Sen sütlü çay seversin, Baekhyun.İlk defa bir buluşma teklif eden sendin. Randevu mu denir, bilmiyorum. Pazar günleri kapalı olurdu çiçekçi dükkanın. Karşısında bir kafe vardı dükkanının, çiçeklerle süslenmişti dört bir yanı. Sanırım bundan dolayı çok severdin o kafeyi.
Orada buluştuk o pazar günü. Sen sütlü çay istedin genç garson çocuktan. Sonra dönüp bana bu kafenin sütlü çayının ne kadar güzel olduğundan bahsedip, bana da önerdin. 'Denemek ister misin?' diye sormuştun. Sen böyle güzel anlatırken itiraz edemezdim, senin bu kadar övgü ve sevgini kazanan sütlü çayı merak etmiştim.
Birlikte sütlü çay içtik o kafede. Konuşmayı seviyordun, en çok da çiçekler hakkında. Ne biliyorsan her şeyi anlatırdın bana. İsimlerinin nereden geldiğinin hikayelerini anlatmıştın bana o kafede. Belki de konu değildi dikkatimi bu kadar çeken, sen anlatıyordun.
Sonraki günlerde seni dükkanında ziyaret etmeye başlamıştım. Çok severdim çiçekçi dükkanını ziyaret etmeyi. Çünkü sen çok severdin dükkanını. Sen çiçeklerinle ilgilenirken, her birini teker teker severken seni izlerdim. Bana bir çiçek gösterir ve anlamından bahsederdin. Kokusunun güzelliğinden ve verdiği histen bahseder, bana da koklatırdın çiçeği.
Dükkanın küçük bir arka bahçesi vardı. Küçüktü ama sen orayı küçük bir cennete dönüştürmüştün. Kenarlara çiçekler ekmiştin çeşit çeşit, onları sulardın, ben de seni izlerdim. Sonra bize birer sütlü çay yapardın, otururduk arka bahçede çimenlerin üzerinde. Sırf sen seviyorsun, içiyorsun diye içerdim sütlü çayı. Ama sonra bir şey beni bağladı sütlü çaya. İnanır mısın, şimdi sütlü çay içmediğim bir günüm yok.
O arka bahçede oturup sütlü çay içerken bana çiçekleri, hikayelerini anlatırdın. Genelde sen konuşurdun, ben de seni dinlerdim. Seni dinlemeyi severdim çünkü. Çiçeklerden bahsederken nasıl hevesli olduğunu görürdüm, gözlerin parlardı. Çok mutlu görünürdün.
Sonra sık sık dükkanı ziyaret etmeye başlamıştım. Bu daha sonra neredeyse her gün olmaya başladı. Gelip seni izliyordum, sonra birlikte arka bahçede sütlü çay içiyorduk, sen çiçekler hakkında konuşuyordun.
Bir gün birlikte uyumak istemiştin benimle. Çünkü sütlü çay gibi kokuyorsun demiştin. Derin derin içine kokumu çekerek, başın boynumda uyumuştun. Gece kaybolan sıcaklığına uyandığımda yanımda yoktun. Neden bilmiyorum, korkmuştum. Seni evimde ararken mutfağın ışığına geldim. Oradaydın. Sütlü çay yapıyordun. Beni görünce 'Uyuyamadım.' demiştin.
Daha sonra ne zaman evimde kalsan uyuyamadığında sana sütlü çay yapmıştım. İçer, bana sarılır uyurdun.
Bir gün ise dükkana yine seni ziyaret etmeye geldiğimde arka bahçede bulmuştum seni, çiçeklerin arasında. Sütlü çay içerek kitap okuyordun. Gelip bende karşına bağdaş kurmuş, oturmuştum. Elindeki sütlü çayın bittiğine dair pipetten sesler gelirken bana bakmıştın. Sonra gülümseyerek elindeki boş bardağı sallamış ve sormuştun, 'İster misin?' diye. Ben daha bir cevap veremeden uzanıp dudaklarını dudaklarıma değdirdin. İlk defa öpüştüğümüzde sütlü çayın tadını aldım.
Sen sütlü çayı çok seversin. Benimle yeniden bir sütlü çay içer misin?