Do Kyung Soo
Şaşırmıştım, bu durumu Kyungin'e sormam gerekiyordu.
"Hyung, daldın gittin." Gözümün önünde elini sallayan Jongin'e baktım.
"Bize gelmek ister misin? Kyungin yemek yapar bize."
"Kyungin? Şey... Sevgilin mi vardı hyung? Onunla aynı evde mi yaşıyorsunuz? Yani senin için normal çünkü sen reşitsin yani. Sevgilinle aynı evde kalman onun ailesinin de rızası varsa oldukça normal bir durum bence de hehe."
Güldüm kendi kendime. Ve yanıtladım. "Sakince konuş prens. Kyungin benim büyükannem. Onunla beraber yaşıyorum ama sanırım olgun sevmiyorum yani onunla torun olmaktan başka bir ilişkim yok."
Ağzı açık kalmıştı. Çenesini alttan ittirip ağzını kapattım.
"Hyung, sen neden ona ismiyle hitap ediyorsun? Bu ayıp değil mi?"
Omuz silktim. "Neden ayıp olsun? İsmini söylemem ona olan saygımı değiştirmiyor. Ben böyle yetiştim. Davranışlarım kaba olmadığı sürece adını söylememde bir sakınca olduğunu düşünmüyorum."
"Oppa çok havalısın!" Kahkaha attım.
"O-oppa? Kkkkkkkkk!"
"Ben de senin gibi olmak istiyorum. Ama bizimkilere adıyla hitap etsem köpeğimizin yanında yatırırlar. Dışarıda. Bahçede. Soğukta."
İçinin titreyişini hissetmiştim. Buna bağlı olarak o da kollarını kendi bedenine sarmıştı üşümüş gibi.
"Ben aileme saygı ifadelerini kullanmaya devam edeyim hyung hehe."
Uzanıp saçlarını okşadım. "Sen bilirsin prens. Çıkışta gidiyor muyuz?"
"Ya hyung, sen beni eve atmaya çalışmıyorsun değil mi?"
Başımı olumsuz anlamda salladım. "Neden öyle bir şey düşüneyim? Homo değilim. Yere bak. Görüyor musun parkeyi. Dümdüz. İşte ben de öyleyim."
"Dümdüzmüş, peh. Parke deme lazım olur hyung." Jongin de saçmaladığının farkındaydı bu yüzden uzatmadım. Benim prensim eşcinseldi. Onu çevreden korumam gerekiyordu. Ülkemizde eşcinsellik yasalaşmıştı ve yaygınlaşıyordu. Yaygınlaşıyordu derken kendini saklayanlar açılabilme fırsatı bulabiliyordu. Fakat etraf hala eşcinsellere ibne diyen çomarlarla doluydu. Hepsinin boğazını iple bağlayıp teleferiğe bağlayarak sallandırmak-...
"Huhuuuu hyung! Hadi gidelim diyorum. Üşüdüm ben."
Ceketimi çıkartıp üzerine koydum.
"Asla olmaz hyung. Ceketini geri al. Sen donacaksın. Hava bugün on bir derece. Üzerinde sadece kısa kollu var."
Benim hakkımda bilmediği çok şey vardı. "Ben üşümem prens. İstersen bedenime dokun."
Çekinerek dokunmuştu koluma. Sonra gözlerimiz buluştu. Gözlerine baktım uzun uzun.
"Yine oldu, yemyeşil oldu gözlerin."
Gülümsedim. Gözlerimi sevmesi hoşuma gitmişti. Ama yanıyordu gözlerim. Başım ağrıyor gibiydi ama yalnızca gözlerime vuruyordu ağrısı. Bu hissi biliyordum. Gözlerimin rengi çok sık değiştiği zamanlarda böyle oluyordu. Yanıyordu. İlginç olan ise bugün çok değişmemişti gözlerim. Nedeni yeşil renk olabilirdi belki.
Kalkıp hesabı ödedim ve yanına dönüp elini tuttum. "Gidelim güzelim."
Şaşırmıştı. İç sesinden duyabiliyordum bunu.
Eve vardık. Kyungin kapıyı açar açmaz gelinim diyerek sarılmıştı Jongin'e. Göz devirdim.
"Sen aldırma Jongin. Kendisi benim eşcinsel olduğumu zannediyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YEŞİL
FantasiaDo Kyung Soo, O hem karanlık hem de aydınlık taraf. Ama ne siyah ne de beyaz.. O gri... Ve araf. "Gözlerim hangi renk?" "Koyu yeşil." "Sana bunu her zaman hatırlatacağım prens."