve yakıcı bir hiddete sahip kızıl levinli bir adamdı. Saçları kömür karasından farksız ve belki daha koyu hüviyetli bir cesaretti. O, kısık, uzun kirpiklerinin altındaki cesur hiddetiyle kavurucu göz...